Hasdal’a mektup var

  • GİRİŞ20.02.2011 10:14
  • GÜNCELLEME20.02.2011 10:14

Ahmet Bey,

Siz de birçok kişi gibi, Ergenekon ve Balyoz süreçleri 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle birlikte yaşananları kıyaslamamdan rahatsız olmuşsunuz. “Bir dönemi zihinsel düzeyde sorgulamak, yermek ve hatta mahkum etmek başka bir şeydir. Bugün yaratılan hukuksuzluğu sergileme gayreti ile o dönem arasında bağ kurmak başka bir şeydir” diyorsunuz ama bence çok kötü yanılıyorsunuz.

Neden yanıldığınızı izah etmeye çalışmadan önce birkaç basit karşılaştırma yapmak isterim. Aynı bina mı söz konusu bilmiyorum ama benim de hapislik maceram 1981 Nisan sonunda Hasdal Askeri Cezaevi’nde başladı, yaklaşık bir yıl sonra Metris’e sevk edildim. Keşke binaların dili olsa da sizlere bundan 30 yıl önce oralarda ne zulümlerin yaşandığını, bazı subayların bunları nasıl normal karşıladığını, hatta kimi zaman zevk aldığını anlatsa.

Bir tutuklu için en heyecan verici günler ziyaret günleridir. Daha haftanız dolmadan helikopterlerle Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları sizleri ziyaret etti. Ne güzel! Ama benim aklıma, bir ziyaret günü, görüş alanına giderken sırf bana el salladı diye tartaklanan annem ve bunun hemen ardından cezaevi müdürü binbaşının beni kendi makam odasında bizzat dövüp hücreye atması geldi.

Aramızda çok ama çok fark var. Bizlere 30 yıl önce, gardiyanlar başta olmak üzere karşımıza çıkan her asker kişiye “komutanım” diye hitap etmemiz dayatıldı. İstanbul askeri cezaevleri buna direndi, hatta sırf bu yüzden birçok arkadaşımızı kaybettik. Bugünse gardiyanlara, sizlere “Paşam” demeleri emrediliyormuş.

12 Eylül döneminde askeri rejiminin nice adaletsizliğine, insanlıkdışı işkencesine, zulmüne maruz kalmış bir kuşağın bir ferdi olarak kimsenin ama kimsenin adaletsizliğe, işkenceye, zulme maruz kalmasını istemem; bu uğurda elimden gelen her şeyi de yaparım.

Bu noktada sizlerin durumunuza bakacak olursak, “Bize adaletsizlik yapılıyor. Deliller uyduruluyor. Komploya kurban edilmek isteniyoruz” diyorsunuz. Özetle Türkiye’de “suçluyu suçsuz, suçsuzu suçlu gösteren mekanizmalar”ın varlığından şikayet ediyorsunuz. Şikayetinizde haklı olabilirsiniz ama şunu aklınızdan hiç çıkarmayın: Bugün ülkede yargı kimseye güven vermiyorsa bunun birinci sorumlusu askeri rejimler ve ordunun siyaset ve yargıya müdahale etmesidir.

Eğer 12 Eylül’de yargılamalar evrensel normlara uygun yapılmış olsaydı, eğer 28 Şubat sürecinde ordu, yargı mensuplarını ayağına çağırıp onlara irtica brifingleri vermemiş olsaydı, günümüzde asker kökenli sanıkların adalet taleplerine kamuoyu daha fazla kulak kesilirdi.

Yazının devamını okumak için bu linki tıklayabilirsiniz

Yorumlar4

  • tuncay tezel 14 yıl önce Şikayet Et
    HANEFİ AVCIYA DA MEKTUBUNUZ, YENİ YOL GÖSTERMENİZ VAR MI RUŞEN KARDEŞ?. Hanefi Avcıya kitabını hızlı yaz referanduma yetiştir dendiği iddiası gibi onlarca iddia ile göz altına alındı Soner Yalçın. Başka ne numaralar var Ruşen kardeş, sen tecrübeli ve bilgilisin ya!!!
    Cevapla
  • noter tasdikli yorumcu 14 yıl önce Şikayet Et
    insan eskileri unutamıyor değil mi. ruşen bey, belki bu yüzden, hanımınızı takip etmeyi tercih edenlerdendim. neyse hepimiz biraz değiştik ama bu sefer dayanamadım , okudum. çok doğru yazmışsınız, objektivitenizi kaybetmeyiniz.
    Cevapla
  • mehmet bulut 14 yıl önce Şikayet Et
    süper bir yazı. kesinlikle katılıyorum...
    Cevapla
  • Teomete Hansarayli 14 yıl önce Şikayet Et
    Harika bir yazı...nafile özeleştiri beklentisi.. Askerini mühimmat, halkı güdülecek koyun belleyen, kafasından sopayı,sırtından köteği eksik etmemeyi modern bir ülke için mükemmel formül ilan etmiş memurlardan yanlış yaptık özeleştirisi beklemek garip. Doğrusu toplu seanslar ile evrensel insan hakları ilkeleri ile hepsine psiko terapi yapıp rehabilite etmek olurdu.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat