Yüksek enflasyonun panzehiri Türk Lirası!

  • GİRİŞ06.07.2018 09:20
  • GÜNCELLEME06.07.2018 09:20

Enflasyon ve faizle mücadele ederken Türk Lirası’nın değerini korumak, askerde sancağı ve bayrağı korumak kadar öncelikli ve önemli bir görev.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Haziran 2018 raporunu açıklarken kura bağlı enflasyonda tüm sektörleri içine alan bir genele yayılma özelliğinin baş gösterdiğine dikkat çekiyor ve uyarıyor… “Çekirdek göstergelerin, yıllık enflasyonları ve ana eğilimleri kayda değer bir biçimde yükselmiştir…”

Türk Lirası’ndaki değer kaybının tüketici ve üretici fiyatlarını ciddi şekilde yukarı yönlü baskıladığı bir gerçek. Türk Lirası, Mayıs ve Haziran aylarında yani iki ayda dolara karşı toplamda yüzde 13 değer yitirmiş… Buna göre Mayıs ayı enflasyonu yüzde 12,15… Haziran ayı enflasyonu yüzde 15,39 olmuş…

Döviz kurunun nasıl yükseldiğini artık sağır sultan bile biliyor… Bu konuya girmeyeceğiz.

TCMB raporunda, enflasyondaki yukarı yönlü hareketin işlenmemiş ve işlenmiş gıda kaynaklı ivmesine bakıldığında Türk Lirası’ndaki değer kaybının baş etken olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Geçen 2018 Mayıs ayında yüzde 11 olan gıda enflasyonunun bir ay içinde 7,89 puan artarak 2018 Haziranı’nda yüzde 18,89’a ulaşması – ki 2017 Haziran ayında gıda enflasyonu yüzde 13,34 idi -  ile aylık bazda 2017 Haziran ayında eksi 1,06 olan gıda enflasyonunun 2018 Haziran’ında yüzde 5,98 olması döviz kurunun gıdayı nasıl etkilediğine dair manzarayı veriyor.

Enflasyonun sert artışında sebze grubuna bağlı işlenmemiş gıdanın etkisi elbette büyük… İşlenmemiş gıda yıllık enflasyonu, döviz kuru gelişmeleri ve bazı ürünlerdeki olumsuz arz koşullarına bağlı olarak 14,74 puan artışla yüzde 23,23’e çıkmış. Bu gelişmede, kuru soğan (yüzde 82,53)  ve patates (yüzde 63,34) öncülüğünde sebze (yüzde 28,26) ile taze meyve (yüzde 5,83) ve beyaz et (yüzde 5,80) fiyatlarındaki artışlar yüzde 18,89’luk gıda enflasyonuna yol açmış…

Diğer taraftan enflasyona önemli etki eden işlenmiş gıda ürünlerinin fiyat artışının yüzde 14,47 olduğu iyi hesap edilmeli. Ancak gıda enflasyonunda sebze – meyve grubu dışı ürünlerin de Haziran’da yüzde 15,81 katkı verdiğini hatırlamak lazım.  

Önümüzdeki aylarda sebze ve meyvedeki bolluğa karşılık döviz kuruna bağlı artışlar yine yaşanabilir. Şayet bahsettiğim bolluk pazara, tezgâha yansıtılamazsa enflasyon bugünden daha yükseğe çıkar. Dolayısıyla yaz ayları, fiyatlar konusunda düzenleyicileri daha uyanık olmaya davet ediyor…

Diğer taraftan enflasyon artışı sadece gıda kaynaklı da değil... Döviz kuru gelişmelerine paralel başta beyaz eşya ve otomobil olmak üzere dayanıklı tüketim malları ile beraber ithal muhtevası fazla diğer temel mallardaki yüksek fiyat artışları da hizmet enflasyonunun yükselmesini sağlamış…

Dolayısıyla maliyet enflasyonu kaynaklı fiyatlardaki artışlar, çekirdek göstergeleri –ki Haziran’da çekirdek enflasyon yüzde 14.6’ya çıktı – yukarı yönlü baskılıyor ve enflasyonun ana eğilimlerini yükseliş trendinde hassas hale getiriyor.

Hakikaten döviz kuru – enflasyon bağlantısıyla dünyada ekonomi literatürüne yeni kavramlar yüklüyoruz… Döviz kurundaki yükselişlerin enflasyonu etkilemediğini iddia edenler, Türkiye’yi inceleyip ekonomide farklı gerçekleşmelerin de olabileceğini görüp analiz edebilirler…

Faizi doğuran enflasyondaki ana sebebin Türk Lirası’nı zayıflatan “döviz kuru” olduğunu belirttikten sonra, kurun niçin yükseldiğine dair yorumları tekrarlamaya gerek var mı, bilmem… Mal ihtiyacını ithalatla, finans ihtiyacını borçlanma ile karşılamaya çalışan Türkiye’nin, neticede ortaya çıkan maliyet enflasyonuna çare bulduğunda manşet enflasyon belâsından ve dolayısıyla faizden kurtulacağını düşünüyorum…

Yalnız, borçlanmada da bir sonun olduğunu ve ekonomiyi yürütmede asıl unsur olmadığını artık iyi bilmek gerekiyor. Nitekim dün TCMB’nin açtığı 1,5 milyar dolarlık 1 hafta vadeli Türk Lirası karşılığı döviz depo ihalesine sadece 200 milyon dolar teklif geldi. Yani piyasadan gelen teklif oldukça düşük…

Dedim ya, yüksek enflasyon yüksek faizleri doğurur, diye… İşte piyasa, yüksek gelen Haziran enflasyonuna karşılık şimdi TCMB’den yeni bir faiz artışı bekliyor… Yüzde 15,39’luk TÜFE ve yüzde 23,71’lik ÜFE verisine karşılık Londra’da 1 yıllık swapın yüzde 20,3’e gelmesi, arbitraj avantajı ve Türk Lirası’nda maliyetlerin artacağı beklentisi finans bulma kanallarını zorluyor…

Söz konusu enflasyon oranlarından sonra 24 Temmuz’da toplantı yapacak TCMB, sıkılaştırma politikalarında neleri dener bilemiyorum ancak döviz depo ihalesine karşı piyasadan gelen düşük teklifin ne manaya geldiğini, iyi analiz edecektir diye düşünüyorum.

Özellikle bu kertede, borçlanmayla alâkalı yeni kurulacak hükümete güvenmek zorundayız. Kısa ve orta vadede Türkiye şartlarında yapılabilecek fazla bir şey de yok!

Son Başbakan Binali Yıldırım’ın “Para politikaları ile ilgili taahhütlerimiz ve kaynaklarımızın dengelenerek yönetilmesi lazım. Bu dönemde en fazla ona dikkat edeceğiz. Faizleri aşağı indirmek, dolayısıyla enflasyonu da aşağı çekmek ana önceliklerin başında geliyor. Bunun için tedbirler alacağız. Yerli ve yabancı yatırımcının Türkiye’ye yatırım yapmak için iştahlı olduğunu gözlemliyoruz. Böylece kaynak ihtiyacını daha da azaltmış olacağız” sözlerinin politika zemininde hayat bulacağını ümit ediyoruz.

Yüksek enflasyonun ateşini ancak güçlendirilmiş Türk Lirası söndürebilir. Bu nedenle milli ekonomi için Türk Lirası’nı desteklemek bugün her zamankinden daha mühim bir durum arz ediyor.

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat