2053 hedefi, Ayasofyasız olmaz!..

.

  • GİRİŞ09.06.2020 11:31
  • GÜNCELLEME09.06.2020 11:44

Ufkumuzda 3 Büyük Hedef; 3 Kızılelma bulunmaktadır:

 

 

-2023 Büyük Türkiye,

-2053 İstanbul’un Fethi’nin 600. Yıldönümü,

 

 

-2071 Cihan Devleti Türkiye…

Birinci ile üçüncüsü ilk defa tarafımızdan dile getirilmişti… Mevzua dair araştırma yapanlar, tafsilatlı malumatı, Türkiye gazetesinin geçmiş yıllardaki sayılarıyla konferans ve TV sohbetlerimizden bulabilirler.

Fethin 600. Yıldönümünde mânâsına yaraşır bir ihtişamla kutlanma teklifi ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a aittir. Bu teklif de fevkalade yerindedir. Nitekim 1953’te de fethin 500. Yılı kutlamaları yapılmıştı. O günkü hava, ilgili çevrelerde bugün bile konuşulmaktadır. Şüphesiz ki o zaman da Ayasofya’nın adına rehinelik, esaret, tutsaklık zulüm… ne denirse densin, çektiği hâlden kurtarılması dile gelmişti. Ne var ki Türk milleti, DP üzerinden Tek Parti zihniyetine karşı açık ara farkla seçimi kazanmış fakat iktidar olamamıştı! Aradaki kısa süreli dirayetli vakitler sayılmazsa, milletimizin iktidara gelmesi için 28 Nisan 2007 ve tam iktidar olması için de 15 Temmuz 2016’nın yaşanması beklenecekti.

2053’e varmak için önümüzde 33 sene bulunmaktadır. 60-65 ve üstü yaşta olanların o günleri göremeyecekleri belli. Ayasofya, 2053’e de haçlı dünyasının rehin almış olarak, Yunan şantajı ve Kraliçe buyurganlığıyla girmemeli. 33 sene, devlet hayatında göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçer. Kahraman Peygamberimizle -aleyhisselam- cennetmekân Fatih Sultan Mehmed Hân’ın emaneti bu cami, şimdi vakfedilmesindeki şartlara iade edilmezse 2053’te İstanbul’un Fethi’nin 600. yılını idrak edecek olanlar, devrimizi kızgınlıkla hatırlayacaklardır. Bu sebeple 2053 fikrinin hedefine oturması, Ayasofya’nın hemen önümüzdeki ilk Cuma günü ibadete açılmasıyla mümkün olacaktır.

Suyun mermeri aşındırması, aynı noktayı biteviye vurmasıyla mümkündür. Her yazımızı her okuyucu ve yöneticinin görmesi mümkün olmayabilir. Onun için Ayasofya’ya dair bazı dediklerimiz, tekrar olsa bile bu tekrardan kaçınmayacağız. Kalemi elimize aldığımız günden bu yana, değişmez birkaç fikrî gündem maddemizden biri, tapusundaki adıyla "Ayasofya-yı Şerif Camii Kebiri"dir. Melik’ül mülk, mülkün mutlak sahibi olan Allahü teâlâya nihâyetsiz hamd-ü senâlar olsun ki ısrarlı yazmalarımız ile Taksim’e cami yapılmasına ve Rumeli Hisarı içinde müzik sahnesine çevrilmiş Cuma Mescidi’nin tekrar cami olarak inşa edilmesine vesile kıldığı gibi Ayasofya’nın ve Müslümanların yüzünün gülmesine de inşallah bizi vesile kılar.

Bir kere daha tekrar ediyoruz ki Ayasofya, cami ihtiyacından dolayı açılsın demiyoruz. Cami çok. Sebepler başkadır. Evvela; bu mâbed, Fatih Sultan Mehmed Hân Vakfı’nın mülküdür. Ortada bir hak gasbı vardır. Hakkın, sahibine iadesi şarttır. İkincisi, Ayasofya Müslüman Türk’ün namusu, şerefi, haysiyeti ve Kızılelma’sı ve İstanbul’un fethinin temel sebebidir.

Bu mevzuu 29 Mayıs’a gelmeden çok önce yazmaya başladık. Şükürler olsun ki Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın talimatıyla ‘Fetih Gecesi’nde Ayasofya’da Fetih Sûre-i şerîfi okundu. Ayasofya’da Fetih Sûresinin tilavet edilmesi, Yunanistan’daki bazı resmî kişileri rahatsız etmiş. Hadlerini aşan açıklamalar yaptılar. Güney Kıbrıs’ta da camilerimizi yakmaya yeltendiler, birine de Bizans bayrağı çekildi. Hükümranlık haklarımızı taciz eden bu hezeyanlar ve bu çılgın saldırılar, Ayasofya’yı açmak için kâfi sebep olmalıdır.

Kıbrıs fâtihesi, "Hala Sultan" diye zikredilen mücahide Ümmi Hiram Hazretlerinin Larnaka’daki türbesinin tehlikede olmasından da kaygılıyız…

Düşman seslere verilecek en güzel cevap, Ayasofya’da kılınacak 5 vakit namazlardır.

Kısa adıyla "Vakıflara ve Tarihî Eserlere Hizmet Derneği"nin her türlü takdire layık ısrarlı dâvâ takipleriyle Danıştay, nihayet 26 Nisan 2017’de 72 senelik bir rehinelikten Kariye Camiî’ni müzelikten tekrar asli hâline iade etti. Aynı derneğin Ayasofya ile de alakalı olarak ömür törpüsü dâvâları, nihayet 2016’dan beri Danıştay 10. Dairesindedir. 2 Temmuz 2020 günü bu dâvânın duruşması vardır. Yüksek Mahkemenin, Kariye Camiî ile alâkalı verdiği çok haklı ve çok mantıklı gerekçeli kararı, artık emsal karardır. O karar, herkesten evvel kendisini bağlar. Danıştay, 26 Nisan 2017 tarihli hükmüyle 29 Ağustos 1945’tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal ederek Kariye Camiî’ni hürriyetine kavuşturduğu gibi bu defa da aynı mantık, muhakeme ve hukukî dayanakla 2 Temmuz 2020’de de 24 Kasım 1934 Tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal ederek Ayasofya’yı müzelikten çıkartıp cami olarak hizmet etmesine hükmedebilir.

Şu var ki Cumhurbaşkanlığı cephesinde mahkeme kararını beklemeye ihtiyaç yoktur. Cumhurbaşkanı Erdoğan, imzalayacağı bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararını ortadan kaldırarak Ayasofya’nın ve 2053’ün yolunu açabilir.

Böyle bir tasarruf Sn. Erdoğan’ın 40 yıllık hizmetlerine ve Cumhur İttifakı’nın bütün hizmetlerine denk ağırlıktadır. Belki de daha fazladır.

Dün bir başımıza Ayasofya’nın sahibinin âli huzuruna vararak derdimizi arz ettik:

-Hünkârım, eserinin yeniden cami olması için zorlu bir mücadele veriyoruz. Lütfen eserine de bize de sahip çık...

Buradaki ‘biz’, Ayasofya Camiî sevdalısı ‘herkes’tir.

Mazur görülmesini ümid ederiz. Şahsımızla alâkalı satırları yazmasaydık yarınki tarihçi için noksan bilgi bırakmış olurduk…

Rahim Er / Türkiye Gazetesi

Yorumlar2

  • Göktürk 3 yıl önce Şikayet Et
    Ayasofya'nın açılması, Fatih'in bedduasını da bertaraf edecektir...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • enver 3 yıl önce Şikayet Et
    inşallah
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat