Diziler siyaset ahlakını etkiler mi?

  • GİRİŞ01.07.2025 10:35
  • GÜNCELLEME01.07.2025 10:35

İzleyip, işittiklerime inanamadım. 

“Yanlış mı görüyorum acaba?” diye tekrar başa dönüp izledim.

Bir Rus uzman Türk dizileri üzerinden ahlaki uyarılarda bulunuyordu. Rus gençlerine Türk dizilerini izlememeleri gerektiğini tavsiye ediyordu. “Entrikacı ve dedikoducu olursunuz, partnerinizi aldatırsınız, ihanet edersiniz, acımasızlaşırsınız” diyordu. Kastedilenin Türk değerleriyle uzaktan yakından bağlantısı olmayan diziler olduğunu tahmin edersiniz. Çok kıymetli Türk dizileri de var elbette. 

Rus uzman devamında; “Diziye odaklanıldığında beyindeki sinirsel bağlantılar rolleri kopyalama yapar ve belli bir süre içinde kişiliklerle özdeşleştirir ve hayatın akışında aynıyla davranış kalıpları geliştirirsiniz” diyordu.

Bunu bir başkası söylemiş olsa anlarım da bir Rus uzmandan dinleyince; “Durum bu kadar mı kötü?” demekten kendimi alamadım. Rusları küçümsediğim için değil. Özel hayatlarındaki rahatlıkları bilinir. Onlar bile tedirgin oluyorsa; “Ne hale geldik?” sorusu anlamlı oluyor. 

Sonra beni bir düşünce aldı; “Bu diziler Türkiye’yi nasıl bir akıbete sürükler?” diye…

Tam da o sırada telefonuma bir mesaj düştü. 

CHP kurultayının görüşüldüğü “mutlak butlan” davasında mahkeme duruşmayı 8 Eylül’e ertelemiş.

“İzlediğimiz Türk dizilerinin siyasetimiz üzerindeki etkisi nedir?” diye bir soru yandı zihnimde. 

Dizilerin tesirini siyaset mekanizması üzerinde göstermesi gayet doğal bir etkileşim olur. Nitekim Rusların rahatsız olduğu dizilerin önemli bir kısmı CHP’ye yakın kanallarda yayınlanıyor. 

Sonrasında film şeridi gibi kareler gözümün önünden akmaya başladı.

Evli bir kadınla ilişkisi olanca çıplaklığıyla kamuoyuna servis edilen genel başkanın FETÖ destekli kaset kumpasıyla makamından indirilmesi.  

Yerine geçen ismin bu kumpastan haberdar olup olmadığına dair bir türlü zail olmayan kuşkular. 

Yeni liderin iktidar olma hırsıyla CHP ilkelerine en karşıt çizgide duranlarla kurduğu ittifaklar. 

Siyaset yapma biçiminde yalan ve iftiranın merkeze oturtulduğu bir anlayış. 

Sözü uzatmamak için detaylara girmiyorum. 

Yaşadıklarımızın tamamı siyaset etiğini tartışmanın odağına alan olaylar silsilesi. 

Geldik yakın döneme. 

İmamoğlu’nun, kasetle gelen CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu parayla satın alınan delegeler vasıtasıyla koltuğundan indirme operasyonuna şahit olduk bu defa. Senaryoya yeni bir aksiyon eklenmiş oldu. Kaset kumpasından sonra para/güç ilişkisiyle daha heyecanlı bir bölüme geçildi.

Hukuki mekanizma neye karar verir bilemem ama en kenardaki CHP’li bile kurultayda bir operasyon tezgahlandığını çok iyi bilir. Vicdani mülahazada delege operasyonunu kabul eder. “Efendim, Kılıçdaroğlu ile bir yere gidilemeyeceği anlaşılmıştı. CHP siyasetinin âli menfaati için başka yol kalmadı” gibi lakırdıları bir tarafa bırakalım. Her şeyden önce kullanılan paranın kaynağı kirli. 

“Delege parayla satın alınabilir mi?” diye sormayın. Her partinin içinden satın alınanlar çıkabilir. 

Cem Uzan’ın Genç Parti’si 2002 seçimlerinde yüzde 7.25 oy almıştı. Cem Uzan mitinge katılanlara bedava ekmek arası köfte ile telefon kontörü dağıtmıştı. Seçim sonuçlarında “ekmek arası köfteye yüzde 7 oyun nasıl çıktığı”nın sosyolojik analizleri yazılıp, konuşulmuştu.

İşin düşündüren tarafı şu:

Benzer operasyonlarla parti lideri olan bir genel başkan, ülke yönetimine gelirse hangi ahlaki kritere kendini bağlı hissedecek? Günün birinde şahsi ikbali ile ülkesi adına bir ayrım noktasına geldiğinde tercihini ülkesinden yana mı yoksa şahsi ikbalinden yana mı kullanacak? 

Rus uzman, ‘beyindeki sinirler rolleri kopyalıyor’ demişti. Her geçen gün entrikanın, dedikodunun, ihanetin, acımasızlığın yaygınlaştığı bir toplumsal yapıya doğru kaymamızın sebebi bu nahoş Türk dizileri olabilir mi hakikaten. Siyasetteki halimiz de ortada.  

Ruslardan bile ahlaki uyarı işitir olduk ya! 

Kime ne diyeyim şimdi.

Refik Tuzcuoğlu / Yeni Akit Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat