Avrupa’nın haylaz devleti nükleer savaş peşinde

  • GİRİŞ19.03.2024 08:13
  • GÜNCELLEME19.03.2024 08:13

Küreselcilerin piyonu Fransa’nın Cumhurbaşkanı Bay Macron anlaşılan talimatlar ışığında Rusya’ya meydan okuyor. Rusya ve Ukrayna savaşı sonrası silah tüccarlarının iştahı kabarınca mide dolsun da ne olursa olsun dediği dönemdeyiz. Dünyada nükleer silahlanmanın ve savaş tehditlerinin arttığı bir dönemde. Durum böyle olunca hangi ülkenin ne kadar nükleer silaha sahip olduğu daha da önem kazanıyor. Peki, Rusya ve Batı arasındaki gerilim nedeniyle başlayan nükleer restleşmenin nasıl bir sonucu olabilir?

Batı ve Rusya arasındaki gerginlik gün geçtikçe artıyor. Büyük güçlerin birbiriyle olan yarışı şiddetlendikçe restleşmelerin dozu buna paralel olarak tehlikeli bir boyut kazanıyor. Şüphesiz bunun en büyük örneğini, nükleer silah kullanımına yönelik tehditler oluşturuyor. Zira nükleer silah kullanımı sadece belirli bir bölge için değil tüm dünya için savaş nedeni olabilir.

Putin’in nükleer restini hatırlarsınız. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada Batı ülkelerini uyararak Rusya’nın teknik olarak nükleer savaşa hazır olduğunu batılı devletlerin, Ukrayna’ya asker göndermesi halinde bunun savaşı önemli ölçüde şiddetlendireceğini açıkça dile getirdi!

Bu uyarının ardından, genişleyen NATO’nun Rusya’ya yakınlaşması, sınıra sıfır mesafede yakınlaşması, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasının “anlamsız bir adım olduğunu” söyleyen Putin, Finlandiya sınırında askerlerimiz yoktu, şimdi olacaklar. Orada imha sistemleri yoktu, şimdi yerleştirilecekler” dedi.

Peki, nükleer tehdit ne boyutta? Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle Batı’ya karşı yaptığı bu tehditlerin şiddetinin ne kadar artacağı ya da gerçekleşme ihtimali önümüzdeki günlerdeki gelişmelerle takip edilebilir. Ancak, hali hazırda nükleer silahın dünya için nasıl bir tehdit olacağına birlikte bakalım.

“Büyük güç rekabeti geri döndü”

Günümüzde büyük güç rekabetinin geri dönüşü ile nükleer silahların uluslararası politika ve güvenlik stratejilerinde daha çok gündeme getirildiği bir süreç yaşanıyor. 1945 yılları sonrası yeni denge ve stratejist yaklaşım, ABD ve SSCB liderliğindeki iki kutup, arasında dengeyi sağlayan nükleer silahlar olmuştur.

Soğuk savaşın sona ermesi ile ikinci plana atılmış gibi görünse de, özellikle Çin ve Kuzey Kore’nin nükleer yarışı bazı dengelerin değişimine ve güvensizlik ortamına önemli etken olmuştur. İran’ın nükleer silah edinme yolundaki çalışmaları, Ukrayna-Rusya arasındaki savaşta sık sık gündeme gelen nükleer silah kullanımı ve açıklamaları, Rusya’nın Belarus’a yerleştirdiği taktik nükleer silahlar, İsrail üst düzey yetkililerin İsrail-Filistin çatışmasında bile Hamas’a karşı nükleer silah kullanmadan söz etmeleri, nükleer gücü ellerinde bulunduranların hakimiyet alanına döndü.

Öte yandan, ABD ve Rusya arasındaki nükleer silahların sınırlandırılmasına yönelik anlaşmaların birer birer iptal edilmesi, Rusya’nın nükleer denemelerinin yasaklanması anlaşmasını askıya aldığını açıklaması, ABD’nin, anlaşmanın hilafı olan İsrail’i nükleer güç yapması gibi konuların da nükleer silahsızlanmanın gündeme getirilmesini güçlendiren gelişmeler olduğunu görmekteyiz.

Küresel yeni oyunların oynanmasının beraberinde, yeni aktörlerin minderlerde yer alması geleceğimiz açısından son derece tehlikeli bir yol ayrımında olduğumuzu gösteriyor. Devletlerin insan hak ve hürriyetlerini hiçe saydığını ve korkunç bir katliamı film seyreder gibi izliyor, Filistin soykırımını takip ediyoruz. Bu tamamen yeni bir oyunun ve yeni dünya düzenin bir parçasıdır.

Rusya’nın nükleer tehditlerinin Ukrayna savaşı nedeniyle arttığını görmekteyiz. Moskova’nın konvansiyonel kuvvetlerine olan güveninin sarsıldığını söylüyor. Gelecekte olası bir çatışmada NATO’yu caydırmak ve yenilgiye uğratmak maksadıyla stratejik olmayan nükleer silahlara yönelmesine yol açtığını söylüyor. Nükleer silahlanmanın giderek tehlikeli bir boyut aldığını dile getiriyor.

Princeton Üniversitesi’nin Bilim ve Küresel Güvenlik programındaki araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir simülasyona göre, Rusya ile ABD arasında düşük verimli bir nükleer silahın tetiklediği nükleer savaşın başlamasından sonraki ilk birkaç saat içinde 35 milyon insanın ölebileceği ve 50 milyon kişinin de yaralanabileceği düşünülüyor.

Olası Avrupa-Rusya nükleer savaşında daha ağır sonuçları olacağı kaçınılmaz olacaktır. Rusya’nın mevcut konvansiyonel silah bakımından teknolojik olarak bütün devletlerden daha etkin olduğunun altını çizmekte yarar var. Dünyanın barışa ve huzura ihtiyaç duyduğu dönemde Bay Macron’un Rusya’ya asker gönderme teklifi yeni bir felaketin habercisidir.

Vesselam…

Yeni Akit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat