Sahur okumalarıyla aydınlanmak
- GİRİŞ02.08.2012 09:42
- GÜNCELLEME02.08.2012 09:42
Oysa en az onun kadar önemli başka bir hazırlık daha var, o da ruhu ve iradeyi oruç için dayanak ve motivasyon faktörü kılmaktır. Bu ise sahur okumaları marifetiyle gerçekleşir.
Sahur okumalarını kitabın sayfalarına bakarak yapmak, genelde alışkın olunan bir yöntemdir; ama o sadece bundan ibaret değildir. Bunun yanı sıra, gözü kapalı tefekkürle de yapanlar olabilir sahur okumalarını.
Kırk derece sıcakta uzun yaz günleri orucunu susuzluğa sabrederek tutmak, ancak bu sahur okumaları sayesinde kolaylaşır.
Daha önceden bildiğinizi düşündüğünüz konular sahur okumalarıyla daha bir netleşir zihninizde. Duymuş, okumuş, bilmiş olmanız eğer gereğince özümsenmemiş ve yalnızca bilgi olarak sahiplenilmiş ise; bunun ne kadar etkisiz ve anlamsız yani faydasız olduğu fark edilecektir sahur okumalarıyla.
Sahur okumaları, bakışınıza ve düşüncenize keskinlik ve aydınlık (aydınlanma ve aydınlatma yeteneği) kazandıracaktır. Bedene de dayanma gücü.
İnsanın herhangi bir yüke, derde, acıya, baskıya/strese tahammülü yalnızca maddî destek ya da dayanakla mümkün olmaz; o ancak güçlü bir irade sayesinde etkisini gösterir. Bunun için ise iki şey gereklidir. Birincisi, bilmek. İkincisi, bilgiyi (bildiğimizi düşündüğümüz her ne ise onu) hakkıyla kavrayıp içselleştirmek, özümsemek.
Bunu gerçekleştiren bir kişi, ömrü boyunca karşılaşacağı bazı sorunlara ve dertlere, hiç sızlanıp şikâyete kalkışmadan, tahammül edebilir. Zaman içerisinde kendini gösteren bedenî yorgunluk ve ağrıların aslında bir gerçeğin göstergesi olduğunu düşünür. İnsan ne kadar uzun ömür isterse, bilmelidir ki, o ölçüde de bedenen ve zihnen bir gerileme olacaktır fıtratında. Bu doğal bir sonuçtur ve bunun bir tefekkür vesilesi olarak iyi değerlendirilmesi önerilmektedir insana.
İşte örneğin bunun bilincinde olan bir kişi, ilerleyen ömür sürecinde belirecek bazı bedenî kısıtlanmışlıkları bir hastalık olarak değil, doğal bir durum, hatta haberin doğrulanışı olarak görüp bunu zihinsel bir güce dönüştürmeyi başarabilir.
Kâinat kitabını okumaya istekli olanlar da sahur vaktinin alacakaranlığını tercih edebilirler başlangıç olarak. İyi bir gözlem ve tanıklık için en uygun zamandır sahur vakti. Sabra hazırlık yapılır burada.
Sabır, hazırlığı gerektirir çünkü. Birdenbire sabretmek olmaz. O, bilinçli ve iradî bir eylemdir. Varlıklar ve hadiseler dünyasında tanıklık tecrübesine sahip insanın bir tercihidir sabır.
Orta yol ve tanıklık
Orta yol çizgisinde bir hayat sürmek, insanlar ve hadiseler ile ilgili bir tanıklık konumu kazandırır kişiye. Dünyadaki her varlığın ve olayın tanığı (şahidi) konumundaki insanın sorumluluğu da o ölçüde büyüktür.
Acaba bir empati deneyimiyle kendini, varlık koşullarının tanığı olduğu bir başkası yerine koyabilir mi insan? Varsayalım ki onun yerine koydu kendini, acaba o koşullara tahammül edebilir mi? Ya da kötü koşulları değiştirme ve iyileştirme yönünde girişimde bulunabilir mi?
Tan ağarmasından akşam iftar vaktine kadar geçen zaman diliminde nefsinin isteklerine direnen insan, aslında, fizikî güçle değil irade ve inanç gücüyle başarıyor bunu. Bir bakıma talim ve terbiye sürecinden geçiriyor kendini. Ve bunu gönüllü olarak yapıyor. Öyleyse, kişinin basit bir yeme içmeden kendini alıkoyması gibi görülmemelidir oruç. Pasif bir eylemsizlik olarak değerlendirilmemelidir. Aksine, arınmaya, anlamaya ve gerektiğinde belirli amaçlar için mücadele etmeye dönük bir uygulama (eksersiz) olarak düşünülmelidir.
Bu esnada bir başkasının telkiniyle değil, hikmetini doğrudan duyumsayarak ve dünyevî bir karşılık beklemeden, dünyanın başka bölgelerinde tanık olduğu insanlık hallerini vicdan ve akıl süzgecinden geçirip zulme ve haksızlığa karşı da muhalif bir tavır ortaya koyan kişinin bu duruşunda söz konusu uygulamanın (talim ve terbiye) payı büyüktür.
Sahur okumaları, kendini dünyada sorgusuzca şu ya da bu tarafın sadık taraftarı konumuna düşürmeyen orta yol insanının iyiliğe ve kötülüğe tanıklığını somut eyleme dönüştürebilir. Çevresindeki gelişmeleri, olaylar arasındaki ilişkiyi, bunların sebep ve sonuçlarını doğru okuyabilir orta yoldaki insan. Sınanmadan geçenlerin hallerine de tanıklık eder.
Ölümle açılan eşitlik kapısı
Kimileri güç delisi (tutsağı) olmuştur, kimileri de mazlum. Bunların da tanığı olan insan, hayattaki devasa farklılığa rağmen ölümde hepsinin eşit bir sonla dünyayı terk ettiklerinin de tanığıdır.
İnsana asıl büyük sorumluluğu yükleyen, işte bu tanıklığıdır. Nedir bu farklılık ve eşitliğin anlamı diye sormak durumundadır insan. İyi kavramak durumundadır buradaki gerçekliği. Yaşarken birbirinden çok farklı hayat standartlarında, dünyevî lütuf ve mahrumiyet koşullarında varlık gösteren insanların ölümdeki eşitliği bir haksızlık sayılır mı?
Zahiren öyle görünebilir. Ama insanın sözünü ettiğimiz tanıklığı, işte bu zahirî görüntünün ardında yer alan emeğe ve iradeye dayalı eşitliği görüp itiraf etmekle yükümlü kılar onu. Önce kendine itiraf ve telkin edecektir insan, ölümle, emeğe ve iradeye dayalı eşitlik kapısının açıldığını.
Sahur okumalarıyla aydınlanıp hayatı doğru okuyan insan, emin bir tanık olarak, orucun da hakkını verecektir. Acıkmaya, susamaya karşı bir çaba değildir artık onunki. Tanıklığının kendine yüklediği sorumluluğun altından kalkabilme devinimidir. Afrika’da aç bir karganın hedefindeki aç ve susuz çocuğun ölüme eğilen başını hayata yeniden nasıl döndürebileceği sorusu da dâhildir buna.
Yorumlar5