Düşünebilecek akıllara ithaf etmek istiyorum!

  • GİRİŞ11.05.2018 09:17
  • GÜNCELLEME11.05.2018 09:17

Dünyada ve Türkiye’de belirsizliklere yol açan üç ana husus, can sıkmıyor değil.

Fakat “Her hayırda bir şer, her şerde bir hayır vardır” anlayışıyla husule gelen yaklaşımlar, en azından ülkeyi daha net bir noktaya ulaştıracak, belki de belirsizlik ortamından çekip çıkartacak... İnancımız bu yönde.

Birinci husus; dünya siyasi, iktisadi ve askeri açıdan yeni bir değişim ve dönüşümün eşiğinde. Yani dünya yeni bir doğumun belirsizliğini yaşıyor.

Dolayısıyla dünya, yakın gelecekte çok farklı yapılarla karşı karşıya kalabilir… Belki sınırlar değişebilir, yeni yeni bloklar ortaya çıkabilir… Hatta küresel sermayenin şekli, yönü, niteliği ve niceliği bilemediğimiz, tahmin edemediğimiz yeni ekonomik mecralarda kendini gösterebilir…

Mamafih, ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle başlayan küresel kaotik ve kırılgan sürecin nerede, ne zaman biteceğini kestirebilen henüz yok!

Kudüs’ün başkent ilanı… Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkarılmasını talep eden baskıcı tavırlar… Kutsal topraklarda kiliselerin inşa edileceğine dair imâlar… ABD’nin bütün devletleri karşısına alarak İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekilme kararı… Petrol fiyatlarındaki agresif artışlar… Güney ve Kuzey Kore yakınlaşması... Irak, Suriye, Körfez ve Türkiye’yi de içine alan Ortadoğu’ya müteveccih yıllardır yürütülen terörle yoğrulmuş planı, neticeye ulaştırma manevraları… Çin’den başlayıp Avrupa’da nihayetlenecek yeni İpek Yolu… Brexit ve devamında Avrupa Birliği’nde oluşacak yeni kopmalar ve daha sayamayacağım onlarca gelişme şimdilik yenidünyanın ön habercilerinden.

100 yıl önceki âlem ile halen yaşadığımız âlemi bir mukayese edelim… Tahmin edemeyeceğimiz gerçeklerle karşılaşıyoruz, değil mi? Nitekim değişimlerin burada kalmayacağı, medeniyetlerin içlerinde barındırdıkları insiyakın farklı tezahürlerini yakın zamanda karşımızda bulacağımızı tahmin etmemek de artık zor değil!

İkinci husus; Türkiye’nin iç siyasi meselelerinden doğan belirsizlik… Dünya her yönden yeni bir dönüşüme yürürken ülkemizin bu değişimlere karşı ilgisiz kalacağını kimse düşünemez, iddia da edemez! Stratejistlerimiz elbette konuyu enine boyuna analiz ediyor ve neticede Türkiye’yi gereken yere oturtma konusunda gecesini gündüzüne katıyor. Kanaatlerimiz o yönde…

Diğer taraftan erkene alınan başkanlık seçimleri sonuçları söz konusu belirsizliğin omurgasını oluşturuyor… Umuyoruz ki Türkiye, ne pahasına olursa olsun, iç ve dış keskin muhalefete rağmen 24 Haziran seçimleriyle birlikte siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda değişim ve dönüşümde aktif olma yolunda… Tam bağımsızlığının peşinde ve ekmeğinin derdinde…

Haziran’da başkanlık seçimi yapılacak… Halkın salahiyet verdiği, teveccühünü kazandığı insanlar, ülkeyi yönetmeye talip olacaklar… Başkanlık sistemiyle yeni bir yönetim şeklini deneyecek idarecilerimiz, değişen dünya düzeninde hak ve adaleti baş tacı eden, daha müreffeh ve saygın büyük Türkiye’yi oluşturmanın gayreti içinde olacaklar. Vatandaşın seçimlere dair en büyük beklentileri de bunlar…

Üçüncü husus; çoğu dünyadaki değişimden kaynaklı, ancak göz ardı edilemeyecek Türkiye’deki bombalama hadiseleri, Gezi, FETÖ ve darbe girişimi olayları ve beraberinde meydana gelen yatırımcı davranışının da içinde olduğu sorunların sebebiyet verdiği, özellikle 2013 yılından bu yana ekonomide yaşanan olumsuzluklar… Ve önümüzdeki seçimler, belirsizliklere açılan birer kapı olarak karşımızda duruyor…

Söz konusu hususu daha da açacak olursam; seçimleri kazanacak siyasi iktidarın  değişen dünya düzenine göre ne tür proaktif bir yönetim şeklini benimseyeceği… Muhalefetin seçimi kazanması durumunda gidişatın nasıl olacağı… Seçimle birlikte koltuğa oturacakların Türkiye gerçeklerine ne kadar hakim olduğu, istidatları, iş yapabilirlik kabiliyetleri… Ve yeni oluşacak TBMM’nin siyasi yapısı… Yerli ve yabancı yatırımcıyı etkileyen en önemli belirsizlikler…

Çeşitli sebeplerden dolayı uzun yıllar yapısal reformlarını gerçekleştirememiş bir ülkenin, üretimdeki yetersizlikler nedeniyle sıcak para ve ithalata dayalı, cari açık, enflasyon ve faizle yürüyen ekonomisinin, hem kendine has, hem de konjonktürel ve küresel belirsizlikler karşısında ne yapabileceğini, nasıl hareket edebileceğini düşünebilecek akıllara, buradan ithaf etmek istiyorum…

Gelelim, belirsizlikler sarmalında yeni çıkışlar ve çözümler arayan ekonomimize… Bilhassa belirteyim, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’de geçen Çarşamba günü gerçekleştirilen Ekonomi Değerlendirme Toplantısı sonunda yapılan açıklamayı tam kavrayabilmiş değilim… 

Metinde okuduğum şekliyle, piyasaları yatıştırma ve finansal istikrarı korumada açık piyasa işlemleri konusunda Merkez Bankası’na sonsuz özgürlük veriliyor. Fevkalade iyi… Açıklamada, ekonominin en önemli çıpası olarak nitelendirilen mali disiplinden asla taviz verilmeyeceği, harcamalarda ortaya çıkan artışların telafi edileceği, orta ve uzun vadede kamu maliyesinde bozulmaya yol açmayacak bir yaklaşımla hareket edileceği de var… Bu çok çok daha iyi…

Ancak açıklamada geçen büyüme konusundaki ifadeleri anlamakta hakikaten güçlük çektim… Evet, Türkiye ekonomisi mutlaka büyümeli… Kesinlikle itirazımız yok, olamaz da! Fakat büyüme; mali disiplin ve uygulanan sıkı para politikasının tersine işlememeli…  İstikrarlı, sürdürülebilir olmalı… Enflasyon ve cari açık yapmamalı… Faiz artırmak zorunda bırakmamalı… Ya da büyüme; enflasyon, cari açık, faiz ve kur dalgalanmalarına karşı korunaklı olmalı…

Yakın dönemdeki büyümelere baktığımda saydıklarımın hiçbirini göremiyorum!

Dolayısıyla hiç değilse metinde geçen “Ülkemiz, önümüzdeki dönemde de yine büyüme esaslı ekonomi politikalarıyla yoluna devam edecek” ifadesinin mevcut volatiliteyi düşürmek adına kamuoyuna ve özellikle piyasaya net olarak açıklanmasının gerektiğini düşünüyorum.

Yeniakit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat