Adam atan sloganlar, taşın fırlattığı adamlar..

  • GİRİŞ10.03.2010 08:23
  • GÜNCELLEME10.03.2010 08:23

Slogan, vicdana temas etmeyen kabullenmelerin vurdumduymaz, insafsız tezgâhında kesip biçer adamı. Slogan, akla dokunmadan, kalbe uğramadan gelir ağza. Lakırdıdır, lafı güzaftır. Vicdanın sesini bastıran teneke gürültüsüdür. Kendini var bilmek için önceden hazırlanmış vitrinlerde yer aramaktır slogan. Varlığını önemli kılmak için kitlesel nefretlerin mızrağına tutunmaktır zavallıca.

Yeni değil Diyarbakır’da olan… Beklenmedik de değildi Bursa’da olan… Yıllardır sinsice doldurulan bir barajın kapağı açıldı o kadar… İnsanı, aklına danışma zahmetinden kurtaran, vicdanını dinleme inceliğinden koparan “sloganik yaşama”lar “taş”tı,“taş”laştı. Kaskatı bir gerçek olarak sahaya çıktı. Kafa yardı. “Soy-kırım” seyrettik hep beraber. Maçı kaybettik.

Taraftarlıklar, bir “mikro-ırkçılık” tezgâhıdır aslında. Sevdiği takım üzerinden diğer takımları aşağılama yöntemi.. Sevdiği takımı sevenleri de sevmek gibi bir güzellik üretiyor gibi ama sevdiği takımı sevme şartına bağlı bir sevmedir bu. Omuzlarda gezdirdiği, imza almak için kuyruklarda beklediği “takım oyuncusu”nu, beklediği hareketi yap(a)madığında yerin dibine geçiren, galiz sövmelerle parçalayan bir sahte sevmedir bu. Sevme olsaydı bu; rakip takımın oyununun güzelliği de alkışlanırdı. Ezelî rekabetler altında ezelî nefretler üretilmezdi. Gerçek olsaydı azıcık, kendileri yemiş olsa bile atılan golün estetiği karşısında hiç olmazsa sustururdu o sevgi.

Sloganla yaşamak kişiye kendini de aşağılatır. Taraftarlıkla mutlu olmak adamı küçültür. İçini doldurmadığı bir zaferin sahibi yapar adamı! Uğrunda emek harcamadığı bir başarıya özne yapar. Adam buna razı olursa, kendi çapsızlığına razı olmuştur, kendi çapsızlığına razı oluşuna da razı olmuştur. Silinip gitmiştir artık.

Diyarbakır’da, Bursa’da ya da başka herhangi bir yerde, sırf bir ırka aittir diye, sırf karşı takım oyuncusudur diye bir “insan”a sıkılan yumruk, bir “adam”a atılan taş, bir “soykırım”dır. Soyu ile övünmek ve bir başkasını da-bir kişi bile olsa-soyundan dolayı yermek, “soy” üzerinden bir “kırım”dır, “soy”a kastetmektir. Bir nefretin ucuna asmaktır onurlu iradesini. Bir önyargının ayağı altında paspas diye ezdirmektir şerefli aklını. Özne olmaktan gönüllüce vazgeçmektir. Başka öznelerin üflediği uğursuz rüzgârda bir silik nesne olmaya heveslenmektir.

O “taş”lar, taşı atıyor görünen “özne”lerin elinde bir “nesne”değildir. “Taş”lar öznedir. Taş fırlatıyordur adamı. Sloganların sığlığına hapsedilmiş, tarafgirliklerin kofluğuna itilmiş zavallı “adam”lar nesneleşmiştir. O slogan değil, slogan onu atıyor. Nereye istenirse oraya fırlatılıyorlar. Nereye düşeceklerini düşünmeden...


Senai DEMİRCİ / Haber 7
senaidemirci@gmail.com

Yorumlar4

  • metin ŞENER 14 yıl önce Şikayet Et
    Selamaleykum. Üstad çok güzel olmuş Rabim yar ve yardımcın olsun inşallah (El Veduda) Sevene Emanit ol İnşallah
    Cevapla
  • rümeysa hacer 14 yıl önce Şikayet Et
    hayatı izlemenin bedeli. eğer zafer sandığımız şeylerin içi dolu olsaydı,eğer makul bir zafer olsaydı,hiçbir fitil tutuşturamazdı huzurumuzu...başkası kazanırken biz kaybediyoruz dostlar..hayatı izlemekten,hayatı irdelemeye terfi etmenin vakti geldi sanırım..
    Cevapla
  • cuma kılınç 14 yıl önce Şikayet Et
    takdir. Kaleminize Kalbinize Kuvvet Bence senai demirci bir çığır açıyor köşe yazarlığında. Zira menfi ya da müspet bir olayı anlatırken his ve duygularla değil vicdan ile hareketi harekete geçiriyor.Bunuda latif ifade şekilleriyle başarıyor.Köşe yazarları elbette fikirlerini özgürce kalemlerine taşıyacaklar fakat görüş ve fikirlerin sunumları akl-ı selime davet etmeli bence.. Fazla söze ne hacet üslüb-u beyan aynıyla insan
    Cevapla
  • tunc 14 yıl önce Şikayet Et
    t. tebrikler.Yüreğinize sağlık
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat