Mübarek, Kaddafi ve Erbakan

  • GİRİŞ06.11.2011 07:15
  • GÜNCELLEME06.11.2011 07:15

Erbakan ile Hüsnü Mübarek arasındaki uzun görüşmeden herhangi somut bir gelişme çıkmamıştı. Akıllardan kalan, Erbakan’ın Müslüman Kardeşler için “Aslında onlar iyi insanlardır” demesi üzerine Mübarek’in “Çok seviyorsanız hepsini size gönderelim” diye cevap vermesiydi.

Sonraki durak Libya’ydı. Erbakan’ın amacı “dostu” Muammer Kaddafi’yi birikmiş müteahhit alacaklarını ödemeye ikna etmekti. Bu ülkeye uçuş yasağı olduğu için Tunus’ta Cerbe Adası’na uçup karayoluyla Libya’ya gittik ve Trablus’ta bir otele yerleşip Kaddafi’nin Türk heyetini yanına çağırmasını bekledik. Otelin duvarlarındaki Kaddafi’nin “Yeşil Kitap”ından seçilip son derece kötü bir Fransızcayla konukların dikkatine sunulan “özlü sözler” nasıl bir ülkede olduğumuzu net bir şekilde gösteriyordu.

Neyse, sonunda beklenen haber geldi ve çöldeki Kaddafi’yle buluşmak için 6 Ekim 1996 günü öğleden sonra yola çıktık. Önce bir uçak yolculuğu, ardından farları sönük araçlarla çöl seyahati. Başlangıçta Kaddafi Türk heyetini son derece samimi bir şekilde karşıladı. Dev bir çadırda yenecek olan akşam yemeğinden önce gazetecileri çağırıp bizlerle ayaküstü sohbet etti.

Tarifi imkansız şok

Yemeğin ardından, Erbakan’la başbaşa görüşemeye geçmedenden önce Libyalı görevliler gazetecileri yeniden çağırdı. Normal olarak basın toplantıları görüşmelerin ardından yapıldığı için şaşırdık. Hatta Erbakan’ın bir kurmayı bu durumu “Kaddafi Hoca’ya olan sevgi ve saygısını göstermek için görüşmede söyleyeceklerini önceden basına söylemek istiyor” diye yorumlamıştı.

Sonrası malum: “Oldum olası merak etmişimdir, şu gökkubenin altında neden bir Kürt devleti bulunmuyor” diye başlayıp hem Osmanlı Devleti’ne, hem Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik birbirinden sert eleştiri ve suçlamalarla devam eden Kaddafi cumhuriyet tarihimizin en çarpıcı diplomatik skandallarından birini yaşamamıza neden oldu.

O çadırda siyasetçisinden bürokrat ve gazetecisine, yaşadığımız şokun tarifi mümkün değildi. Devlet Bakanı Abdullah Gül’ün sessiz bir şekilde çadırı terk etmesi hâlâ gözlerimin önündedir, mesela. Belki çevirmen yanlış yapmıştır diye Kaddafi’nin sözlerini içimizden Arapça bilenlere yeniden çevirttik, tabii ki durum değişmedi. Kaddafi ile buluşmaya giderken yaşadığımız coşku, dönüş yolunda yerini şaşkınlık, öfke ve sessizliğe bırakmıştı. Üstelik skandallar ertesi gün de Trablus’ta devam etti...

 (Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz)

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat