Avrupa’nın patlayan travmaları

  • GİRİŞ07.03.2025 09:17
  • GÜNCELLEME07.03.2025 09:17

Sizin de dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum.

Tacizde bulunmadığı neredeyse bir ülke bırakmayan Trump, Türkiye konusunda özenli bir çizgide seyrediyor.

Oysa Türkiye birçok soruna Trump’tan farklı yaklaşıyor.

İsrail’in katliam politikalarından tutun, Gazze’nin geleceğine varıncaya kadar taban tabana zıt bir politik duruş hakim.

Suriye’deki PKK-PYD varlığı konusu da öyle. Sahada neredeyse sıcak mücadeleye varacak düzeyde bir karşıtlığımız oluştu ABD ile.

Ukrayna-Rusya Savaşı’nda da aynı noktada durmadığımız açık. Trump, Ukrayna barışından kendine bir yığın post çıkarma derdinde. İlginç bir iddia, ‘ABD seçimlerinden bir yıl önce başlayan Trump-Putin ekiplerinin İsviçre’de gizli görüşmeler yaptığı’ doğrultusunda. Ekonomik paylaşımların bu toplantılarda olgunlaştığı iddiaları var.

Şu halde Trump’ın sürdürdüğü Türkiye özenini nasıl izah etmeli? Muhtemelen, “Türkiye ile ilişkilerin bozulmasını ABD çıkarlarına aykırı” görüyor. Yine de çılgın ve öngörülmez kişiliğini kayda düşmek isterim.

Trump ayağının tozuyla küresel ölçekte ciddi bir türbülans oluşturdu. Başta Avrupa olmak üzere birçok ülke için yeni bir politik yol belirleme zorunluluğu oluştu. Çok fazla bilinmez var.

Konuya Avrupa merkezli teorik bir çerçeveden giriş yapalım.

Batı’nın geleceği konusunda yoğun tartışmaların yapıldığı 2020 Münih Güvenlik Konferansı’nda çerçevesi “Westlessness/Batısızlık” kavramıyla çizilen endişeler gündeme getirildi. Avrupa-Atlantik sinerjisinin sönmekte olduğu vurgusu yapıldı. Dahası Batı’nın da Batısızlaştığı tespitine yer açıldı. Endişeyi besleyen açıklamalar Çin Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından yüksek sesle dillendirilmeye başlanmıştı bile. Xi Jinping; “Doğu’nun yükselişinden ve Batı’nın düşüşünden” gururla bahsederken, Batı sonrası yeni jeopolitik düzen hayaline işaret ediyordu.

“Westlessness/Batısızlık” kavramı üzerinde tartışmalar daha sonra da devam etti. King's College akademisyeni Samir Puri gibi araştırmacılar tarafından pastadan pay koparanların sayısında artış olsa da, Batı için bunun “daha az değer” ifade etmeyeceği tezi öne sürüldü. 

Amerika’nın Batı Bloku’nu kuşatan politikalardan Birinci Trump döneminde “Önce Amerika” yaklaşımına evrilmesi Avrupa’da yalnız kalma sendromunu tetikledi. İkinci Trump dönemi Batısızlaşma’dan yalnızlaşmaya, ekonomik izolasyondan güvenlik krizine her türlü travmayı patlatmış vaziyette.

Şimdi ortaya çıkan bu kaosta kim nasıl bir pozisyon belirleyecek?

ABD ile Avrupa arasında “Transatlantik İttifak” diyebileceğimiz bir iş birliği son nefesini vermek üzere.

ABD, Kissinger-Brzezinski ekolünün tesiriyle Rusya’yı Çin’den uzaklaştırmayı stratejik hedef olarak belirlemiş görünüyor. O sebeple Ukrayna gailesi Rusya’yı memnun edecek şekilde aradan çıkarılmalı ve ABD bu tasfiyeden asırlık menfaatler elde etmeli. Dışardan İsrail, Trump-Putin İttifakı’nın yanında yer aldı bile. Onun derdi başka. Rusya’nın Suriye’deki üslerini muhafaza etmesi için yeni Suriye hükümetine baskı yapmasını ABD’ye salık veriyor, Rusya’yı teşvik ediyor. Sürprizlere gebe olsa da bu cenahta işler tamam gibi. 

Peki Avrupa’nın hassasiyetleri ve güvenlik garantileri ne olacak?

Trump onu hiç önemsemiyor ve Avrupa’yı sırtında yük olarak görüyor. Hatta Avrupa’ya had bildirme arzusunda. 

Avrupa yeni durumun şokunu atlatabilmiş değil. ABD ile yol yürünemeyeceği netleşmiş oldu. Batısızlaşan Avrupa yeniden kendini keşfetme durumunda. O zaman Avrupa’nın yeni bir güvenlik mimarisine ihtiyacı var. Avrupa liderlerinin toplanıp dağılmaları bu iş birliği haritasını netleştirmeye matuf. Yeni fotoğrafta İngiltere’nin içinde olduğu bir Avrupa var. Mevzu güvenlikse burada major faktör Türkiye. Avrupa’nın en güçlü ordusuna sahip olan Türkiye tüm dengeleri etkileyebilecek bir karakter gösteriyor. O sebeple şimdiden “Türkiye’siz olmaz” sesleri yükseliyor. 

Türkiye ne yapmalı?

Avrupa’nın ikiyüzlülüğünü ve çıkarcılığını herkes bilir. Türkiye içinde bulunulan konjonktürde birikmiş sorunların çözümünü AB’den bekleyecektir. Avrupa’nın Türkiye’ye stratejik ihtiyacı birçok fırsat kapısını aralayacak. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “Avrupa Birliği'ne üyelik sürecimizi stratejik önceliğimiz olarak görüyoruz. Türkiye'nin yer almadığı Avrupa'nın küresel aktör olarak varlığını sürdürmesi giderek imkansız hale geliyor. Türkiye’siz bir Avrupa güvenliği düşünülemez” sözleriyle politik pozisyonumuzu ortaya koydu. 

Türkiye, Putin’in yayılmacı zihin dokusunun farkında. Rusya şayet Ukrayna bataklığından kurtulursa henüz rüşeym safhasında olan Türk Devletler Teşkilatı’na odaklanmak isteyecektir.

ABD destekli İsrail politikalarının bölge ve Türkiye için ciddi bir tehdit oluşturduğu biliniyor. Son zamanlarda İran, Suriye Hükümeti’nin yıpratılması için yeni oluşumlar peşinde. Bu noktada İsrail ile ortak hedefte buluştukları söylenebilir. Bunlar da biliniyor. 

Türkiye, uluslararası gerçeklikler ışığında dengeli, diyaloğa açık ve milli menfaatlerimizi merkeze alan çizgisini sürdürecektir. Küresel ölçekte türbülansın yol açtığı gelişmeleri dikkatlice gözlememiz gereken bir süreçten geçiyoruz.

Refik Tuzcuoğlu / Yeni Akit Gazetesi

Yorumlar3

  • Barış T. 3 ay önce Şikayet Et
    Çok güzel bir yazı ve tespitler dizisi. Türkiye burada menfaatini önceleyen milimetrik politikalar üretmeli ve yeni fırsatları ülkemizin geleceği açısından çok önemli!
    Cevapla
  • Tevazu 3 ay önce Şikayet Et
    Çok güzel tespitler yapmışsınız, bizde ülke olarak güzel bir strateji ile kendimizi ezdirmeden bu yarışı tamamlarız umarım.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Kaan 3 ay önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat