Ortak gaye, ortak vicdan, ortak rapor!
- GİRİŞ23.12.2025 08:30
- GÜNCELLEME23.12.2025 08:30
Türkiye, terörle geçen 50 yıla dair şu rakamları, ne bugün, ne yarın ve ne de istikbâlde unutabilir:
-Bu topraklarda 50 yılda, 50 binden fazla insan kaybettik.
-Hazine, 2 trilyon dolar ziyana girdi.
-Kalkınma hızımıza varamadık.
-Kişi başına düşen millî geliri, olması gereken yere çıkaramadık.
Eli kanlı bölücü terörün memleketimize, milletimize, günümüze ve geleceğimize verdiği büyük zarar, bu 4 maddeden ibaret değildir. Devletin, yurt içi ve mücavir alanda terörü bitirme muvaffakiyeti göstermesi, çaresiz kalan terör örgütünün kendini feshetme kararı alması, bir Devlet Siyâseti olarak Terörsüz Türkiye ve ardından ona paralel olarak da Terörsüz Bölge fikrini millî bir hedef kabul etmemiz, son yarım asrın büyük işlerindendir…
Kaybedilen 50 bin kişi, bu ülkenin Türk’ü ve Kürt’üyle kendi vatandaşlarıydı. Genç nesillerdi. Çanakkale’de maruz kaldığımız kaybımızın 5’te birini, Çanakkale’den 50 sene sonra bu defa bölücü terör yüzünden verdik. Çanakkale’de bize istilacı emperyalist devletler saldırdılar. Bölücü terörü de istilacı emperyalistler, başımıza sardılar. Çanakkale’deki kayıplarımız için Türk, Kürt, Arap vs. analar, on yıllar boyu ağladılar. Arkada kalan 50 senede de Türk, Kürt, Arap ve diğer aidiyetlerden analar, yine on yıllarca ağladılar. Anadolu toprakları, bu vatanda ana olan çileli, sabır abidesi, iffet numunesi has kadınların gözyaşıyla karılmıştır. 12 Eylül 1683 Viyana Hüsranından bu yana yaşanan harp ve ihanetlerde bu toprakların analarının akıttığı kanlı gözyaşları, yerkürede hiçbir arazi parçasında toprağa düşmemiştir…
Şu hakikat unutulmamalı:
Bu ülkeyi bir buçuk asırdır, bitmez dalgalarla istila edenler de içerideki devşirmeleriyle bu ülkenin bin yıllık ulvi miras unsurlarını tahrip eden de Kürt-Türk çatışması çıkaran da Sünni-Alevi ihtilafına sebebiyet veren de aynı sömürgeci, vesayetçi haçlı-siyon ortaklığını esas almış devletlerdir…
Yarım asır sonra bile olsa bütün bunlardan kurtulmak, yüksek bir başarıdır. Terörsüz Türkiye için partiler, mutabık kaldıkları ortak bir metin üzerinde anlaşır ve bu metin, ardından olanca şümulüyle nev’i şahsına münhasır müstakil bir hukuk mevzuatı hâline gelirse ol vakitte işbu yapılana Kardeşlik Destanı yazma dense yeridir…
Hatırlanacağı gibi; Terörsüz Türkiye’nin inşası için evvela mekân tespiti yapıldı. Mekân, şüphe yok ki TBMM olacaktı. Öyle de oldu. Müteakiben ilgili isimler tayini üzerinde duruldu. O da belliydi. Meclis’te 1 kişiyle de olsa temsil hakkına sahip olan partiler. Bir parti hariç diğer bütün partiler, komisyona temsilci verdiler. “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adını alan bu yapılanma, ilk toplantısını 12 Ağustos 2025’te TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında yaptı. Partilerden gelen milletvekili sayısı 51 idi. Komisyon, 6 aylık süreçte ortalama olarak ayda iki defa toplandı. Arkada kalan 17 toplantıda gayesi millî dayanışma, gayesi kardeşlik ve gayesi demokrasi olan mezkûr komisyon, bu zaman zarfında dinlenmesinde, fikir ve görüş alınmasında fayda gördüğü MİT’ten kanaat önderlerine, STK’lara kadar çok sayıda kişi ve kurumu dinledi. Bu “dinleme safhası”nı “raporlama safhası” takip etti. Her parti, kendi görüş, teklif ve ihtirazî kayıtlarını, şartlarını rapor hâline getirerek TBMM Başkanlığına arz etti.
Partilerin görüşlerinde farklılıklar olması tabiîdir. Buluşan fikirler olduğu gibi çatışanlar da olabilir. Komisyon, şimdi üçüncü ve en zor safhaya gelmiş bulunuyor. Kendi içinden bir Çalışma Komisyonu çıkararak hazırlanmış raporlar, titizlikle taranıp Ortak Rapor hazırlanacaktır.
Bu süreçte aklıselimden kopmamak her üyenin birinci derecede vazifesidir. Millî Dayanışma ve Kardeşlik Komisyonu bugüne kadar iyi çalıştı. AK Parti, MHP ve DEM göz doldurdu, çok gayret sarf ettiler. Böylece bir aş pişti. Şimdi herkese ve fakat herkesten evvel de DEM Parti’ye düşen hassasiyet, pişmiş aşa soğuk su katmamaktır. Örgüt kurucusu Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’teki beyanatı açıktır ve 4 esas noktada toplanmaktadır. 1-Örgüt, gelişen yeni şartlar karşısında ömrünü tamamlamıştır. Kendini feshetmelidir. 2-Silahlı mücadele dönemi bitmiştir. 3-Muhtariyet, federasyon, bağımsızlık gibi bir talep mevzubahis değildir. 4-Bu beyannamedeki hükümler, PKK ve hangi ülkede olursa olsun silahlı ve silahsız bütün kolları için bağlayıcıdır.
Ortak Rapor hazırlanırken DEM Parti’nin bu yazılanların dışına çıkacağını sanmıyoruz. Ama; örgütün İran, Irak, Suriye silahlı unsurlarıyla Almanya ve Avrupa’daki mâlî unsurlarının baş ağrıtacakları bellidir. İşin bu tarafında İsrail, İsrail-İran, İsrail-İran-Almanya iş birliğinden gafil olmamız beklenemez. Nitekim SDG/YPG yapılanması, 10 Mart 2025’te silah bırakmaya, Suriye Ordu ve devletine intibak ve ilhak etmeye dair imza vermesine rağmen bugün İsrail kışkırtmasıyla farklı ve tehlikeli bir yola yönelmiştir. Adı geçen yapının takma akılla hareketi, TSK’nın harekâtını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu da yeni genç ölümleri demektir. Bu noktada DEM’e büyük vazife düşüyor. Bu partinin komisyondaki samimi gayretleri vatandaşın gözünden kaçmamıştır. Bu yolda devam ederek emperyalizmin oyununu bozmakta da üzerine düşeni yapmalıdır.
Ortak Rapor, Türk’ü ve Kürt’üyle hepimizin ortak gayesidir.
Beklenen seviyede bir Ortak Rapor hazırlanırsa bunu, bu ülkenin her mensubunu temsil eden, Tek Parti zulüm tozlarından ve cunta darbesi kirlerinden arınmış bir Türkiye Yüzyılı Anayasası yapılması takip edebilir…
Ezcümle:
Ecdattan ders almalı:
Ecdat Kürt, Arap vs. vs… gayrı Türk Müslüman unsurları, Türkleştirmeye zorlamadı. Onlara eşit insan muamelesi yaptı, kalplerine ümmet şuurunu nakşetti. O çağlarda Türk denince Müslüman, Müslüman denince Türk anlaşılıyordu. 1992’deki Sırp-Boşnak savaşı bile bunun şahididir. Hunhar bir Sırp Keskin nişancı, bir Boşnak’ı şehit ettiğinde arkadaşlarına dönüp “bir Türk öldürdüm!” diyordu…
Türkiye Gazetesi
Yorumlar1