Bu kan davası biteceğe benzemiyor
- GİRİŞ11.07.2008 07:57
- GÜNCELLEME11.07.2008 07:57
25 Ocaktaysa Gaziantepte El Kaide militanı oldukları söylenen Mehmet Polat ile oğlu Mehmet Zeki Polat polisle saatlerce çatışmış ve öldürülmüşlerdi. O gün bu yaşananları hiç de hayra alamet şeyler olarak görmediğimi belirtmiş ve şöyle devam etmiştim:
El Kaidenin yakın bir gelecekte ülkemizdeki ABD, İsrail, İngiltere hedeflerine saldırması kuvvetle muhtemel. Hatta bu sefer doğrudan Türkiyeyi de hedef alabilirler. (..) El Kaidenin bizzat Türkiyeyi hedef almasından daha doğal bir şey olamaz. Hele El Kaide ile Türk devletinin arasına bir de kan girmişse.
Şu ana kadarki bulguların öngörümü doğruladığını düşünüyorum. Bununla birlikte, önceki günkü saldırının sadece baba-oğul Polatların misillemesine benzemiyor. El Kaidenin hıncı biraz daha geriye gidiyor. Örneğin örgütün Suriye asıllı üst düzey El Kaide militanı Luai Sakkanın Antalyada, bir İsrail turist gemisine saldırı hazırlığında yakalanmasından çok rahatsız oldu. Sakka da her vesileyle dışarıdaki yoldaşlarına beni kurtarın mesajı verip duruyor.
Gaziantepin önemi
Sakka dışında da başka olaylar var ve karşımıza, her ne kadar önceki günkü saldırganların hiçbiri bu il kökenli olmasa da, yine Gaziantep çıkıyor. Neden Gaziantep? Zira El Kaidenin Türkiyedeki faaliyetlerinde bu il öteden beri ilginç ve önemli bir yer işgal ediyor. Örneğin daha 2000 yılı başlarında Gaziantepten Afganistana savaşmaya giden 12 kişi İran sınırında yakalanmıştı. Bu kişilerin elebaşı olduğu ileri sürülen Mehmet Yılmaz ise 2004 Ağustos ayında Pakistanda yakalanıp Türkiyeye iade edildi. Bir süre hapis yattıktan sonra tahliye edilen Yılmaz ile sağ kolu olduğu söylenen Mehmet Reşit Işıkın 2007 Haziran ayında Irakta Haviye kenti yakınlarında çıkan çatışmada öldürüldüğü Amerikan ordusu tarafından açıkladı.
Gaziantepin ikinci özelliğiyse Iraka gitmek isteyen El Kaide militanları için bir nevi geçiş noktası olması. Bilindiği gibi El Kaide Iraka geçişte en çok Suriyeyi tercih ediyor. Doğrudan bu ülkeye ulaşma imkanı bulunmayan El Kaide ile irtibatlı kişiler önce Türkiyeye geliyorlar. Ardından Gaziantepe ulaşıp El Kaide ile irtibatlı kişilerle temas kuruyor ve genellikle yasadışı yollardan önce Suriyeye, oradan da Iraka geçiyorlar. Bunların arasında Avrupadan kalkıp Irakta intihar eylemcisi olmak isteyen gönüllüler de var, El Kaidenin Afganistan ve Pakistandaki yöneticileri tarafından Iraka yollanan profesyonel kadrolar da.
Bir yandan bu şehirdeki El Kaide yanlılarına operasyon düzenleyen güvenlik güçlerinin diğer yandan El Kaide için hayati öneme sahip bu güzergâhı da denetim altına almada epey mesafe kat ettiklerini biliyoruz. Yer yer Amerikalılarla koordineli bir şekilde yürütülen bu faaliyetler nedeniyle ölümcül darbe almış olan El Kaidenin Türk güvenlik güçlerine, özellikle de polise diş bilediğini kestirmek hiç de zor değil.
Sembolik mesajlar
Bütün bunlardan hareketle, üç tabanca ve bir pompalı tüfekle, kale gibi korunan Amerikan Başkonsolosluğuna saldırmaya çalışmayı amatörlük ve acayiplik olarak gören ve göstermek isteyenleri anlamakta zorlandığımı söylemek isterim. O kadar kısa sürede üç polisi şehit edenleri amatör olarak tanımlamak hiç de mantıklı değil. Kaldı ki binanın kale gibi olması türünden detayların (zaten her yerde Amerikan diplomatik binaları benzer şekilde korunuyor) bir yerden sonra hiçbir anlamı kalmıyor. Tüm dünya kamuoyu, bu arada El Kaideye sempatiyle bakan kesimler, bu şebekenin en büyük düşmanına bir kere daha saldırmış olduğunu duydular, öğrendiler.
Sonuç olarak, önceki günkü eylemin, düzenleyenler böyle mi hesapladılar bilmem ama, çok derin sembolik anlamları olduğu kanısındayım: Yoksul ailelerden üç gencimiz, Amerikalılara dokun(a)mayıp onu koruyan kendileri gibi yoksul ailelerden gelme üç genç Türk polisini katletti.
Artık detaylarda boğulmayıp bir an önce bu işin adını layıkıyla koymamız ve ABDnin hatalarının faturasını ödemeye bir son vermemiz lazım.
Yoksa bu kan davası bizi daha çok mahveder.
Yorumlar7
-
eymen can
17 yıl önce
Şikayet Et
Ayet ve Slogan. Ruşen Çakır: Ayet ve Slogan'ı yazıp, müslümanların sırtından para kazanan bir insan. Ergenokoncuların ekmeğine yağ süren bir işbirlikçi. Fikirlerini, kazanacağı paraya göre satan bir insan. İstediklerini değil, İSTENİLENLERİ yazan herkes gibi sıradan bol paralı köşe kapmış birisi. Dediklerini dikkate almayın. O bu işten para kazanmasa ne yapardı acaba? KÖŞE'ler satılmışlarla dolu!
Beğen
Cevapla
-
ebubekir doğan
17 yıl önce
Şikayet Et
vah ruşen vah. senin bu söylediklerin var ya o giydiğin ütüsüz ömleğinden ve kırışık kıravatından daha kötü gözüküyor
bir insanın hele de gazeteci sıfatıyla yazan bir insanın sözcükleri koskocaman pejmürde topluluğunu andırmamalı
hedef saptırıyorsunuz
Beğen
Cevapla
-
oku yorum
17 yıl önce
Şikayet Et
oldu inşallah nasılsınız inşallah:). kaide :D hı hı tabi tabi...hiç vakit kaybetmeden yönlendirmeler başlamış bilene!yemezler!abdurrahman dilipakın yazısını okuyunda gözünüz yorum görsün bu ne şimdi görünen köye klavuzluk mu? bize asıl gizlenenleri ve görmemiz istenenin dışında olup bitenleri anlatabilecek kalibrede bilgili bilgili olmanın da ötesinde kalemini adam gibi kullanmış ona buna kiraya vermemiş türden yazarlar lazım ve bu sen değilsin ruşen efendi...
Beğen
Cevapla
-
ahmet över
17 yıl önce
Şikayet Et
...devam. Hal böyle olunca hala sempati besleyenler diyerek bu yalan üzerinden kurgular yapmak ne kadar kötü niyetli olmayı gerektirir bilemiyorum.Bu her illegal örgüt için geçerli bir eleştiridir.
Beğen
Cevapla
-
ahmet över
17 yıl önce
Şikayet Et
güzel bir hikaye. Sayın Çakır'ın yazdıklarını bilmek için gazteci olmaya gerek yoktur sanırım.Ama bunları bu şekilde sıralayıp kanaat önderliği yapmak için gazeteci olmak şart.Onuda başarıyla gerçekleştirmiş.Bu tür örgütlere sempati duyanlar için baskı aracı olarak kullanıla gelen argümanlar.Oysa pek birşeyden haberi olmayanlar dışında hiç bir örgüte bu milletin sempati beslemesi mümkün değildir.Artık pkk nın pkk olmadığını,dhkpc nin dhkpc olmadığını hizbullahın ve el kaidenin hizbullah ve elkaide olmadığını vs bilmeyen yok
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle