Astral Yolculukta 5. Boyut

  • GİRİŞ22.12.2010 09:23
  • GÜNCELLEME22.12.2010 09:23

Yeni Opel Astra

Yollarda artık sıkça görmeye alıştığımız Yeni Astra ile yakinen karşılaşmamız bugünlere kısmet oldu.

Otomobili, kendisinden teslim alıp direksiyona geçtiğimde, servis görevlisi arkadaşın, ne yapacağımı dikkatli gözlerle süzerek “Abi, el freni kendiliğinden iniyor, biliyorsun değil mi” diyen iyi niyetli hatırlatmasına karşın her ne kadar biraz bozulmuş olsam da, hiç istifimi bozmadan, hafif bir tebessümle koltuğumu ve aynalarımı ayarlayıp, kendisini kibar bir el selamıyla selamlayarak hareket ettim.

Ta ki el freninin kendiliğinden kalkmadığını fark edip büyük bir hayal kırıklığı yaşayana kadar. Keşke bir ses bana “Abi kusura bakmayın ama el freni maalesef kendiliğinden kalkmıyor” diye seslenmiş olsaydı diye geçirdim içimden.

Elektronik el freni nedir, ne işe yarar?

El freni kendiliğinden nasıl iner ya da nasıl kalkar? Yaygınlaşan “Elektronik El Frenleri” sayesinde, siz gaz pedalına bastığınız anda fren devre dışı kalıyor ve aracı stop ettirdiğinizde de otomatik olarak devreye giriyor.

ARACIN FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ!!!

Gerektiğinde parmağınızın ucuyla kaldırabileceğiniz küçük bir buton biçiminde sunuluyor. Yeri değişebilmekle beraber genellikle klasik el frenleriyle aynı yerde bulunuyor.

Yeni Astra gibi spor bir otomobilde el freni yerine düğme kaldırmak zorunda kaldığım için biraz müteessir oldum. Bunu söylemekti amacım. Ayrıca belirtmeliyim ki, otomobil hakkında almış olduğum tek önemli olumsuz not da budur.

Opel’in Insignia ile başlattığı yeni akımın, bu otomobilde zirve yaptığını söyleyebilirim. Bu, tam bir sportiflik havasında sunulmuş olmasına da bağlanabilir.

5. Nesil Astra, beş farklı motor seçeneğiyle karşımıza çıkıyor. Benim kullandığım 1,4 litre hacmindeki 140 HP’lik olanıydı. Bunun 100 HP motorlusunun yanı sıra, 1,6 CC 180 litrelik benzinli, yine 1,6 CC, 115 HP otomatik vites ve dizel olarak da 1,3 litrelik seçenekleri bulunuyor.

140 beygirlik turbo motorun tadını çıkaramamak

İstanbul’un giderek artan trafik çilesi içinde, benzin fiyatları da 4 liraya yaklaşmışken 140 beygirlik turbo bir otomobil kullanmanın bedeli ortadadır. Söze gerek yok. Bunun 180 beygirlik olanını hiç konuşmuyorum. Tabii ki her otomobilin bir alıcısı var.

İşe gitmek için her sabah köprü trafiğine giren bir kişinin, E5’e adım attığı andaki ortalama hızı saatte 15-20 km’lere kadar düşüyor. Yaklaşık bir saatlik yolculuğun en az yarım saati beklemekle geçiyor. Bu, herkesin malumu…

Ne turbo motorun ne de 140 beygirin tadını çıkaracak, ne bir yol ne de boş zaman var bu şehirde. Söylemek istediğim budur.

Üzerinde titizlikle çalışılmış

Alman otomobillerine karşı sarsılmaz bir güvenim vardır. Rahatlıkla diyebilirim ki, bu güveni Yeni Astra, tekrar tazeledi.

Kapılarını açarken hissettiğiniz ağırlık, kapatırken kulağınıza gelen tokluk, koltuğunuza oturduğunuzda sizi çepeçevre saran bir kokpit bunların tek tek kanıtları. Dokunduğunuz en küçük bir detayın, üzerinde titizlikle çalışılmış bir ustalıkla sunulmuş olması asla gözden kaçmıyor.

Alçak oturma pozisyonu bir otomobilde en çok sevdiğim şey. Üstelik böylece kendimi inanılmaz bir güven duygusu içerisinde hissediyorum.

Yeni Astra’yla uzun bir yolculuk imkânım olmadı ama bu 140 beygirlik turbo motorun tadını bir gece boş bir otobanda çıkarma şansı buldum.

Otomobili kullanmanın gerçek manada farkını böylece anladım. Ani hızlanmalara verdiği tepkiden, sert virajlardaki harika stabilitesine, yüksek hızlardaki performansından, altıncı vitesin dinginliğine kadar tüm sürüş detaylarını büyük bir hayranlıkla gözlemledim.

Üstelik görüşün açıklığı ve frenlemenin kusursuzluğu da ekstra bir güven duygusu aşılıyor. Tabii ki tüm gelişmiş güvenlik unsurlarıyla birlikte.

Bu otomobilde bagaj alanı da genişletilmiş. Çift bölmeli bir yapıya kavuşturulan bagaj, küçük eşyalarınızı rahatlıkla sığdırabilmenize de imkan tanıyor.

Yeni nesil Opeller’de karşılaştığım bir şey

Bir şey daha var söz etmek istediğim. Bu otomobil bünyesinde entegre bir navigasyon sistemi var. Fakat kullandığım otomobilde tüm menü ve sesli uyarılar Almanca yapılıyor.

Dilerim satışta olan tüm modellerde böyle değildir. Sormadım ama en azından Insignia kulandım ve onda Türkçe bir dil seçeneği vardı. Sanırım bu, kullandığım otomobile has bir şey. Bir de adres uzantıları yetersiz. Yani istediğiniz cadde ya da sokağı bulamıyorsunuz.

Aracın radyo ayarları da biraz karışık. Örneğin manuel frekans araması yapamadım. Çok uğraştım fakat varsa da bu özelliği çalıştıramadım. Bu genel olarak yeni jenerasyon Opeller’de karşılaştığım bir şey. Sürekli kaydedilmiş radyoları dinlemek zorunda kaldığımı itiraf etmeliyim. Fakat belirtmeliyim ki, aracın ses sistemi kusursuz.

Son bir cümle ile noktalamak gerekirse,

Anlaşılıyor ki, Astra efsanesi nesiler boyu sürecek ve bu model geçmişte olduğu gibi yine Opel’in lokomotif modeli olmaya devam edecektir.
sozderya@yahoo.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat