Limon çiçeğini anlamak

  • GİRİŞ19.07.2012 09:34
  • GÜNCELLEME19.07.2012 09:34

  “Şu üç günlük dünya” tabiri insan ömrünün kısalığını ifade etmek için kullanılır; limon çiçeğinin ömrü ise önce güzel bir görüntüyle çevreye hoş rayihalar yayıp sonra yavaş yavaş kendi özünden bir minik, yeşil limoncuk meydana getirmekle sona erer. Bu süreçleri geride bırakan limon çiçeği, ömrünü tamamlamış olur. Ondan artakalan, sarı rengi ve hoş kokusuyla hem içecek hem de yemeklerin yanında çeşni olarak hep aranılan o limondur.

     Bizim limon ağacının hikâyesi başka. O, ilkbahar yerine,  yaz ortasında açtı çiçeğini. Açtı ama ancak iki gün dayanabildi temmuz sıcağına. Sonra düştü toprağa. Derdin neydi, ey limon çiçeği, neden temmuz ortasında açtın ki? Bak, ancak iki gün sürdü senin ömrün, üçüncü gün sararıp düştün yere.

     Derdin neydi?... Sıcak rüzgârlara karşı açılmak olur mu bu kavurucu yaz mevsiminde?... İlkbahar ne güne duruyordu…

     Belki de asıl mesele buydu. Yıllardır ne bir çiçek, ne de meyve. Bu işe yaramazlıktan dolayı yerinden sökülüp atılacağını anladın. Gerçekten öyle düşünmüştüm ben de.

   Ama sonra vazgeçtim bu düşünceden. Tekrar düşündüm. Limon ağacının en azından yeşil yapraklarıyla bir güzel görüntü verdiğini düşünerek, çiçek açıp meyve vermese de, öylece korunmasının iyi olacağında karar kıldım.

     Bunun gereğini yapmaya başladım. Limon ağacının toprağıyla, suyuyla ilgilendim. O da işte belki de bu ilgi üzerine açtı yaz sıcağında çiçeğini. Çiçek açması güzel de, akıbeti kötü oldu.

     Zavallı limon çiçeği! Koşullar hiç elverişli değilken, böyle bir zamanda çiçek açmak olur mu?... Kendisine gösterilen ilgi ve şefkate limon ağacının doğal bir yanıtıydı belki bu çiçeklenme. Masumane bir teslim oluştu sevgi ve şefkate.

    Ne ki, zaman doğru zaman değildi. Saflığının kurbanı oluyordu limon çiçeği. Aldanmıştı. İçine düştüğü, kendini açtığı kuru ve tozlu ortamların sıcaklığı buz gibi dondurucu bir etki yapmıştı limon çiçeği üzerinde. Nemden yoksun kalan incecik beyaz yapraklar, üzerinde bitki tolazı barındıran sarı filizleri sıcaktan korumaya muvaffak olamamıştı. 

    Anlaşılıyordu ki, yalnızca çiçek açmak marifet değilmiş, önemli olan o çiçeğin çevresel etkilerden kendini koruması ve meyveye dönüşmesi. İşte kurudu ve toprağa düştü çiçek. Çünkü zamanı değildi. Ağustosa ne kaldı şurada. Temmuz izin verse, ağustos küle çevirirdi çiçeklerini.

     Normal hayatların filmi çekilmediği gibi, zamanında açan çiçeklerin de olağanüstü bir ilgiyle görüntülenmesi düşünülmez. Ama bizim limon çiçeği görüntülenmeyi hak etmişti. Öyle yaptık. Burada gördüğünüz, o görüntülerdir. Çiçeğin canlı ve kurumuş hali. İki günlük hayatın doğuşu ve bitişi.

     Peki, biz insanlar ne anlıyoruz bundan? Nasıl bir ders çıkarmalıyız limon çiçeğinin serüveninden?

     Çiçekten ders almak

     İki yönlü bir çıkarsama yapabiliriz. İnsanın bireysel ve toplumsal hayatında da tatlı dil ve güleryüzlü yaklaşımın olumlu etkisi görülür. Bu, genel anlamda iyi bir davranış tarzı olarak kabul görür. Böylesi bir davranış tarzının karşı taraf üzerinde yarattığı etki, muhatabın davranışında da belirleyici rol oynar. Eğer sözü edilen sıcak davranış gerçekten içtenlikli ve samimi ise, bundan etkilenen kişinin davranış tercihi isabetli olur ve kişi yanılgıya düşmez. Aksi halde, uygun davranış için zamanı ve yeri şaşırır insan.

    Doğru bir işi yanlış zamanda yapmak, doğru olmaz. Konuşulacak yerde susmak, susmak gereken yerde konuşmak gibi. Bunun örneklerini çoğaltabiliriz. Bazen insanı belirli bir söz ve davranış yönünde tahrik eden gelişmeler olabilir. Çevrenin etkisi altında kalabilir insan. Bu etkinin niteliğine bağlı olarak, olası söz ve eyleminde kendisi ve çevresi için faydalı ya da zararlı olacak bir tercihte bulunabilir.

    Öyleyse, çevresel etki unsurları iyi araştırılmalıdır. Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım.

    Çabuk aşk yani yalancı aşk ve çabuk ayrılık

     Toplumda revaçta olan bazı değer yargıları, ergenlik çağındaki çocuklar ve gençler üzerinde yönlendirici bir etki meydana getirebiliyor. Delikanlılık çağında çabuk aşk yani yalancı aşk, zamansız açan çiçek gibi, heyecan verici olabiliyor, bir başka dünyaya uçuruyor kurbanını. Ne var ki, bu kurban, Fuzuli’nin düşündüğü türden bir yakınlaşma (yakın olma) anlamında değil, mağdur olma anlamında bir kurbandır.

    Çabuk aşk, çabuk ayrılıkla sonuçlanıyor. Temmuzda açan limon çiçeği nasıl tutunamıyorsa dalında, yalancı aşk birlikteliği de yetmiyor özverili bir aile sorumluluğu üstlenmeye. El ele dolaşan, aynı evi paylaşan gençler belki o esnada bir sahiplenme ve cinsel aidiyet duygusu yaşıyor olabilirler, ama bu beraberliklerin yüzde doksanı evliliğe varmadan sona eriyorsa, bütün bunların sebebi olan çabuk aşk yani yalancı aşk ve çabuk ayrılık bir kısır döngü (Almanlar buna şeytan döngüsü-Teufelskreis- derler ) halinde topluma sinmiş tehlike anlamına gelir. 

    Batı toplumlarının bugün en büyük sorunu budur. Böyle bir toplumda ay ışığının çatlattığı sandallarla hedefe ulaşılamayacağını savunan bir genç adam, konu aşk olunca,  şöyle diyordu:

    Örgü ipi edemezdik bunu flört ağına

    Modern insanın tutuklandığı

    Ve idam edildiği onunla

   Sevginin hür aşk giyotininde.

İbrahim S.Canbolat - Haber 7

icanbol@hotmail.com

Yorumlar5

  • İbrahim Dursun 12 yıl önce Şikayet Et
    zamansız açan limon çiçeği...ve öten horoz!..-1. -zamansız öten horozun boynunu vururlar!-mış..nitekin oda öyle olmuş!..doğru; yeri ve zamanında bir daha güzel ve çok daha doğrudur.. yani doğru ve yerindeki isabet ne kadar güzelse o kadar çok daha doğru olduğu anlaşılır..aksi halde iyice olgunlaşmayan yerde iyice yoğrulmadan verilen doğrular bazan ters tepip aksi tesirde yapabileceği unutulmmalaıdır..vesselam
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • İnci 7 yıl önce Şikayet Et
    Bəli
  • ertan korkmaz 12 yıl önce Şikayet Et
    işte geldik gidiyoruz..... güzel yazı.üç günlük dünyada kavgaya,kırgınlığa,küslüğe yer varmıdır.harun gelip karun olsanız ne yazar sonunda bir sineğe yenilip kafanızı tokmaklatarak firavunca ölmek nedendir.ramazan ayına giriyoruz sevgi ve hoşgörü ayına.aç insanlara yoksul insanlara muhtaç insanlara iki günde olsa limon çiçeği kokusunda olmak dileğimle tüm okurlara hayırlı ramazanlar.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • kenan elli 12 yıl önce Şikayet Et
    tuzak ve tutsaklığa karşı yüklenmeler şart... akıcı ve sevgi dilinin sadece insanlara hitapla sınırlı olmadığını anlatan kısa bir roman okudum sanki. iyi de geldi doğrusu. rahatlatan aynı zamanda gizli bir tefekkürü içinde barındıran bir yazı. sevgi temelli yaklaşımların meyve vermemekte direnen bir ağaca bile çiçek açtıracak kadar nüfuz etmesi.. diğer taraftan zamansız öten horozun akıbeti, saf ve katıksız bir temizlikle bile olsa zamansız çiçeklenmenin bedeli ödeniyor..kendi içinde tuzak ve tutsaklıkları barındıran güzellikler.. tutsak olmadan ve tuzağa düşmeden güzelliği yaşamak.. buda belirli yüklenmeler olmadan zor.. imtihan da bu olsa gerek..
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Mehmet Ciranoğlu 12 yıl önce Şikayet Et
    zihni bulandıran çevresel faktörler... daha dün metro yolculuğu sırasında hemen hemen akranım olan biri ile bu yer mevzusunu konuştuk.. lise yıllarında biz hazır kıta beklerdik otobüslerde, bir yaşlı veya kadın binerse hemen yer verelim diye.. peki şimdi ne oldu böyle de gençler kılını bile kıpırdatmıyor yaşlıları görünce.. işte toplumun zihnini bulandıran zehirli çevresel faktörlerden demek yanlış olmasa gerek.. sevgi ve şefkatle tepkimeye giren limon ağacı gibi zehirli virüslerle tepkimeye giren gençler de normal olsa gerek.. öyle ise eğitimin tüm tarafları gözden geçirmeli kendini ve eksik olanı bulmalı limon ağaçları için...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat