İrlanda ekonomi için iyi bir ders olabilir!

  • GİRİŞ04.04.2018 09:52
  • GÜNCELLEME04.04.2018 09:52

Son yazılarımda, yakaladığımız 2017 yılı yüzde 7,4’lük büyümenin; yüksek enflasyon ve cari açık ürettiğini, oluşan enflasyon ve cari açığın kuru ve faizleri yukarı yönlü tetiklediğinin altını çizerek ifade etmeye çalışmıştım... Mart ayı enflasyonuyla da gördük ki ekonominin kuralları, sebep – sonuç ilişkisi içinde aynen saat gibi çalışıyor.

Büyüme rakamlarımızı derinlemesine analiz ettiğimizde büyümenin kimyasında enflasyonu ve beraberinde oluşan cari açığı çok rahat görebiliyoruz…

Kamu tüketim harcamalarının büyüme üzerindeki etkisi yüzde 14,5, hane halkı tüketim harcamalarının büyüme üzerindeki etkisi yüzde 59,1… Toplam tüketim yüzde 73,6… Yani biz büyümeyi yüzde 73,6 oranında tüketim harcamaları üzerine tesis etmişiz… Üretim tarafına baktığımızda ise sabit sermaye oluşumunun büyümedeki payı yüzde 29,8…

Büyüme ilgili işin oransal özeti şu: Yüzde 7,4’lük toplam büyümede; 3,7 puanı iç tüketim, 2 puanı yatırımlar ve geri kalanını sanayi ve ihracat almış… Olay bu…

ÇEKİRDEK ENFLASYON 

VE ÜFE HÂLÂ DİRİ

Büyümenin yüzde 73,6’sı tüketim harcamalarına giderse elbette ekonomi enflasyon yapacak!

Merkez Bankası yılsonu tüketici enflasyonunu ortalama yüzde 7,9, en yüksek 9,1 olarak tahmin etmişti. Şu anda enflasyon yüzde 10,23… Yine yılsonunda gıda fiyatları yüzde 7 öngörülmesine karşılık daha 2018 yılı ilk çeyrekte yüzde 6,1’e ulaştı. Halen çekirdek enflasyon yüzde 11,44, üretici fiyatları (ÜFE) yüzde 14,28 seviyesinde geziniyor!

Demek istediğim son Mart ayı enflasyonuna göre gıda, ulaştırma, eğitim ve inşaat gibi talep enflasyonundan gelen fiyat artışları var ancak hatırı sayılır hızlı üretim ve stoklama da -ki bunu sanayideki çarkların hızlı dönmesinden, cari açıktan ve üretici fiyatlarının (ÜFE) yüksek kalmasından anlıyoruz- ilk çeyrekte 2018 yılı enflasyonunu olumsuz etkilemiş ve bu durum tüketici fiyatlarının Ocak, Şubat ve Mart aylarında yüzde 10’ların altına düşmesine engel olmuş...

2017 yılındaki yüzde 7,4’lük büyümenin, 2016 yılındaki yüzde 3,2’lik düşük büyümeden kaynaklanan baz etkisi elbette var. Yüzde 7,4’lük büyümenin de 2018 yılı büyümesine negatif baz etkisi olacak! 2018 yılında yaklaşık yarıya düşecek büyüme çerçevesinde enflasyonun bugünkü oranın yarısına inmesi beklenebilir! O halde büyüyoruz veya küçülüyoruz diye sevinelim mi, üzülelim mi?

Diğer taraftan 2018 yılında büyümeler düşer, enflasyon ve cari açık yüksek kalırsa işte o zaman Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin kendini çek etmesi gerekecek!

SORUN SADECE ENFLASYON 

DEĞİL CARİ AÇIK DA VAR

Ekonomi ilmi, tüketime yönelik yüksek büyümelerin enflasyonun yanında yüksek cari açığa da sebep olduğunu bildiriyor... Bilindiği gibi, geçen yıl yüzde 7’yi aşan bir ihracat büyümesi yakalanırken karşılığında yüzde 18’e varan bir ithalat genişlemesiyle karşılaşmıştık. Ekonomi büyümüştü ama dış ticaret açığımız 56 milyar dolardan 76,7 milyar dolara fırlamıştı.

Dolayısıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın son açıkladığı 2018 Mart ayı dış ticaret rakamlarıyla şimdiden korkulu rüyaları görmeye başladık…

Evet, Mart ayında ihracat yüzde 8 artışla 15,5 milyar dolar, ithalat ise yüzde 12,7 artışla 21,4 milyar dolar oldu. Aylık dış ticaret açığı yüzde 28 ile 5,8 milyar dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2017 yılı Mart ayında yüzde 76 idi, bu yıl Mart ayında yüzde 72,8’e düştü. Bunlar aylık rakamlar… Şu anda 12 aylık cari açık 51,6 milyar dolar… Yılsonu 52 milyar dolardan aşağı olmaz diyenler çok fazla!

FAİZ ARTIRMAK ÇÖZÜM DEĞİL, 

ÖLÜM OLUR

2018 yılı Ocak, Şubat, Mart yani ilk çeyreğe nazar ettiğimizde dış ticaret açığı ve cari açığın yükselerek devam ettiğini görüyoruz… Nasıl mı, şöyle: İlk çeyrekte ihracat ortalama yüzde 9 artmış… Ama ithalat da yüzde 23 yükselmiş… İhracatın ithalatı karşılama oranı ilk çeyrekte yüzde 66. İhracat artsa da, ithalat karşısında gücünü kaybediyor…

Yani, ilk 3 ayda verdiğimiz cari açık ve dış ticaret açığı, ekonomi ilmini doğruluyor... Ekonominin dediği şu: Tüketime dayalı ekonomiler yüksek enflasyonun yanında yüksek cari açık verirken üretime dayalı ekonomiler yüksek büyümelerde söz konusu sorunlarla karşılaşmıyor…

Biraz açalım… Türkiye’nin büyümede ikinci olduğu OECD’de en fazla büyüyen ülke yüzde 8,4 ile İrlanda… İrlanda ekonomisine baktığımızda enflasyonun yüzde 0,4, ihracatın215 milyar dolar, ithalatın 95 milyar dolar olduğunu görüyoruz… Yani İrlanda dış ticaret fazlası veren ve ekonomisi üretime dayalı bir ülke. Dolayısıyla yüzde 8,4’lük büyüme İrlanda’da ne enflasyon ne de cari açık yapmış…

İrlandalı yazar Oscar Wilde, “Hiçbir şey vermeden alamayacağınız tek şey tecrübedir” diyor.

Bana sorarsanız, İrlanda, ekonomi için iyi bir ders olabilir!

Diğer taraftan Merkez Bankası’nın 25 Nisan’da yapacağı toplantı öncesinde birileri kalkmış “Enflasyonun panzehiri faizleri yükseltmektir” diye atıp savuruyor. Faizleri artırmak kısa vadede ekonomiye geçici rahatlık verebilir belki ama uzun vadede onulmaz ve tedavi edilemez yaralar açar.

Merkez Bankası’nın gündeminde böyle bir şeyin olduğunu da zannetmiyorum…

Zaten başımıza ne geldiyse faizden gelmedi mi? Benim asıl endişem cari açığın sorun çıkarması!..

Yeniakit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat