Ayasofya nedir, sahibi kimdir?

.

  • GİRİŞ06.06.2020 11:07
  • GÜNCELLEME06.06.2020 11:07


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya’nın ibadete açılmasının ne şekilde mümkün olacağına dair arkadaşlarına bir çalışma yaparak kendisine getirmelerine dair talimat vermesine milletimiz gibi biz de fevkalâde memnun olduk.
Bir kere daha ifade edelim ki Ayasofya’nın namaza ve Kur’âna; kısacası ibadete açılma isteği, cami yokluğundan değildir. Ayasofya, Müslüman Türk’ün şerefi ve haysiyetidir. Peygamberler Peygamberinin -aleyhisselam- işaret buyurdukları Kızılelmamızdır. Sevgili Peygamberimiz, Kız Kulesi, Galata Kulesi, Çemberlitaş, Haliç, Boğaziçi vs. için Konstantiniyye’nin fethini işaret buyurup bu vasiyetlerini gerçekleştirecek o kutlu emir ve mücahidleri övmediler. İstanbul mevkii itibarıyla Asya-Kafkasya-Avrupa-Afrika dörtgeninin merkez noktası, Asya’nın kapısı, Karadeniz ve Akdeniz’in kilididir. O mübarek müjde, bir bundan dolayı verilmiş olabilir ikinci ve herhâlde daha mühimi, Ayasofya’nın bir yıldız gibi İslâm sancağına eklenmesi için. Bundan dolayıdır Konstantiniyye’nin fethi, sonraki İslam hükümdarlarının gece düşlerinde gündüz hayallerinde oldu. Nihayetinde o şeref, 21 yaşındaki halis Müslüman bir Türk bahadırına nasip oldu. Şarki Roma’yı çökerttikten sonra "ufuk açan, çağ açan" anlamında unvanlar unvanı "Fatih" unvanına layıkıyla hak kazanan Murad bin Muhammed Han Hazretleri, hiçbir şeyle ve hiçbir işle vakit kaybetmeden doğrudan Ayasofya ile meşgul oldular. Hıristiyanlık bozulmadan önceki hak din döneminde inşa edilmiş olan Ayasofya, 1453’teki muhteşem fetihle ebedî hak din İslamiyet’e kazandırıldı.
İslam orduları, bir yeri fethettiklerinde düşmandan elde edilen "ganimet" adlı menkulden gayrimenkule kadar her ne var ise toplam mal varlığının beşte biri yani yüzde yirmisi, baş kumandanındır. Bu usul ve esas Şanlı Peygamberin savaşlarından beri böyledir. Nitekim Devlet-i Âli Osman’ın son zamanlarında hazinenin zayıflayıp iktisadi buhranlara girilmesinde, artık harpler kaybedildiği için ganimet kazanılamamasının büyük payı vardır.
Fatih, Bizans’ı tarih sahnesinden silince kazanılan ganimetin beşte biri kendisine kalmıştır. Bunlar Ayasofya, Kariye ve daha birçok kilise, mal mülktür. Cennetmekân Hükümdar, bir vakıf kurarak bunları kıyamete kadar gelecek Müslümanların istifadesine tahsis buyurmuşlar ve amel defterleri kıyamete dek kapanmasın arzularını izhar etmişlerdir. Vakıfların anayasaları, değiştirilmesi mümkün olmayan hükümleri "vakıf şartnamesi"dir. Bir vakıf, şartnamede yazılan maddelerle vakf ve tescil edildikten sonra onu bundan böyle vâkıfın, vakıf bırakanın mirasçıları bile değiştirmez. Devlet, hükûmet, meclis vs. vs… hiç kimse kılına dokunmaz. Fatih’in de diğer Sultanların da vakıfları, mânevi müeyyideye bağlanmıştır. Yazılı metinde mealen kısaca şöyle denir: "Kim ki benim bu vakfımı vakıflıktan çıkartırsa Allah’ın, Peygamberlerin ve meleklerin laneti onun üzerine olsun!" Beddua uzayıp gider… Bu cümleler, Fatih Vakfiyesinde de mevcuttur.
Ayasofya, 1453’ten 1931’e kadar 478 yıl boyunca devletin bir numaralı camiî olarak hizmet verdi. 1931’de ibadete kapatıldı. Mabedde tamirat yapılacağı ilan ediliyordu. Etrafı perdelerle çevrildi. Dışarıdan getirilen Bizans uzmanları, duvarlara Hıristiyan mozaikleri mi yaptılar, yoksa hakikaten sıva altında kalmış mozaikleri kazıyıp ortaya mı çıkardılar şüpheli çalışmalar senelerce sürüp gitti… Bu arada avludaki medreseler yıkıldı vs. Nihayet bir hükûmet kararnamesiyle Ayasofya’nın 1 Şubat 1935 itibarıyla müze yapıldığı ilan edildi. Kararnamedeki imza, Atatürk’ün imzası olmaktan ziyade onun benzeridir.
Ayasofya’nın onu vakfedenin vasiyetine bağlı kalınarak bir İslam sancağı gibi düşürülmemesi o kadar mühimdir ki Vahidedin Han, İstanbul işgal edilince camiin çevresine bir müfreze asker dizip "Şayet; işgalciler, Ayasofya’ya haç dikmeye teşebbüs ederlerse camiî dinamitleyip havaya uçurun” talimatı vermiştir. Bu malumatı, mevzua vâkıf insanlardan defalarca dinlemişliğimiz vardır.
CHP hükûmeti, 1945’te de Kariye Camiî’ni müze yaptı. Danıştay, 2019’da verdiği bir kararla bu tasarrufu iptal etti. Yüksek mahkeme şunu diyordu: "Burası Fatih Sultan Mehmed Han Vakfı’nın hayrat gayrimenkullerindendir. Vakıf, devrin hususi hukukuna göre tanzim edilmiştir. Devlet, vakıfları korumakla mükelleftir fakat onların gâye ve mahiyetini değiştirmez."
Bu hüküm yüzde yüz doğrudur. Bu hüküm, aynı zamanda Ayasofya için emsal karardır. Zira tekrar edelim ki; Ayasofya, şahıs malıdır. Fatih’in kılıç hakkı, ganimet hissesidir. Hak sahibi, mülkünü kurduğu bir vakfa hibe etmişti. O vakıf, bugün vardır ve faaldir. Ebul Feth Fatih Sultan Mehmed Han Vakfı’nın sadece camileri değil, vakıf üniversiteleri de vardır. Bezm-i Âlem Vakıf Üniversitesiyle Fatih Sultan Mehmed Han Üniversitesi adı geçen vakfın mülküdür.
Binaenaleyh; Fatih Sultan Mehmed Han Vakfı’nın dâvâ açma hakkı vardır. Ancak buna lüzum yoktur. Zira 1 Şubat 1935 tarihli hükûmet kararnamesi bugün bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ortadan kaldırılabilir. Yiğit bir yaşar fırsat bir düşer. Cumhur İttifakı bugün muktedirken bu tarihî vebali bu devletin sırtından kaldırmazsa yarın iktidar değişirse her şey biter. O zaman bırakınız Ayasofya’nın açılmasını AVM’lerdeki, hava meydanlarındaki mescidler bile kapatılır.
Kaldı ki; Ayasofya, 1991’den beri ibadete kısmen açıktır. Yapılacak olan ‘kısmi’yi ‘külli’ye taşımaktır. Doğu tarafındaki Hünkâr Mahfili 1991’de ibadete açılmıştı. Fakat iki binin başlarına kadar perişan vaziyetteydi. Bu yıllarda burada bir gün namaz kılıp çıkarken o günkü imam efendi Yıldıray Şaşi Bey, bizi görünce derdini paylaştı. O dert hepimizindi. Ayrı ve uzun bir fasıldır. Gereği yapıldı ve pırıl pırıl tefriş oldu. Ayasofya’nın 19.11.1936 senesinde Tapu İdaresinden alınmış tapusu işte ibadete açık bu kısımda duvarda asılıdır. Suretini yazımızın Türkiye gazetesinin elektronik yayınında ve İnstagram hesabımızda görmek mümkündür. Tapuda binanın vasfı "Ayasofya-yı Kebir Camii Şerifi" diye kayıtlıdır. Ada, parsel, cild vs. tafsilatından başka sahibi olarak da "Ebul Fetih Sultan Mehmet Vakfı" yazmaktadır.
O hâlde; 1935’te alınmış müze kararı, bu tapu karşısında hükümsüzdür. Üstelik karardaki imzanın da taklit olduğu iddia edilmektedir.
Öyle ise:
Ayasofya, camidir.
Sahibi, Fatih Sultan Mehmed Han Vakfı’dır.
Bu gerçek cihanşümul hukuk gereği aynen böyledir.
Önümüzdeki cuma ibadete açılmasında hiçbir mâni yoktur.


Türkiye Gazetesi

Yorumlar1

  • BAHADIR YAĞMUR 3 yıl önce Şikayet Et
    İnşallah Camii olarak tekrar görürüz. Ulu padişahımızın kılıç hakkı olan Ayasofya 'da namaz kılarız.
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat