“İstanbul kaynaklarının nasıl yağmalandığı ortaya çıkıyor. İstanbul’dan Türkiye’ye ve yurt dışına uzanan ahtapotun kolları bir bir deşifre oluyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sözleri 25 Mayıs 2025’te eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu hakkındaki “rüşvet, irtikap, yolsuzluk, hırsızlık” soruşturmasıyla ilgili söylemişti.

Burada “İstanbul’un kaynaklarının nasıl yağmalandığı” ve “İstanbul’dan Türkiye’ye uzanan ahtapotun kolları” hakkında ne demek istediğini anlamıştık. Başsavcılık başlattığı soruşturmada İstanbul’un 562 milyar lirasının çalındığını iddia ediyordu.

Hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk iddialarıyla başta İmamoğlu olmak üzere CHP’nin bazı büyükşehir ve ilçe belediye başkanları, yüzlerce belediye üst düzey bürokrat ve çalışanı tutuklandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 25 Mayıs’ta söylediği “ahtapotun yurt dışına uzanan kolları” ifadesinden o gün ne demek istediğini kimse anlamamıştı.

Geçen hafta İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ hakkında başlatılan “casusluk” suçlamasının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği “ahtapotun yurt dışı kollarına” yapılan operasyon olduğu anlaşılıyor.

Mazbatasını aldıktan bir gün sonra belediyenin veri tabanını kopyalamakla işe başlayan İmamoğlu’nun yaptığı işin vahameti konusunda rakibi Binali Yıldırım, yenilenen seçim öncesinde o gün şöyle bir uyarıda bulunmuştu: “Veri yedekleme ayrı iştir, kopyalama ayrı iştir. İstanbul’un verileri zaten bir yerde değil, iki yerde yedekleniyor. Veri kopyalama işi bir FETÖ taktiğidir. Dışarıdan üç uzman getirmek de başlı başına fecaattır.”

Yıldırım, o gün FETÖ’yü işaret ederken işin daha büyük boyutta yabancı istihbarat örgütlerine uzandığını tahmin etmemişti.

Savcılığın başlattığı “casusluk” soruşturmasına göre işin ucu ABD İstihbarat Örgütü CIA, İsrail İstihbarat Örgütü Mossad ve İngiliz İstihbarat Örgütü MI6’ya çıkıyor.

Ü.D.A’nın üvey babası Hüseyin Gün’ün ABD, İngiltere ve İsrail adına “casusluk” yaptığını ihbar etmesiyle İstanbul’u saran ahtapotun “yurt dışındaki” kollarına operasyon yapılmıştı.

Etkin pişmanlıktan faydalanıp itirafçı olan Gün’ün verdiği bilgilerden hareketle İmamoğlu, seçim kampanyasını yöneten Necati Özkan ve Tele1 TV Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ; “Gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme” suçlamasıyla tutuklandı.

Cumhurbaşkanı olmak için İstanbul halkının bilgilerini ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratına vermek vatana ihanettir.

Özgür Özel’in İmamoğlu tutuklandığında İngiltere’ye “Terk edilmişlik hissediyoruz. İmamoğlu’nu hapse koyuyorlar ve İngiltere buna ses çıkarmıyor. Bu nasıl dostluk? Çok kızgınız.” siteminin sebebini şimdi anlıyoruz. Özel, İngiltere’ye “verdikleri hizmete karşılık” bekledikleri desteği görmemeye isyan ediyordu.

İngiltere’ye yaptığı çağrıya cevap alamayan Özel, umudunu kesmeden Sosyalist Enternasyonal toplantısında; “İngiltere’nin menfaatini Erdoğan’da görmek doğru bir şey değil.” diyerek İmamoğlu’nu kurtarması için İngiltere’ye açık çek uzatıyordu. İngiltere’nin menfaati Erdoğan’da değil, İmamoğlu’nda demek istiyordu.

Özel’in yardım dilendiği İngiltere Başbakanı üç gün önce Türkiye’deydi. Türkiye’ye 20 adet Eurofighter savaş uçağı satış anlaşmasını Erdoğan ile imzalarken Özel’in açık çeki ve İmamoğlu’nun cezaevinde olmasının umurlarında olduğunu zannetmiyorum.

CHP ve İmamoğlu hâlâ şunu öğrenemediler. Türkiye’de artık Cumhurbaşkanlığına giden yol ABD’deki Oval Ofis’ten, İngiltere’deki Chatham House’tan ve İsrail’deki Knesset’ten geçmiyor!

CHP, “yolsuzluktan” tutuklu “diplomasız” İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı ilan etmiş olsa da “ajanlıktan” tutuklanan İmamoğlu’nun peşinden gidilmesi mümkün görünmüyor.

Diriliş Postası