Millet iradesi, sandık darbesi ve bekâ meselesi

  • GİRİŞ04.04.2019 16:21
  • GÜNCELLEME04.04.2019 16:21

İstanbul’da seçim sandıkları oy sayımı üzerinden büyük bir operasyon yapıldı. Bu operasyonun bütün Türkiye için geçerli olması hâlinde çok daha büyük bir sorunla yüzleşmiş olacağız. Seçim sürecinde de bu türden gayr-i meşru ve Türkiye’nin millî varlığını tehdit eden faaliyetler sürekli konuşulmuştu. Fakat bürokrasinin bu tehditlere karşı adım atmak istemediği görülüyor, entelektüel alanda ise bekâyı ilgilendiren faaliyetler inkâr ediliyordu. Sandıkta bir şeyler olduğuna dair şüpheler oluşmaya başladığı andan itibaren örtbas etme amaçlı açıklamaların yağmur gibi yağmaya başlaması çok dikkat çekicidir.

Bütün hesaplar Erdoğan’ı yıpratma ve Türkiye’yi durdurma üzerine yapılmış. 15 Temmuz’a giden süreçte olduğu gibi çok kapsamlı bir müdahale yaşıyoruz. 17-25 Aralık hukuk darbesini bu sefer sandıkta yaşıyoruz. FETÖ ve arkasındaki güç Türkiye’den vazgeçmedi. Millet olarak bekâ meselesini derinden kavramış olmamıza rağmen örgütlü yapılar karşısında irademizin fazla bir önemi yok. Çünkü bu iradeyi temsil eden organları işgal eden kişi ve gruplar, gerekli hassasiyeti göstermekten uzaktır. Millet iradesinin oluşması elbette çok önemlidir fakat bu iradenin temsil edilmesi de çok önemlidir. Çok açık bir şekilde ifade edelim: Kişiler ve gruplar bu iradeyi temsil etmek istemediği gibi yok saymakta da bir sakınca görmüyor. Bu da içinden geçmekte olduğumuz karmaşık sürecin bir parçasıdır ve bekâ meselenin derinliğini gösterir. Sandık sonuçlarını bertaraf etmek için yapılan darbe, FETÖ meselesinde gerekli hassasiyetin gösterilmediğine işaret eder. Türkiye, vesayetle mücadele ediyor ve birileri bu mücadeleyi sonlandırmak istiyor.

Türkiye’de FETÖ’nün operasyon gücünün kalmadığı yönünde bir algı oluşturuldu. Çözülme yaşanılmadığı hâlde örgütün gücü hafife alındı ya da görünmez kılındı. Hukuk üzerinde oluşturulan baskı, 15 Temmuz’dan sonra dahi terör örgütünün faaliyetlerine açık bir alan bırakılmasını sağladı. Bürokratik mekanizmalarda yaşanan süreçlerin mutlaka gözden geçirilmesi gereğine vurgu yapmalıyız. Ne yazık ki sandıkta yaşanan darbe bir “körleştirme”nin neticesidir. Bu, örgütlü yapıların kendi aralarında yeniden ve daha güçlü bir şekilde örgütlenerek bilinçli bir şekilde kötülük üzerinde anlaştıklarını gösteriyor. Bu şartlarda muhakkak düşünülmesi gerekli çok önemli bazı hususlar olmalı. Böylesi bir yapılanmanın ve müdahale çabasının bilinmesi ve ona göre müdahale edilmesi gerekirdi. Ne yazık ki Erdoğan yine yalnız kaldı.

FETÖ’nün düzenli aralıklarla Türkiye’ye bedeli çok ağır müdahalelerde bulunduğunu görüyoruz. İster 7 Şubat Mit Krizi’ni ister Oslo görüşmelerinin sızdırılmasını başlangıç noktası olarak alalım, yaşanan süreçler birbirinin tekrarı gibidir. 17-25 Aralık’ı bir daha yaşadık. FETÖ’nün attığı adımları takip edemiyor veya bir öngörüde bulunamıyoruz. Bu, hakikî bir körleşmedir. Birileri devletin gözünü iki eliyle kapatıyor. Eğer devlet görmezse fark edemez, fark edemezse duyarlılıkları kaybolur ve zamanla zihni bulanıklaşır. Zihni bulanıklaştığı zaman atması gerekli adımları atamaz. Bu da millette bir bıkkınlık ve yorgunluk oluşturur. Buna kimsenin hakkı yoktur. 15 Temmuz’u görebilirdik, bu yönde birçok işaret vardı. 15 Temmuz’dan önce FETÖ’nün böyle bir müdahalede bulunacağı gerçekten anlaşılmıştı. Sandık darbesi gibi örgütlü olduğu anlaşılan bir müdahale hakkında bilgisizlik çok anlamlıdır. Eğer FETÖ’nün düzenli aralıklarla müdahale ettiği konusunda bir duyarlılık oluşsaydı, sandıkları koruma altına almada bir sorun yaşanmazdı. Fakat yaşadığımız fiilî durumda görüldüğü gibi alan boş bırakılmış ve birileri istedikleri gibi at koşturmuş. Milletin bekâ meselesine inandığı ve iradesini sandığa yansıttığı görülüyor fakat bu iradeye sahip çıkmada bir sorun var. Böylesi bir gerçekliği sandıkla sınırlandırmamak gerekir.

Örgütlü bir yapı ile mücadele ediyoruz. Türkiye bu örgütlü yapıyı ve benzerlerini terör örgütü olarak tanımladı. Bu yapıların Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve İsrail ile çok güçlü bağlarının olduğu artık gizlenemiyor ve bunlar, saydığımız devletlerin Türkiye’deki ve bölgemizdeki menfaatlerini temsil ediyor. Sorumluluk makamında bulunanların FETÖ ve benzer örgütlü yapılar hakkında çok önemli adımlar atması gerekiyor. FETÖ ve benzerleri millet iradesinin devlette temsil edilmesini istemiyor. Esas çatışma millet iradesi ile saydığımız devletlerin menfaatleri arasındadır. Örgütlü yapılar sandık darbesinde görüldüğü gibi “dış güçler”in menfaatlerini temsil ediyor. Bu müdahale saydığımız ülkelerin örgütlü yapılar eliyle Türkiye’ye müdahalesidir.

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Yorumlar1

  • ylç 5 yıl önce Şikayet Et
    Çok kıymetli bir yazı olmuş. Allah sizden razı olsun.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat