Terör ve siyaset

  • GİRİŞ21.06.2012 09:20
  • GÜNCELLEME21.06.2012 13:48

Oysa siyaset, toplumun sorunlarını tespit edip bunlara çözüm getirmekle ilgili bir iştir. Aynı zamanda toplumun tümüne yönelik olması gerekir. Aksi halde, kendi varoluş kuralını çiğnemiş olur.

Böyle etnik köken vurgusuyla siyaset yapan BDP’lilerden bazılarının son zamanlarda terörist PKK’nın silahlı saldırılarına karşı dile getirdikleri sözler toplumda bazı çevrelerde destek bulurken, hemen ardından PKK’nın Hakkari-Dağlıca’da sekiz askerin şehit olmasıyla sonuçlanan sinsi terör eylemiyle berhava edilmek istendi.

Buradan anladığımız şudur: Eğer siz siyaseti herhangi bir etnik kesimle sınırlı bir iyileştirme yolu olarak görürseniz,  bunu istismar edecek odaklar/şebekeler hem sizi hem de toplumun tamamını kendi süflî ve yalancı hedefleri doğrultusunda rahatsız etmekten geri durmayacaktır. Ülkenin dirliği ve selameti umurunda değildir böylelerinin.

Leyla Zana’nın “Kürt Sorunu” ve PKK konusunda Başbakan Erdoğan’dan beklentilerini kamuoyuna açıklamış olması, baştan beri izlediği (izledikleri) etnik ayrılıkçı siyasetin kimseye yarar sağlamadığı anlamına gelir. Ama bunun birden terk edilmesi de kolay olmayacaktır.  Toplumsal mutabakat ve ülkede halkın yarıdan fazlasının desteğini almış bir hükümetin ana muhalefet ile birlikte geliştirebileceği siyasî kararlılıkla sorunun çözümüne yönelik adımların atılma ihtimali bile istismarcı terör odağını ürkütmüştür. Dağlıca saldırısı bu çerçevede düşünülebilir.

Konjonktürel çıkarlar ve beklentiler

Ne var ki, sözünü ettiğimiz istismarcı terör odağı sadece PKK’dan ibaret değildir. Onu etkileyen, yönlendiren, yeri geldiğinde caydıran başka iç ve dış odaklar da vardır. Bunlar bazen müttefik konumunda da olabilir. Asıl mesele, konjonktürel çıkarların birbiriyle uyuşup uyuşmamasındadır. Burada karşı tarafın beklentisi belirleyici rol oynar. Beklentiye verilen yanıt ölçüsünde, örneğin terör eylemleri azalır ya da siz bölgede hatırı sayılır bir ortak muamelesi görürsünüz. Siyaset bir alışveriştir neticede.

Türkiye’nin Ortadoğu’daki konumu da bu bakımdan önemlidir. İçeride siyasî istikrarı sağlayıp ekonomik refah düzeyine erişmiş bir Türkiye’nin diğer bölge ülkeleri ve küresel güçler üzerindeki etkisi, yukarıda değindiğimiz beklentiye göre farklılık arzedecektir. Kimin bu durumdan memnun olup olmayacağı, Türkiye ile ilişkilerinin niteliğine ve yoğunluğuna bağlı olarak değişiklik gösterecektir.

O zaman demek ki hiçbir komşu ülkeyle ya da herhangi bir devletle sürekli ve koşulsuz bir dostluk ilişkisi söz konusu değildir. Devlet yönetimi de rutin bir iş olarak görülemez. Her an her şey değişebilir. Bu sadece size bağlı değildir. Siz “komşularla sıfır sorun”u bir hedef olarak koyabilirsiniz, ama bunun gerçekleşmesi mümkün olmayabilir.

İki ülke arasındaki ilişkilerin başlangıçtaki niteliği ve yoğunluğu, bunlardan birinin zaman içerisinde oluşan tavrına ya da tercihine bağlı bir değişime uğrayabilir. Bu, siyaseten kaçınılmaz bir sonuç olarak görülür. Türkiye-Suriye ilişkileri buna örnektir. Birkaç yıl önce her iki ülkenin vatandaşları kısa ziyaretlerde karşılıklı olarak pasaporta bile gereksinim duymaz iken, şimdi birbirine neredeyse düşman iki devlet görüyoruz.

Burada, tabii ki, iç içe geçmiş sorunlar vardır. Bir yanda Suriye’deki rejimden kaynaklanan insan hakları ihlâli (ve toplu katliamlar), diğer yanda bu süreçte meydana gelen güvenlik sorunları bir devletin tek başına üstesinden gelebileceği bir iş olmaktan çıkartıyor meseleyi. Başka muhataplarınız oluyor. Örneğin Soğuk Savaş’ın süper gücü ABD. O da yeni dönemde bölgede ve dünyada kendine özgü öncelikleri hayata geçirmek ister. Türkiye’ninki ile çatışan önceliklerinin olması normaldir.

Ama siyaset, bu türden çatışan önceliklerin hangi koşullarda birbirini tamamlayacak bir ortaklığa dönüşebileceğinin yol ve yöntemini bulmakla görevlidir. Bunun için sizin teorik bir önermede bulunmanız yeterli olmaz. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, kültürel ve siyasî koşullar da belirleyici rol oynar burada. Muhatabınızla pazarlık yeteneğiniz bu koşullara bağlıdır. Ülkede ne derecede istikrar var ise, o ölçüde siz de güçlü bir konumda görürsünüz kendinizi. Bunu başkaları da fark eder.

Bu anlamda, PKK terörü Türkiye’deki huzuru bozduğu kadar, dışa yönelik siyasetin gücünü de kırmaktadır. Onun beslendiği kaynak ise “Kürt sorunu” olarak gündemdeki yerini koruyan meseledir. Bu konuya ilişkin kavramlaştırmanın hassas bir yanı olduğunu kabul etmek durumundayız. Kürt sorunu mu, Kürt vatandaşların sorunu mu yoksa bölgenin geri kalmışlığı sorunu mu?...  Farklı zamanlarda, duruma göre, bunlardan birinin ifade edildiğine tanık olmaktayız. Ortada bir sorun olduğu konusunda kimsenin kuşkusu yok.

Asıl mesele

Bize göre, asıl mesele, bölgeye (çeşitli sebeplerle) devlet olanaklarının halkın gereksinimlerini karşılayacak tarzda götürülmemiş olması ve bunun daha sonra doğurduğu sonuçlardır. Bunları şimdi açmaya gerek görmüyoruz. Devlet de zaten ihmalini kabul ederek, iyileştirme yönünde adımlar atmıştır. Bu değişimden geriye dönüş,  siyasî ve etnik Kürtçülük peşinde olanların çok arzuladığı bir şey olabilir, ama bölge halkı ve ülke için son derecede zararlı gelişmelere yol açar. “Kürt sorunu” istismarcılarının ekmeğine yağ sürer.

Türkiye’nin siyasî karar merkezi bugün iki görevi kararlılıkla ifa etmek durumundadır. Bunlardan biri Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ihmal edilmiş olan devlet ve özel sektör yatırımları için daha işlevsel önlemler almaktır. İkincisi ise bölge halkının mağduriyetini kendi emelleri için kötüye kullananlara fırsat vermemek ve bu amaçla hem içeride hem de dışarıda faaliyette bulunan şebekelerle mücadele etmektir.

Bu, siyasette ve iş çevrelerinde ortak bir beka bilincini gerektirir. Bölge halkı maişet temini için terör örgütünün kirli işlerine alet olmak zorunda bırakılmamalıdır. Sınır ötesi ticaret, aslında, terör örgütüyle bazı yerli ve yabancı işbirlikçilerin bölgedeki işsiz gençlerin ağzına bir parmak bal sürme tuzağıdır. Onlar açısından bu, uyuşturucu trafiğine yol bulma işidir. Öte yanda ise tarımın ve başka iş alanlarının olmadığı bir yörede insanlar böylesi sözde ticarete mecbur bırakılmaktadır. Uludere hadisesi bunun (malûm şebeke tarafından planlanmış) acı bir sonucudur.

Amaç, gerilimin ve güvensizlik duygusunun halk arasında yerleşmesi, devlete bağlılığın kırılmasıdır. Dağlıca katliamı da bir bakıma devletin çözüm adresi olarak görülmesini gölgeleyecek bir eylem olarak planlanmıştır. Bunlar artık gelenekselleşmiş kanlı terör yöntemleridir.

Buna karşı devletin, kamuoyu desteğini de alarak, çözüm üretici bir siyaset izlemesi en doğru yoldur. Türkiye’nin Ortadoğu kaosundan etkin fayda ile çıkması da buna bağlıdır. Bu arada ABD ve İran ile ilişkilerde dengenin yanı sıra, özellikle Irak ve Suriye ile konjonktürel çıkar çatışmasında kriz yönetimi, öncelikli siyaset konuları arasında bulunmaktadır.

PKK terörünün Kürt sorunundan bağımsız bir illet olarak içeride ve dışarıda muhataplarla işbirliği temelinde kalıcı bir çözümle halledilmesi,  Türkiye’nin bu öncelikli siyaseti kamuoyu desteğiyle yürürlüğe koyması sonucunda mümkün olabilir.

İbrahim S. Canbolat - Haber 7

icanbol@hotmail.com

Yorumlar10

  • mehmet nacar 13 yıl önce Şikayet Et
    toplum bilinci. terör bir kez daha kanlı yüzünü gösterdi ve anaların yüreklerini dağladı.hem de iktidarı ve muhalefetiyle toplumun büyük kesiminin çözüme odaklandığı bir sırada.bu demektir ki hocamızın da isabetli bir şekilde belirttiği gibi içte ve dışta bazı güç odakları ve hatta dost görünen bazı ülkeler bile terörün bitmesini istemiyor.çünkü terör biterse türkiye bölgesinin en güçlü ülkelerinden birisi olacaktır.bir de en çok dikkat çekilmesi gereken şudur:terör hadiselerine karşı kürt aydınlarının,kanaat önderlerinin ortaya koyduğu tepki.bu gösteriyor ki teröre karşı büyük bir toplum bilnci oluşuyor.bu da bu sorunu çözmeye yönelik adımların hızlandırılması gerektiğini ortaya koyuyor.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • çubuktan 13 yıl önce Şikayet Et
    pkk ve terör. kürt sorununun pkk ile ilgisi yok. pkk tamamen terörü kullanarak ülkeyi bölmeyi hedeflemiş başka birşey değil. ülkeyi bölmek, karıştırmak ve geri bırakmaktan başka birşey değil.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Metin Yazar 13 yıl önce Şikayet Et
    entel dantel zibiler yüzünden terör bitmiyor.. terör silahla çözülmez, güvenlikçi tedbirler işe yaramaz, apo'yla anlaşmazsanız terörü bitiremezsiniz, federasyonu kabul etmezseniz kan dökülmeye devam, genel af çıkarmazsanız askerlerinizin canını pkk'nın elinden kurtaramazsınız, pkk sandığınızdan çok daha güçlü diye diye milleti uyuttular, devlet adamlarını kandırdılar. biz bu aydın ihanetini,kalleşliğini bugün değil en az 150 yıldır çekiyoruz. bu zibidi liboş sözde aydınlar başbakan imf'den artık borç almayacağız dediği zaman da ayağa kalkmış, "nasıl almazsın,almazsan ekonomik batar,ekonomimiz imf'den gelecek olan paraya bağlı " diye bağrışmışlardı. hatta daha da küstahlaşarak "devlet olarak almazsanız aracı olun, o parayı biz alalım " bile dediler. bunlar aydın değil,türk ve türkiye düşmanları.
    Cevapla
  • Metin Yazar 13 yıl önce Şikayet Et
    böyle devlet mi yönetilir. yıllarca imralı canisinin cezaevinden örgütü yönetmesine göz yumdular,ses çıkarmadılar. sık sık mit mensuplarına imralı canisinin ayağına gönderip,emir ver silahı bıraksınlar diye yalvardılar. senelerce bu yalvarma,yakarma sürdü de ne oldu? bizimkiler yalvardıkça,apo öldürtmeye devam etti. kimbilir ne kadar da gülmüştür halimize. dünyanın en saf milleti (bugünkü) türklerdir
    Cevapla
  • Metin Yazar 13 yıl önce Şikayet Et
    kolay. kürt sorunu denen ne idüğü belirsiz sorunu nasıl çözeceğinizi bilmem ama terör sorunu iran'ın yaptığı gibi çözülür. gördüğün teröristi anında indirirsen,yakaladığını derhal asarsan,kimsenin gözünün yaşına bakmazsan,teröristi dağa çıktığına çıkacağına pişman edersen çok çabuk çözülür. iran bu yöntemle çözdü. kendi terörislerini akıttıkları kanda boğdu, diğerleri de korkularından iran'ı terk ettiler. teröriste ve terörist başına yalvararak,yakararak,alttan alarak terörün çözüldüğü nerede görülmüş? silahı eline alanı yok edeceksin,etmezsen gelir o seni yok eder.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat