Misâk-ı Millî’yi konuşma vakti!..

  • GİRİŞ26.12.2023 07:52
  • GÜNCELLEME26.12.2023 10:54

Haberlere bakıp “vah vah” diyerek, birkaç öfkeli veya cesur laf ederek, bir miktar yardım yaparak, birkaç uçakla yaralı getirerek, gönlümüzden geçtiği gibi Gazze’ye destek olduğumuzu söyleyemeyiz.

Şu ânâ kadar en az bin serdengeçtimiz Gazze’deki arslanların yanına ulaşmış olmalıydı.

Ama; onlar orada hiç yoklar da denemez:

O isimsiz serdengeçti yiğitlerimiz, şu veya bu kadarıyla Gazze’de muhakkak vardır. “Serdengeçti” dediğimiz şehadet sevdalısı bu özel görevlilerimiz, bâzen Irak’ın şimalindedir, bâzen Filistin’in cenubunda. Onların ismi de mezarı da eseri de bilinmez. Kendilerine cennetle müjdelenmiş sahabeyi örnek almış bu aslanlar, dâvâsında fenâ bulmuş, Kızılelma’da yok olmuş kahramanlardır. Dün vardılar. Bugün de varlar. Yarın da var olacaklar.

Her ezân onlar için bir rahmet sağanağıdır…

Çok söyledik, bir kere daha söylüyoruz, bin kere daha söyleyeceğiz:

Ankara’nın müdafaa hattı Gazze’den geçer. Tabiî hudutlarımızın nöbetçisi o fedakâr ve korkusuz kahramanların çok âcil olarak İHA’ya, SİHA’ya, silaha, askere, mühimmata, gıdaya ve ilaca ihtiyacı var.
Filistin’in yarısı, Gazze’nin hemen tamamı Türkmen’dir. Muhakkak ki pek çoğu da sahabe-i kirâm evlâdıdır, evlâd-ı Resuldür, aleyhisselâm. Bütün o havale topraklar gibi Gazze de Kıpçak Memlûk, Kınık Selçuklu ve Kayı Osmanlı Türkü’nün mirasıdır, bakiyesidir. Gazze Türkü’nün Garbî Trakya [Paşaeli], Kerkük ve Kıbrıs Türkü’nden farkı yoktur. Gazze, Türkmen ilidir, halis mü’min yurdudur.

Bu itibarla garantörlükten daha sağlam olan Türkiye-Filistin Stratejik Ortaklığıdır. Ankara, Filistin Devletiyle her ne pahasına olursa olsun bu iltizamî, bağlayıcı akdi yapmalı ve Filistin Hükûmeti, Türkiye’yi derhâl yardıma çağırmalıdır. Malum olduğu gibi stratejik ortaklıklarda taraflardan birinin saldırıya uğraması her iki devletin saldırıya uğraması olarak telakki edilir.
Siyon-Evanjelist İttifakı; düşman, boş durmuyor. Birtakım İsrail yurttaşları, Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde mülkler satın aldığı gibi İsrail de Güney Kıbrıs üzerinden tahkimat yapmakta. Nil’den Fırat’a Büyük İsrail rüyası görenler, Gazze ile karşısındaki Larnaka şehri arasında deniz yolu açarak Refah sınır kapısını devre dışı bırakıp Türkiye’yi Filistin’e yardım edemez duruma düşürme peşindeler. Bu taktik, Güney Kıbrıs, Tel Aviv ve sömürgeci başkentler tezgâhıdır. Ankara, şeytanî tezgâh işlemeden bozmalıdır. Türkiye, Kıbrıs’ın güneyini devlet saymadığı için oradan Filistin’e yardım yollayamayacaktır. Larnaka devreye girince de İsrail, “Refah kapısına gerek yok; Larnaka var!” diyerek Mısır’la arasındaki geçişi kapatacaktır…

Cephe tek değil:

Irak’ın kuzeyinde şehîd sayımızın birden yükselmesi, tesadüf olamaz. Devamı gelebileceği gibi benzer haberler Suriye’nin kuzeyinden de alınabilir.

Asla hatırdan çıkmamalı:

ABD ve içinde olduğu sözde uluslararası koalisyonun desteğiyle Süleymaniye’den Akdeniz’e kadar uzanacak bir kuşakta Kürt devleti kuracaklardı. Türkiye, 24 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Harekâtıyla başlayarak yaptığı dört harekâtla terörist militanları Fırat’ın batısından doğusuna sürdü. Fırat’ın doğu yakasına dair harekât kararını iptal etmiş değildir. Tahayyül ve tasavvur edilen o Kürt garnizon devleti gerçekleşseydi Türkiye’nin; Anadolu’nun Arap İslâm Coğrafyasıyla irtibatı kesilmiş olacak ve İsrail’e arz-ı mev’ud için yol açılmış olacaktı.

Geldiğimiz günde Fırat’ın doğusuna sıkışmış ve Gazze’de mağlup olmuş durumdalar. Sömürgeci zihniyet, İsrail’i bu zor vaziyetten çıkarmak için son çâreye gidebilir. Bölücü terör örgütü, Suriye’nin Kuzeyinde Fırat’ın doğusunda ve Irak’tan da yer almış bir saha üzerinde âniden müstakil bir devlet ilân edebilir. Bunu hemen ABD ve yanındaki devletler tanıyacağı gibi Türkiye’de hazineden beslenen Kürtçü parti de tanır. Bu meyanda daha evvel de görüşlerimizi dile getirmiştik. Mevcut şartlarda bu ihtimal daha artmıştır. Bir düzine Mehmetçiğin kısa sürede kara toprağa düşmesini böyle okuyor ve tehlikeye bir defa daha dikkat çekiyoruz. Siyonist-Evanjelist cephe, Türkiye’nin İsrail’in karşısında yer alıp, Filistin’e, Gazze’ye verdiği desteğin intikamını alma ihtirasındadır.

Tek cümleyle vaziyetin tarifi:

-Bir asır sonra yeniden 7 Düvel ve onların buradaki muhipleriyle muharebe ediyoruz!..

Bu savaş, zaten hiç bitmemişti, bitmeyecektir de!..

Emperyalistlerin, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde eğitim ve silah verdiği bölücü teröristlerin, 12 askerimizi şehid etmeleri, Türkiye’ye MÎSAK-I MİLLÎ’yi yüksek sesle konuşma hakkını vermiştir.

Mîsak-ı Millî, fikir olarak Erzurum ve Sivas Kongrelerinde dile gelmiş ve 28 Ocak 1920’de Osmanlı Türkiye’si Meclis-i Meb’usanı’nda kabul ve ilân edilmiştir. 1939 ve 1974’te varlığından istifade edildi. Türkiye’nin dört bir yanıyla alakalı 6 maddelik bir ahdnâmedir, millî metindir. Bugün Devlete düşen, Mîsak-ı Millî hudutlarımızın doğuda, batıda, güneyde ve kuzeyde nereden nereye uzandığını, buralarda kimlerin malik değil de zilyed yani kullanıcı olduğu hakkında netleştirme yaparak ilân etmek ve milletin mevzua dair kavrama gücünü desteklemektir.

Kabul etmeli ki böylesine nüfuzlu bir iktidar ve siyasî ittifak her zaman işbaşında olmayabilir. Hiçbir şeyi yarına bırakma talihine sahip değiliz. Akıllı hamlelerle Kandil’den Gazze’ye kadar terörü kazıma harekâtı yapmak mecburiyetindeyiz.

Harekâtlarımızda şu veya bu şekilde İİT-İslam İşbirliği Teşkilatı, TDT-Türk Devletleri Teşkilatı ve Arap Ligi de bizimle olabilmelidir. Bu noktada diplomasinin ikna kudretine ihtiyaç vardır. Böyle bir şekillenme aynı zamanda BM’nin de fiilen bittiğinin resmi olacaktır.

Hamas’ı İki Devletli Çözüm’e râzı edebiliriz. İsrail’i ise 1948 hudutlarına dönmek zorunda bırakmalıyız. Ankara, Batı’nın ezber cümlesi “İsrail 1967 sınırlarına çekilmeli” sözünü telaffuz etmemelidir.

Soykırım ve katliam suçlularının cezalandırılmasına gelince:

Ne, var olduğu söylenen uluslararası hukuka ve ne de Lahey Adalet Divanına güvenilir. BMGK ne ise bunlar da odur. Netanyahu ve suç ortaklarının Serdengeçtiler tarafından alınıp Sinop Cezaevine getirilerek Türkiye’de adalete hesap vermeleri üzerinde şimdiden çalışmak gerekir. İsrail’in bir Nazi subayını 50 sene sonra kaçmış olduğu Arjantin’den alıp getirerek ilerlemiş yaşına bakmadan mahkeme eliyle cezalandırdığı hafızalardadır. Gazze Celladı, intihar etmeyip de saklanır veya kaçarsa olduğu yerden alınmalıdır.
Ancak, Binyamin Netanyahu’nun ölmesi, Arz-ı Mev’ud’un bitmesi anlamına gelmez. Nil’den Fırat’a Büyük İsrail, Siyonistlerin millî hedefidir. Bu gayelerini İsrail’in kuruluşunun yüzüncü senesi olan 2048’de hayata geçirerek 2071 Kızılelma yürüyüşümüzü kesme peşindeler.
Su uyur…
düşman uyumaz!..

 

Yorumlar8

  • Erkan Harp 4 ay önce Şikayet Et
    Ruslar Kars ardahanı isteyince, ABD devreye girmiş ve ABD'nin sınırı Kars Ardahan'da başlar demişti. Türkiyenin sınırları kaybettiği topraklardan başlar. Hadi bizim milli sloganımız bu olsun.
    Cevapla
  • Koray Derik 4 ay önce Şikayet Et
    Larnaka kilit yer oldu. İşte kıbrısta rum tezini desteklemekte ısrar eden müslümanlar bunu düşünemedi. Kıbrısta ve doğu akdenizde rum tezini destekleyen müslümanlar, kıbrısın güneyinde yerleşik elçilikleri olan müslümanlar filistinde akan kandan birinci derecede sorumludur.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Ali Düşünbi 4 ay önce Şikayet Et
    mİSAK-I mİLLİ Vakti değil. BÜTÜN GÜCÜNLE terörü ABD'YE TAŞIMA Vakti
    Cevapla
  • Baybars 4 ay önce Şikayet Et
    Kulak verilecek ve uygulama safhasına geçilecek bir hatırlatma.
    Cevapla
  • ERSİN ÖKTEN 4 ay önce Şikayet Et
    Suriyede ya da ırakta bir devlet gibi bir şey ortaya çıkarsa misakı milli sınırlarımız geçerlidir. Bunu amerikanın kalın kafalı bürokratlarına kafalarına vura vura anlatmalıyız. Bu böyle biline demeliyiz. Bunlar başka dilden anlamaz. Aslında kobaniyi alsak kalın kafalı bunak baydını bir baysak çok güzel olur ama. Reis daha iyi bilir diye düşünüyorum.
    Cevapla
  • Alper Göktürk 4 ay önce Şikayet Et
    valla sen daha iyi bilirsin gibi duruyor.
    Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat