Ortadoğu’nun sarı öküzü
- GİRİŞ20.06.2025 09:57
- GÜNCELLEME20.06.2025 09:57
Bir sarı öküz hikayesi vardır, bilirsiniz. Şimdi onu anlatarak mevzuyu uzatmayayım.
Arkasına ABD ve Batı desteğini alan İsrail’in saldırganlığı sarı öküz hikayesine benzer bir vaziyet arz ediyor.
Ortadoğu’nun sarı öküzü ise Filistin.
İslam Dünyası kendi içindeki dağınıklığı nedeniyle Filistin’i sarı öküz yaptı. Sarı öküzü alan İsrail/Batı ittifakı şimdi diğerlerine göz koyuyor.
Kabile devleti mahiyetindeki varlıklarını Batı emperyalizmine borçlu olan Arap ülkeleri, patronlarının öfkesini çekmemek için Filistin konusunda yıllardır kıvranıyor. Kamuoyunda oluşan tepkiye uygun davranış ile ABD/İsrail ittifakına uygun politik duruş arasında yaşanılan sayısız gel-git.
Bu onursuz duruş vakti geldiğinde kendi bekalarını da sorunlu hale getirecek. İsrail odaklı projenin güncellenmiş koşullarına ya teslim olacaklar ya da emperyalizm yeni bir sömürge sistemini bir bir hayata geçirecek. Bugünkü kadar bile nefes almayacakları bir güne uyanacaklar.
Hemen bir hatırlayalım.
Başını ABD’nin çektiği Batı blokunun sözde özgürlük ve demokrasi adına müdahalesi Irak’ı ne hale getirdi.
Baas rejiminin Suriye’si farklı mı? Baas’ın ideolojik yapısının Batı fikriyatının mahsulü olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Sonuç ortada. Türkiye’nin de müdahil olduğu bir toparlanma sürecinin akıbetini şimdiden kestirmek zor. Suriye Türkiye’nin siyasi aklı ile yürürse sahil-i selamete ulaşabilir. Her yönden boğulmak ve kontrol edilmek istenen bir Suriye var. İsrail’in güvenliği merkezli bir Suriye oluşturma çemberi kırılabilecek mi? Bir mücadele sürüyor şimdilik.
Sıraya İran girdi.
İran, bugüne kadar anti-emperyalist bir görüntü çizmeye çalıştı. Ancak mezhepçi bir politika izlemek suretiyle İsrail ve Batı’nın ekmeğine yağ sürdü. Şimdi ise bunun bedeli ağır ödeniyor. Ne söylersek söyleyelim, İsrail’in ahlaksızca saldırısını kabul etmek mümkün değil.
Filistin’de İslam dünyası sıkı dursaydı bunlar yaşanır mıydı?
İnanç ve kültürel kodlardan beslenen bir anlayış Ortadoğu ülkelerindeki yönetime hakim olsaydı, bugün Irak için farklı konuları konuşuyor olacaktık. Suriye’de kendi insanını katleden bir rejim gündem olmayacaktı. Filistin’e, Lübnan’a, İran’a bu kadar pervasızca saldırılar yaşanmayacaktı. Gazze’de on binlerce masum işkence ve katliamlara maruz kalmayacaktı.
Peki İran’dan sonra kim?
Cevabını ben vereyim. Arz-ı Mev’ud sınırları nereyi kapsıyor ise, İsrail’in hedefinde olan ülkeler onlar olacak. Arz-ı Mev’ud’a tehdit oluşturan ülkeler vakti geldiğinde boğulmak istenecek. Tek tek çökecekler. Bir öncekini soğuta soğuta kumpaslarını devreye sokacaklar. Her seferinde toparlamak daha zor hale gelecek.
İsrail medyasına yansıyan konuşmalar şöyle:
“Çeyrek finalde Hamas’la berabere kalmışlar. Yarı finalde İran mağlup edilmiş. Finali ise Türkiye ile yapacaklarmış.” Bu açıklamalar resmi ağızlardan yapılmıyor. Belli ki, medyadaki sözcülere siyasi bir zemin hazırlama görevi verilmiş.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son grup toplantısında yaptığı konuşmalar bölgesel gelişmelerin mahiyetine yönelik çok ince mesajlar içeriyor.
Türkiye en kötüsüne hazırlanmalı. Vakit geçirmeden. Gerekirse başka alanlarda ötelenebilecek yatırımlar bir süre bekletilmeli. Öncelik savunma sanayiine verilmeli. Dünyanın içinde bulunduğu konjonktür bunu gerektiriyor.
Türkiye savunma sanayi alanında maalesef geç bırakıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlılığı sayesinde savunma sanayii son yıllarda olağanüstü mesafeler kat etti. Yoksa ABD senatosunun insafına bırakılmış bir milli savunma imkanımız olacaktı. Son 20 yılda gösterilen gayret 80 yılda gösterilseydi neler olmazdı. Kapatılan uçak fabrikaları, öldürülen bilim adamları, tehdit edilen girişimciler. Vaktiyle savunma sanayiine engel olan devlet adamlarının yatacak yeri yok.
Türkiye’ye savaş uçakları verilmezken, hava savunma sistemlerinde oyalanırken ve kritik savunma altyapımıza yönelik ambargolar konurken bunları muhtelif siyasi sebeplere bağlamak saflık olur. Neymiş efendim, S-400 Rus hava savunma sistemi almasaymışız ilişkilerimiz bozulmazmış, böylece ambargo yemezmişiz. Hepsi laf-ı güzaf. Türkiye’yi savunmasız bırakmanın arka planında yatan Batı’nın stratejik hedefi nedir? Asıl onu anlamak lazım.
Şimdi İran’a yönelik saldırılar da çok düşündürüyor.
İsrail’in İran’a saldırısının “Terörsüz Türkiye” sürecini yok etmeye yönelik boyutu nedir mesela? Zira; İran PKK’sı olan PJAK’dan, Kuzey Irak’taki Barzani ve Talabani gibi gruplardan ve Suriye SDG’sinden “tutumlarını netleştirmesi” bekleniyor. Yani bu Kürt gruplara oluşan hengamede, “Kimin tarafındasınız?” sorusu yöneltiliyor. ABD-İsrail ittifakının proxy yapısı olması isteniyor. “Güçlü olan biziz, bizimle olmazsanız sizin için de bir gelecek yok” mesajı veriliyor.
Dostlar, zor günlerden geçiyoruz.
Refik Tuzcuoğlu / Yeni Akit Gazetesi
Yorumlar1