Maklubeye bekle beni...

  • GİRİŞ25.12.2013 11:34
  • GÜNCELLEME25.12.2013 11:48

Olabilir, insanlık hali...

Sen de öfkelendin belki...

O bedduaya âmin dedirtmişler; belli.

"Yok öyle değildi" derdindesin.

Mülaane miymiş ahidleşme miymiş ne...

Her neyse...

Öyle "ateş düşsün ocaklarına..." gibi dehşete 'âmin' dememi bekleme.

Benim 'amin'lerim Fatiha'nın hemen dibinde; o da rahmetle başlar, bilirsin...

Bu duaya 'âmin' demeyi kardeşlik şartı sayanlar da oldu; buna da eyvallah...

'Âmin' diyemeyen hırsızlara arka çıkar sayıldı...

Beni de öyle saydılar; belki sen de öyle sayıyorsun.

Ben kardeşlerimi muhterem büyüğümüzü hatalı da olsa seveceğim; sen toz kondurmak istemiyorsun.

Belli ki sevmelerimiz farklı farklı; sevmeyi tozsuzluk şartına bağlayanlar da var. Oysa ben değil toz, çamurlar içinde kalsan da seni ve senin sevdiğini severim, seviyorum.

Üstadımız, baş tacımız Said Nursi'nin daha gençliğinde ağabeyine verdiği insaflı ayarı iyi bilirsin.

Geçiyorum.

Sen ve senin tarafındaki kardeşlerimin kırıcı üslubuna dair çekincelerimi her söylediğimde beni yolsuzluğa arka çıkmakla etiketleyenleri bir sustur da dinle beni...

Kusura bakma, "senin tarafındaki" derken bile içim acıyor, lafın gelişi işte.

Biz ne zaman taraf olduk ki, olabilir miyiz sonra...

Beraber yediğimiz maklubenin tadı damağımda...

Gel, sakince konuşalım.

Oldu bir kere...

Geldi, geçecek inşaAllah.

Buraya kadar yolunuzu Ali İmran 61. ayet çizmiş diyorlar.

Ne diyeyim; Allah kabul eylesin, içtihat sevabı nasip eylesin.

Gel, bundan sonraki yolu Yusuf Suresi 91 ile 92 ayetleri arasında geçirelim.

Bir ömrü Yusuf 91-92 arasında geçirsek değer kanaatimce.

Bak ki, bir ömür beklemiş Yusuf.

Sırf kardeşlerinden şu sözü duymayı hak etmek için: "Doğruya doğru, Allah seni bize üstün kılmış; biz ise hataya batıp gitmişiz..."

Bu sözü duymayı hak etmek her yiğide kâr değil...

Çünkü bu sözü duymayı hak eden kardeşine şu sözü demeyi de hak eder: "Bugün sana kınama yok..."

Sen haklı olsan bile, bir gün mesela bana "bugün sana kınama yok..." demek istemez misin?

Bu sözü demeyi hak etmek, o sözü duymayı hak etmekle mümkün.

Galiba bunun yolu da susmaktan geçiyor...

...du.

Büyüğümüz susmadı.

Sustuğu çok yerler vardı oysa; başkalarının değirmenine su akıtmak gibi olacağından saymıyorum onları.

Ne edelim ki oldu bir kere...

Ataullah İskenderi'nin ve Said Nursi'nin Kur'ân'dan cesaretle söyledikleri şu yatıştırıcı söz ne güzeldir öyle...

Diyesi değil yiyesi geliyor insanın.

"Bir hatanın ardından gelen mahcubiyet bir sevabın ardından gelen gururdan hayırlıdır."

Sana mahcubiyet yakışır.

Bana mahcubiyet yakışır.

Mahcubiyet âlim adama lazımdır.

Mahcubiyet talebenin tavrıdır.

Mahcubiyet dervişin şanıdır.

Mahcubiyet kulun kârıdır.

Şimdi dönüş vakti...

Beraber dönsek olmaz mı?

Ben yetimlerin başını okşayan, öksüzlerin sofrasına çorba taşıyan, hastaların acılarıyla sancılanan senin gibi kardeşlerimin şevkinin ve aşkının kıl kadar eksilmesine razı değilim.

Onların öyle elleri böğründe gezmelerini istemem; gönlüm razı değil.

Kan dondurucu soğukta kermes sevdasına düşen feragat kahramanlarına "öf"ümün zerresini değdirmeye hakkım yok; haddimi bilirim.

Üstüne vazife değilken kapı kapı gezip tereddütlü kız çocuklarının gönüllerine sular serpen, yolunu şaşırmış delikanlıların kalbinden tutup yol gösteren şefkat erlerini yolundan etmekten ateşten korkar gibi korkarım.

Bırakalım, yürüsün onlar...

Yürüyedursunlar her daim oldukları gibi.

Utanmadan, alınları ak, yüzleri mütebessim, gözleri ışıl ışıl koştursunlar.

Sen de ben de Tacikistan'ın umutsuz fukaraları için, Sudan'ın aç susuz çocukları için, Yakutistan'ın soğuğunda titreyen insanların hidayeti için uykusuz geceler geçirmekten kaçmayız, kaçmadık.

İyi bilirsin.

Diyarbakır'ın varoşlarında Kürt gençlerine gelecek ümidi aşılayan öğretmen kardeşlerimin, İstanbul'un her köşesinde genç kızların elinden şefkatle tutup güzelliğe çağıran ablaların yüzünün yerde gezmesini hiç istemem.

Beraber yürüdük biz bu yollarda...

Beraber yürüyeceğiz.

Olan bitenlerden sonra, bana söven, kitaplarımı yakmaya kalkan, makalelerimi yasaklayacağını söyleyen bazı kardeşlerimi bir yana koyup kalbimi yokladım.

Az önce yokladım kalbimi.

Şükrettim.

Eskisi gibi, hiç tereddütsüz, seve seve hizmetin her erinin yanında koşmaya istekli olduğumu gördüm. Şükrettim halime. Garaz ve tarafgirliğin kardeşliğimizi öldüremeyeceğine dair ümidim arttı.

Kalbim şahittir ki, senin tanımadığını söylemek zorunda olduğun kahraman IHH'ya da can parçamız Kimse Yok mu'ya da aynı şevkle aynı teslimiyetle canı gönülden sadakalar verdim, sadakalar istedim.

Hem IHH hem Kimse Yok mu yeleklerim duruyor evde. İkisini de hemen giymeye hazırım.

Bir de itiraf... Birkaç hafta önce, çift abonesi olduğum Zaman'ı aramıza fitne girmesin diye sınırlı okumaya başladım. Ekleriyle yetiniyorum. Benim de severek yazdığım gazetemiz, gerçekten gazeteydi. Zoraki değil ihtiyaçla okunan, vicdanlı, çoğulcu, kucaklayıcı, çok kültürlü bir gazete. Bilmezsin için için dua etmişimdir Ekrem Bey'e şu gazeteyi gerçekten ihtiyaç duyulan gazete ettiği için. Ederim hâlâ... Sanıyorum bugünlerde gazete onun da kontrolünden çıktı. Beni Cuma günleri uyandıran, Cumartesileri neşelendiren, Pazar günleri teselli eden bir gazetem olsa ne iyi olurdu. Gazetesizim; yazık değil mi bana?

Ülkemin her köşesini gezdim, Avustralya'ya kadar nice dünya köşesi gördüm; Allah şahittir ki, senin gibi şevkle canla başla çalışan kardeşlerimi her gördüğümde dudağımla değil kalbimle sımsıcak tebessümler ettim, bundan böyle de edeceğim.

O gurbet kucaklaşmalarının sıcağını, beraber içtiğimiz çorbaları, birlikte yorulduğumuz yokuşları nasıl unuturum.

Ne yani bundan böyle selam vermeyecek miyiz birbirimize?

Yok öyle şey!

Kaç nefesim kaldıysa, hepsi hizmetin erlerine, cemaatlerin selametine aittir.

Bir de şu...

Beni ve benim gibi nicesini ülkemizin ve Müslümanların medar-ı iftiharı, gözü pek lideri muhterem Tayyip Erdoğan'ı sevmek ile iz'an ve insaf sahibi, merhamet sofralarının mimarı muhterem Fethullah Gülen'i sevmek arasında bir tercihe zorlamaya kimsenin hakkı yok.

N'olmuş yani ikisini de seviyorsam...

Kalplere kim pranga vurabilir ki...

Vicdanımı mı böleyim orta yerinden...

Haydi dönelim.

Dönelim ve...

Yusuf sabrıyla bekleyelim.

Bekleyelim ki...

"Tallahi lekad asarekellahu aleynâ..." diyeceklerin yolunu gözleyelim.

Yusuf Kıssası'nın finalisti olmayı ümit edelim.

Unutmadan; Halep'i yine varil varil bombalamışlar...

Yeni yetimlerimiz oldu Ömerciğim; haberin vardır mutlaka.

Çayı hâlâ demli içiyorum ama şekersiz...

Yaşlandık; mâlum.

Kermes hazırlıyormuş ablalar; geleceğiz...

Hatırlarsın, iyi aşçıyımdır; maklubeyi bu defa ben pişireyim...

Senai Demirci - Haber 7

senaidemirci@gmail.com

Yorumlar9

  • İsmail KILIÇ 10 yıl önce Şikayet Et
    kalbin kalbim kıblen kıblem.. Muhterem Hocam. Inan bu yazıları kalemle yazmış olsaydım. KAğıdım gözyaşlarımla ıslanmış mürekkep dağılmıştı. Bu muydu günlerce aylarca senelerce 30-40 senedir. Aman yumurtalarım aman civcivlerim diye itinayla yetiştirdiğimiz. Bir millet, bir cemaat bir nur sonunda böyle mi olacaktı. bütün bu emekler sonucu böyle bir hezimet mi olacaktı. Biz buna mı hazırlandık. Onca emek, milyonlarca nefes, tek düşünce. Bir beddua ile tarumar oldu. Ey Hizmetin Kulları Ey Başımızdakiler. Ben Bu Milletin Bu Hizmetin gariban bir kuluyum. Vallahi elimi arşa kaldırsam ve Yüce Yaradana şikayet etsem haliniz nice olur.
    Cevapla Toplam 12 beğeni
  • Harun B. 10 yıl önce Şikayet Et
    Ağzına Sağlık. Senai Demirci Hocam, duygu ve düşüncelerime tercüman oldun Allah senden razı olsun. Maklubeye beni de bekleseler olur mu? Bir de şunu diyelim; "İN" meselesini "EV" lere çeken başbakan değil camia olmuştur, maalesef maalesef maalesef! Eğer iyi dinlerseniz İN tabirini bu operasyonu, ne üdüğü belirsiz amaçlara hizmet amacıyla yapanlar için kullandığını fark edebileceksiniz. Yazık ki; bir zamanlar siyonist olduğu konusunda şüphelerin dahi kalmadığı yönetimlere okul anahtarlarını teslim etmeyi teklif eden kardeşlerimiz bugün var güçleriyle gözlerini yumup ağızlarını da sonuna kadar açıverdiler. ! Doğrusu, annesi ve babası kavga eden çocuk gibi ortada kalan bu insanların hesabını da artık kim verir bilemem.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Ejder Ejderha 10 yıl önce Şikayet Et
    "in" lere gireceklere sözünüz yok mu. hep camiaya giydirmişsiniz. devletin gücünü kullanarak camianın "in"lerine gireceğiz diyene hiç mi bir çift lafınız yok. o güç gün gelir sizi vurur. bugün kü gücünüzü nispeten camiaya borçlu olduklarını unutan ve sırf anayasa değiştirilsin diye kerhen destek verilen kişiler şimdi "bitirme" planları yapıyor. hoca da haklı olarak kim kötü niyetli ise allah belasını versin diyerek meydan okuyor. olayın özeti budur. duygu sömürüsü yapılacak zaman değil.
    Cevapla Toplam 17 beğeni
  • elif ankara 10 yıl önce Şikayet Et
    Siz de müslüman, diğer yazarlar da...Ama sizdeki feraset keşke diğerlerinde de olsa idi... Şu büyük imtihandan geçtiğimiz dönemde, yangına su değil de, körük taşıyan, odun atan, ağzından salyalar akıtan, zihinlerimizi, maneviyatımızı belki farkında olarak, belki farkında olmadan paramparça ve allak bullak eden, çıkan fitneyi iştahla kabartan programcıları, gazetecileri, siyasetçileri, yazarları ben şahsım adıma yüce Mevlam'a havale ve şikayet ediyorum. Mevlam büyük. kalplerinin nuru, yüzlerine gözlerine yansımış tertemiz, kendilerini yüce mefkurelere adamış kıymetli kardeşleri yerle yeksan etmeye çalışanlar, kuranda yeryüzünde fitne çıkarma ile ilgili ayetleri de okumalılar. Bu şekilde yaparak, kime hizmet ediyorlar bilmem ki farkındalar mı.Allah feraset versin...
    Cevapla Toplam 16 beğeni
  • elif ankara 10 yıl önce Şikayet Et
    Zarif yorumunuz.... Senai bey, insaflı, vefakar, ince duygularınıza teşekkürler. Metin Karabaşoğlu vb. elime bir fırsat veya koz geçse de fitne çıksa diye el oğuşturanların, müslümanları ve aynı secdeye baş koyanları bölmeye çalışan yazarların içinden sıyrılıp, vicdanınızla değerlendirerek çok güzel tespitler yazmışsınız. Bu ara Allah için fedakarların, önden giden atlıların öyle günahlarına giriliyor ki...Casus, çete, ine sinmiş bir hayvan(özür) yerine bile sokuldular. (Ama peygamberimizin başından bile işkembe dökülmemiş miydi... Keşke bizlerin duygularını allak bullak eden, müthiş hayal kırıklığı yaşatan başbakanımız da sizin gibi kucaklayıcı olsa idi. Değerlendirmelerini, kendini canı gönülden hep desteklemiş, hassas ruhlu adanmış ruhları incitmeseydi...Çünkü baş konulan SECDE, durulan KIBLE aynı...UHUVVET'E davet ediyorum bütün fitne yayan müslüman yazarları....
    Cevapla Toplam 22 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat