Alevileri tanımak için Kerbela’yı bilmek gerek

  • GİRİŞ16.08.2022 11:25
  • GÜNCELLEME16.08.2022 11:25

İslam coğrafyasında M.S. 680 yılının sonlarına doğru vuku bulan “Kerbela olayında” Hz. Muhammed Resulullah Efendimiz Aleyhisselam’ın soyundan gelen Ehl-i Beyt’in varis evladını şehit eden Muaviye oğlu Yezid arasındaki ilişkiler bilinmektedir. Bu hadiseyle birlikte Ehl-i Beyt arasına fitne tohumlarının ekilmesine sebep olunduğu da tarihe yansıyanlar arasındadır.

Asırlardır İmâm Hüseyin aşkıyla yanıp tutuşan cânlar, Maktel-i Hüseyin, Kenzü’l- Mesâib (Kumru), Matemiyye, Muharremiyye, Sakînâme (Kerbela’da Ehl-i Beyt’in çektiği susuzluk anlatılmaktadır) ve Mersiye’lerin beyitlerini, onun katledilmesinden dolayı duydukları acı nedeniyle gözyaşı içerisinde okumuş ve dinlemişlerdir. Bugün Alevi diye adlandırdığımız Bektaşî geleneği, şu isimler üzerinden tanımlanmaktadır; Hölmek, Kızılbaş, Şadiyan, Şia, Loliyan…

Bektaşî geleneği, Türkistan coğrafyasında Hoca Ahmet Yesevi, Anadolu’da Tapduk Emre, Yunus Emre ve Mevlana Celaleddin Rumi gibi isimler ile yaşatılmaktadır. Yine Anadolu coğrafyasında ise tekkeler, zaviyeler, “derviş” olarak adlandırılan dini önderler eşliğinde tasavvuf anlayışıyla İslamiyet’in yayılmasında önemli bir rol oynamıştı.

İslamiyeti Ehl-i Beyt’ten öğrenen ve uygulayan Türkler, İslami öğretilerini ve bilgi birikimlerini Ehl-i Beyt imamlarından almıştır. İmam Caferi Sadık’tan dersler alan Büyük İmam İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Maturidi Es Semerkandi ve Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi gibi İslam ulularının görüşleri ile pişmiş ve 11-13. yüzyıllar arasında “Urum Diyarı” olarak adlandırdıkları Anadolu’ya geldiklerinde de Büyük Türk Mutasavvıfları olarak bilinen Mevlana Celaleddin Rumi, Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Sarı Saltuk, Güvenç Abdal ve adını burada sayamadığımız İslam alimlerinin öğretileriyle Urum Diyarını “insanlaştırarak” ve İslamlaştırarak” Anadolu’ya dönüştürmüşlerdir.

Bugün ülkemizde “Alevilik” olarak bilinen “İslam’ın Büyük Türk Mutasavvıfları tarafından tanımlanan tasavvufi yorumu ve uygulaması”, “dinsel” olarak İslam’ın özünü teşkil eden Hz. Muhammed Resulullah Efendimiz Aleyhisselam’ın Ehl-i Beyti’ni merkez kabul etmekle birlikte kısmen Orta Asya’daki yaşam dönemlerinden kalma “Şaman” kalıntılar içerdiği de ileri sürülebilir.

Anadolu’da, İslam’ın, “Allah-Muhammed-Ali Yolu” olarak tanımlanan Alevi yorumda; Allah’ın Varlığı, Birliği, Alemlerin yaratıcısı olduğu, Hz. Muhammed Mustafa’nın (SAV) Allah’ın Son Peygamberi olduğu, Kur’an-ı Kerim’in Allah tarafından Hz. Muhammed’e (SAV) gönderilen son Kutsal Kitap olduğu ve Hz. Muhammed’in Pak ve Temiz neslinden gelen Ehl-i Beyt ve Oniki İmamlar temel referanstır (Ahzab Suresi 33. Ayet: Ey Ehl-i Beyt, Yüce Allah sizden, her türlü günahı, haramı, fenalığı, çirkinliği ve basitliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor; Şûra Suresi 23. Ayet: De ki (Muhammedim), Ben Peygamberliğimi tebliğime karşılık sizden, akraba sevgisinden başka hiçbir ücret istemiyorum).

Günümüzde Anadolu’da sayıları hemen hemen 100 civarında olan Alevi Ocakları’nın Ocakzadeleri, Ehl-i Beyt’in Anadolu’daki temsilcileri olarak kabul edilir ve “Dede” makamı olarak kabul edilen ocakzadelik ve ocaklar eliyle Anadolu’da Alevi-İslam inanç ritüellerini cemler ile sürdürmektedir.

Görgü cemlerinde 6 değişik Sure’den 10 Ayet okunur. Örneğin Cem başlanırken Nur Suresi 35. Ayet okunur; Görgüye çıkan Taliplerin Rehberi A’raf Suresi 23. Ayeti okur; Dede’nin tövbe duasından önce Dede tarafından Tevbe Suresi 119. Ayet okunur; Görgüsü yapılanlar için Dede tarafından Fetih Suresi 10. ayeti okunur; Kurbanların tekbirlenmesinden önce Dede tarafından Saffat Suresi 103, 106, 107 ve 111. ayetleri okunur ve Sofra kurulduktan sonra Dede tarafından Nisa Suresi 8 ve 9. Ayetleri okunur.

Toplumsal yaşamda “Allah-Muhammed-Ali” yolunun yol ehli olan ve Resulullahın (SAV) Temiz ve Pak nesli Ehl-i Beyt Katarının yolcusu olan “İman-İkrar” sahibi bir “can” ile günümüzde bu kültür ve inançtan tamamen yoksun kalan ve hatta “yoksun” bırakılmak zorunda kalan bir “can” arasındaki farkı hiç düşünebiliyor musunuz? 

Bektaşî geleneğinin unutulmaması adına, Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan, Kültür Bakanımız Mehmet Ersoy ve Kültür Bakan Yardımcımız Ahmet Misbah Demircan, Hacı Bektaş-ı Veli’nin Hakk’a Yürüyüşünün 751. Yıl Dönümü Anma Programı’nın yapılması takdire şayan bir çalışmadır, millettin mayasını Horasan geleneğine bağlı kılmak için daha çok çalışıp canları kucaklama zamanıdır. Şahsım adına devlet büyüklerime şükranlarımı sunarım.

Resulullah’ın (s.a.v) Temiz ve Pak Nesli Ehl-i Beyt’i, onların Anadolu’daki temsilcileri, ocakları ve ocakzadeleri bilmeyen yeni nesillere Alevileri nasıl tanımlayacağız. Alevi Bektaşî geleneğini bilmek, önce canları okuyup ruh dünyalarında bulunmaktan geçer. 2002 öncesinde Bektaşîlerin horlandığı ve dışlandığı Türkiye’de canların bir olduğu, diri olduğu, Matem-i Muharrem’de yek olduğu sayfada buluşalım. 

Vesselam.

Sabri Balaman / Yeni Akit Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat