Bu ülkeye inanmak

  • GİRİŞ12.07.2025 09:11
  • GÜNCELLEME12.07.2025 09:11

Birkaç yıl önce PKK silah bırakacak deselerdi inanır mıydık?

Terörist başı Abdullah Öcalan’ın PKK’ya kendini feshetme mesajı vereceğini düşünür müydük?

“PKK nasıl oldu da bu noktaya evrildi?”sorusu kayda değer bir kesimi ihtiyatlı bir tutuma itiyor.  

PKK’nın uzatılan eli ısıran yaklaşımlarını, samimi gayretleri sabote eden eylemlerini görünce benzer endişeler zihinlerde canlanıyor. 

O sebeple PKK’yı silah bırakmaya doğru götüren sürece hep ihtiyatla yaklaştı toplum. “Altından bir hinlik çıkar mı?” diye düşündü? “Emperyalizmin yeni bir oyunu ile mi karşı karşıyayız?” diye tereddütler yaşadı. Silahların yakıldığını ekranlardan izlese bile “yaşananlar göstermelik seremoni” diye düşünenler var. 

Kötü niyetli olmayan kesimlerin endişeleri anlayışla karşılanabilir. PKK’nın vahşet dolu geçmişi ortadayken sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer elbette. Ancak gelinen süreç üzerinden felaket tellallığına soyunanların, dün PKK yandaşları ile kol kola gezerken bugün manşetlerden süreci baltalamak isteyenlerin bir başka ihanet içinde olduklarını düşünüyorum. Onların niyeti Türkiye’nin terörle mücadelede başarısız olması. 

Marksist ideoloji üzerinden güya bir “Kürdistan Devrimi” gerçekleştirme emeliyle yola çıkan Abdullah Öcalan “ulusal kurtuluş savaşı”nın bir macera/yanılgı olduğunu anlamış durumda. Bunu açıkça söylüyor. Kitlelerin önüne koyduğu yeni hedef “demokratik ulus” fikrine sarılmak. Yani silahlı mücadele ile elde edemediği ve kendi ifadesiyle “tekrara düşen” strateji üretememe çıkmazına bir açılım getirmek istiyor. 

“Niçin ulusal kurtuluş savaşından vazgeçmek zorunda kalındı?” sorusunun cevabı, güvenlik güçlerimizin sahadaki kahramanlığı ile açıklanabilir. Şehitlerimizin ve gazilerimizin vatan uğruna gösterdiği olağanüstü fedakarlık gelişmeleri bu noktaya getirdi. 

Bir diğer kayda değer tespit şu. Kürtler PKK’nın dayattığı ideolojiye direndi ve tercih ettiği yöntemlere inanmadı. Mukaddesatından beslenen Kürt irfanı kardeşliği baltalama maksadı taşıyan siyonist emperyalizmin oyununa alet olmadı. Parantez içi söylemiş olayım bu Marksist örgütün palazlanmasına en büyük destek kapitalizmin burçlarından gelmiştir. Neresinden tutsanız elinizde kalacak olan bu tutarsızlık zaten işin en başından bir emperyalist proje olduğunu bangır bangır bağırıyor. 

Temkinli yaklaşma hassasiyetini iktidarın süreç yönetme biçiminde de görmek mümkün. Adımlar son derece dikkatli atılıyor. Geçmişten alınan dersler tecrübe olarak sahaya yansıyor.

Düz mantıkla şöyle düşünmek mümkün. 

PKK’nın silah bırakması her hâlükârda olumlu bir gelişme. 

PKK’nın ABD’den bağımsız hareket etmesi düşünülemez. Yeni dönemde ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, SDG’nin sürece destek vermesi gerektiğini açıkça söyledi. Neredeyse Türkiye’nin tezlerini tekrar ediyor Barrack. Mesela “SDG’nin Suriye ordusu içinde ayrı blok olma ısrarı, büyük bir sorundur” diyor. “SDG yavaş davranıyor” diyor. “SDG için tek adres Şam” diyor.

Şu durumda Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” tezine ABD’yi de ikna etmiş olması önemli bir başarı. 

Düne kadar PKK’yı aparat olarak kullanan ya da İsrail gibi vekil savaşçı haline getirmek isteyen ülkelerin hepsi oldukları yerde duruyor aslında. Türkiye’nin bölgede kurulan oyunları bozan ve kendi tezini kabul ettiren bir güce ulaştığını kabul etmek lazım.  

İhtiyatı elden bırakmayalım ama Türkiye’yi yönetenlerin, ülkemizin ve bölgemizin menfaatine en uygun koşulların savunucusu olacaklarına inancımızı da kaybetmeyelim. 

Dün atılan adım çok önemliydi. Silahlar yakılmaya başlandı. Önümüzde her türlü provokasyona açık bir dönem var.  

Umarız emperyalizmin terörize ettiği gruplar doğdukları toprakların kardeşlik ruhuna dönmeyi başarır. 

Umarız Türkiye ve bölge kazanır. 

Refik Tuzcuoğlu / Yeni Akit Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat