Diyanet’ten kim rahatsız?

  • GİRİŞ12.08.2025 08:24
  • GÜNCELLEME12.08.2025 08:24

Şehrin önde gelen protokolü akşam yemeğinde bir araya gelir. 

Vali, Büyükşehir Belediye Başkanı, Garnizon Komutanı, şehrin diğer eşrafı memleket meselelerini konuşmak maksadıyla büyükçe bir masanın etrafına toplanırlar. 

‘Memleket meselesi’ dediysek sözün gelişi öyle. Dönem 28 Şubat’ın hızlı günleri. Asıl maksadı siz anladınız. 28 Şubat avanesi şehirlere yön veren isimleri, sivil siyasetin temsilcilerini hizaya sokmak niyetinde. Zılgıt vermeler, aba altından sopa göstermeler falan. 

Yemeğin tam ortasında yatsı ezanı minarelerden yükselir. Garnizon Komutanı çatalı bıçağı sert bir şekilde masaya bırakarak; “Al işte kardeşim! Adam okuyor, ben ne dediğini anlamıyorum. Şunu Türkçe okusana be kardeşim. Burası Arabistan mı, bunlara çekidüzen vermek lazım” der. 

Masada buz gibi bir hava eser. Şehri yöneten eşraf suskundur. Bir müddet sonra Büyükşehir Belediye Başkanı söze girer: “Şu an; ‘Hayye ale’s-salah’ yani ‘Haydi namaza’ diyor. Müezzin bu ifadeyi Türkçe okumuş olsa, bu çağrıya icabet edip camiye gidecek misiniz?” diye sorar. 

Böyle bir soruyu hiç beklemeyen Garnizon Komutanı; “Ne münasebet, niye gidecekmişim camiye?” der. Büyükşehir Belediye Başkanı; “O zaman minareden okunan ezan Arapça da okunsa Türkçe de okunsa sizde bir karşılığı yok. Camiye giden cemaat o sözlerin ne anlama geldiğini gayet iyi anlıyor. Anlamadığınız, bilmediğiniz bir konudan size ne!” diye taşı gediğine koyar. 

Bu zihniyet hiç ölmedi. 

Bazen umutlanır gibi oluyorum. “Müslümanlıkla yoğrulan yurtta İslam ve kadim geleneğimize ait değerlerle bir empati kurabilirler mi acaba?” dediğim zamanlar oluyor. Her seferinde hayal kırıklığına uğruyorum. 

 

Son hayal kırıklığım Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hutbeleri üzerinde estirilen fırtınayla ilgili.

Çıkıp haykırmak geliyor içimden; “Ey ahali. Hutbe, Cuma günleri kendisini Müslümanlık dairesine kalben ait hissederek camiye gelen Müslüman cemaate karşı okunur.” 

Hutbeleri eleştiren güruhun tamamı “namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz” tanımlamasına uyan isimlerden oluşuyor. 

 Son iki Cuma’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın iki hutbesi gündem oldu. İlki örtünme ve tesettürle ilgili. İkincisi ise, çalışma hayatında olduğu gibi dinlenme ve tatillerin de meşruiyet içinde olması gerektiğine dair. Her iki hutbeyi de dikkatlice okudum. Ayet ve hadislerle İslam’ın öngördüğü bir hayat biçimi anlatılıyor ve tavsiye ediliyor. Yapabilenler için mazhariyet. Yapamayanlar İslam dairesinden çıkmıyor. Hiçbirimiz mükemmel insanlar değiliz. Allah’ın tövbe kapısı açık. Yeter ki yürekten gelen bir tövbe (tevbe i nasuh) olsun. Ama inkar etmek farklı bir konumlanma. 

 Berrin Sönmez isimli bir yazar, Diyanet’in hutbesinden sonra dayatmaya tepki olarak başörtüsünü çıkardığını açıkladı. Akıl almaz bir gerekçe. Bu ülkede Diyanet’in toplum üzerinde dayatma yapacak yetkisi var da biz mi bilmiyoruz. Bu dezenformasyonun farklı amaçları olmalı. Berrin Sönmez başını açmak istiyorsa açsın. Ama Diyanet’in hutbesini bahane edip bir de bunu şova dönüştürüyorsa orada bir başka çirkin hesap aranır.

 

 Bir defa tesettür önce kalpte başlar. Eskimez tabirle “hicap” denir. Hicab’ın “örtme, perdeleme” gibi anlamları vardır. Diğer bir anlamı “utanma” hissidir. Eğer kalbinizde bir hicap yok ise başınızdaki örtünün de bir anlamı yoktur. 

 Türkiye’de isteyen istediği kıyafeti giymekte özgür. Hepimizin çevresinde tesettürlü veya açık yakınlarımız var. Oturup kalktığımız akrabalarımız, mesai arkadaşlarımız var. Gönlümüzde hiçbirine karşı soğuk bir tutum olmadı, olamaz. Ancak özgürlükler kısıtlanıyor diye ortalığı velveleye verip sonra “Ahan da açılıyorum!” dediğiniz zaman bu başka bir anlama bürünür. 

 Aslında Diyanet üzerinden İslami değerleri yıpratmak isteyen bir lobi öteden beri var. Bir ara Diyanet’in; “Flört, dost hayatı…gönül ilişkisi, düzeyli birliktelik gibi sözlerle zinayı meşrulaştırmak, harama giden yola kapı aralamaktır” açıklamasına Ertuğrul Özkök tepki göstermişti. Şimdi ise Özlem Gürses, “lüks ve israfın zirve yaptığı nefsani arzuların sınır tanımadığı tatil eğlencelerini” uyaran hutbeden rahatsız olmuş. Nevşin Mengü durur mu? O da Diyanet’e tepki verenler kervanına hemen katılmış.

 

Özetle onlar; “Diyanet’in anlattığı din, yaşamakta olduğumuz hayatı meşrulaştırsın” istiyorlar. 

Vatikan’ın Hristiyanlık inancına dair açıklamalarına; “Bunlar yanlış değiştirin bu hükümleri” diyemeyenlerin,

Siyonizmin muharref Tevrat’tan yola çıkarak öldürdüğü milyonlarca mazlum adına bir duruş sergilemeyenlerin, 

TSK’yı IŞİD’le aynı paralellikte tanımlayanların,

Diyanet’in hutbelerine söz söylemeye hakkı yoktur. 

İşinize gücünüze bakın.  

 

Yeni Akit

Yorumlar4

  • Ramazan 5 gün önce Şikayet Et
    Kalemine sağlık kardeş. Bunlar bozuk zihniyetli insanlar.
    Cevapla
  • Yavuz Sultan Selim 5 gün önce Şikayet Et
    Şair mealen diyor ya; Yarasanın ışıktan rahatsız olduğu gibi bu yamyam vampir yarasalar rahatsız oluyor, İslamın NUR'undan NUR'dan kim rahatsız olur ? Tabii ki kafirler !..
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • HADİMULLAH 6 gün önce Şikayet Et
    Pek değerli VATAN ve Milletini HER ŞEYİN ÜZERİNDE SEVEN bu VATANIN ÖZBEÖZ evladı ağabeyim!Osmanlıların BAŞARILARI batmakta ALÇAKLARIN GÖZLERİNE.ACIRIZ TÜKÜRÜKLERİMİZE BİLLAHİ TÜKÜRSEK YÜZLERİNE. Kızlarımızın İFFETLERİ,NAMUSLARI batmakta ALÇAKLARIN ve NAMUSSUZLARIN gözlerine.Acırız TÜKÜRÜKLERİ MİZE BİLLAHİ TÜKÜRSEK YÜZLERİNE!
    Cevapla
  • HADİMÜL HARAMEYN 6 gün önce Şikayet Et
    Pek değerli VATAN ve Milletini HER ŞEYİN ÜZERİNDE SEVEN bu VATANIN ÖZBEÖZ evladı ağabeyim!Osmanlıların BAŞARILARI batmakta ALÇAKLARIN GÖZLERİNE.ACIRIZ TÜKÜRÜKLERİMİZE BİLLAHİ TÜKÜRSEK YÜZLERİNE. Kızlarımızın İFFETLERİ,NAMUSLARI batmakta ALÇAKLARIN ve NAMUSSUZLARIN gözlerine.Acırız TÜKÜRÜKLERİ MİZE BİLLAHİ TÜKÜRSEK YÜZLERİNE!
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat