Erdoğan üzerinden Türkiye'yi vurmak

  • GİRİŞ24.12.2012 07:26
  • GÜNCELLEME24.12.2012 07:26

Ülkemizin  önünü  açacak, demokratik  zemini  güçlendirecek, içtimai barışı ve  kaynaşmayı sağlayacak, ekonomik kalkınmanın ivmesini  artıracak   yeni ve  sivil anayasa çalışmalarında  sona yaklaşıldıkça sahneye  yeni  bir takım  kartlar sürülmekte  ve  kamuoyunun  dikkati  farklı taraflara  çekilerek  süreç engellenmeye  çalışılmaktadır.

Bu kartlardan  gündemden  düşmeyeni  tabi ki  yılardır  bir numara ile  gündemimizi işgal eden  terördür. Tabi  terörü  besleyen  ve  ondan nemalanan  unsurlar çoğu zaman  emellerine  terör kartı ile  ulaşırken,  terörün  zayıfladığı veya  etkisini azaltmaya  başladığı  zamanlarda  diğer kartları servis ederek  amaçlarına  ulaşmaya   gayret  sarf etmektedirler.

Çünkü  bu güçlerin tek bir  amacı  var , o da  ülkeyi  eskiden  olduğu gibi kendi çıkarları doğrultusunda  yönetmek ve  yönlendirmek. İşte  bunun için  Gerek sivil anayasa  çalışmalarının  akamete uğraması  ve gerekse Türkiye'nin  ekonomik ve  siyasi  kalkınma ve gelişme  mücadelesinin sonuçsuz  kalması zinde güçlerin varlıklarını  devam ettirebilmesi açısından oldukça  önemlidir. Bu amaca  ulaşmada en büyük engel ise  kararlı duruş ve  mücadele  anlayışı ile  Başbakan Tayyip Erdoğan'dır.

Nitekim son  aylarda  açık ve  örtülü bir şekilde  Tayyip Erdoğan  üzerinden yürütülmeye  çalışılan psikolojik savaş ta  bunlardan biridir. Şimdi  kimilerinin  aklına  niçin    sorusu   mutlaka gelecektir;  açıklayalım: Bir kere  Tayyip Erdoğan  Türk  siyasi hayatında son  elli yıl  içerisinde boy gösteren  politikacıların en güçlüsüdür. Bu karizma  olarak  ta  öyle;  ideal, ufuk, vizyon bakımından da  öyle.

İkincisi  engel tanımayan bir kişiliğe  sahip olması bakımından da yine  en güçlü  profildir. Üçüncüsü  halkın  kendisine   çok yakın bulduğu  kendinden bir parça olarak gördüğü ve  benimsediği  bir  kişiliktir. Dördüncüsü Türkiye  adına  dünya  siyasetinde  iddiası olan  bir liderdir.  Kısaca  bir çırpıda  akla  gelen  Başbakan'ın bu özellikleri gerek içeride  gerekse  dışarıdaki  düşmanlarını aynı amaç  etrafında  toplamaya  yetmektedir.

Burada  acı olan ise adeta  Başbakanı  kuşatma maksatlı yapılan  örtülü ve açık  bu salvolara  bir takım saf ve olabilecekleri  algılama  zafiyetleri olan  ama onunda  farkında olmayan  bir takım  cemaat ve  yapıların da  fısıltı gazetesi  vasıtası ile  alttan alta bu amaca  hizmet etmeleridir.

Bu  durum  ister istemez  bize imparatorluğun son  otuz yılına  damgasını vuran  Kudretli Sultan  Abdülhamid Han'ın  başına  gelenleri ve ondan sonra  imparatorluğun  yaşadığı acı ve dram dolu  yılları telmih etmektedir.

Evet Abdülhamid Han'ın imparatorluğun  içine  düştüğü  yıkılmışlıktan kurtulması için sahip olduğu uzun vadeli   ufkundan ve  vizyonundan  kendileri adına  endişe  eden çeşitli mahfiller  içeride ve  dışarıda  işbirliği yapmışlardı ve  bütün bunlardan  habersiz  saf ve temiz  Türk  aydını ( sağcısı, solcusu, muhafazakarı, liberali)  da  Ulu Hakan'a  sövüp saymakta  bir beis  görmemişler, hatta  halkın gözünden  düşürmek için  adeta  yarışa girmişlerdi.

Amaç güya  istibdat rejimini ortadan kaldırmak ve  Osmanlıya  demokrasiyi  ve özgürlükleri getirmekti. Nitekim  uygun ortam hazırlandı  ve  Abdülhamid Han  ulvi gayeler! için  hal edildi; tahtından  indirildi. Ama  Ulu Hakan'dan sonra  geriye  ne Osmanlı  mülkü ne de Osmanlı  halkları kaldı. Bir de  İmparatorluğun  göbeğine  Siyonist cadı  kazanı kuruldu. Göçleri, soykırıma uğrayan,  tecavüze uğrayan kadın ve kızlarımızı ,süngülerin  ucunda   fırlatılan  yavrularımızı  şöyle bir düşünelim. Ardından da  iş işten geçtikten sonra Ulu Hakan'dan  onun ruhundan  af dileyen  yazı ve mısraları  hatırlayalım.    

İşte son birkaç aydır her fırsatta  örtülü ve açık Tayyip Erdoğan aleyhinde   estirilen  rüzgara  bakıldığında  aynı  senaryonun  yeniden sahneye  konduğunu ve  aynı  figüranların da  sahnede  büyük bir  iştiyakla  rol aldıklarını büyük bir teessürle müşahede edilmektedir.  

Aklın yolu bir ;  Türkiye şu anda  kabuklarını kırmak ve bütün zorluklarına  rağmen gelişmiş ülkeler  liginde  yer alma mücadelesi vermektedir. Bu konuda da  Sayın Başbakan'ın  güçlü  siyasi liderliğinde siyasi ve ekonomik istikrarı  koruyarak yoluna  devam etmektedir. Sonuçta da  son  on yılda  ekonomik  olarak  GSMH'sını  üç kat  artırmayı  başarmıştır. Neticede ülke kazanırken  toplum da  kazanmıştır. Şimdi  ülkenin ve halkın kazandığı ,  kazan kazan  ilişkisi  bu  şekilde  devam mı etmeli yoksa  Tayyip  Erdoğan'ı  emekli edip yine  eski  kavgalı günlere  dönüş yapıp  birilerinin ekmeğine   yağ mı sürülmelidir.

Tayyip Erdoğan da  zaafları, heyecanları,  hezeyanları,  açlığı, susuzluğu , hataları olan bir  insandır, kuldur. Ama  kalbi   Türkiye  için atan bu  toplum için atan  bir  insandır. Onu   bu hali ile  görüp  ona göre  değerlendirmeli  ve bir adım atılırken  o adımın  kimin ekmeğine  yağ sürdüğüne  iyi dikkat edilmelidir.

Sonuç olarak  savaşın  ve kargaşanın ekonomisi başka,  barışın ekonomisi  başka  dinamiklerden beslenir. Tercihi siz yapın  hangisinin paydası geniş olur?

Şahin Nursaçan-Ekotrent

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat