'İkinci Kaset'i gördüm!

  • GİRİŞ14.05.2010 13:14
  • GÜNCELLEME14.05.2010 13:14

Dorian Gray’in Portresi’ni hatırladım yeniden. Hep görüntüye yamanan, hep görünmelere yaslanan video çağının insanı olarak ince ince düşünmeliyiz Oscar Wilde’ın bu ünlü öyküsü üzerinde.

Dorian Gray, inanılmaz kötü biridir.  Hiç kimsenin aklına gelmeyecek cinayetler, hırsızlıklar Dorian’ın başının altında çıkar. “İnanılmaz kötü” diyorum çünkü, Dorian’ın yüzüne bakan hiç kimse zerre kadar kötülük izi okumaz. “İnanılmaz” bir kötüdür o. “Akla gelmeyecek” dedim suçları için; çünkü masum yüzüne, duru gözlerine bakan hiç kimsenin aklına Dorian’ın suç işleyebileceği gelmez.

Üstelik Dorian her yeni suç işlediğinde daha da güzelleşir. Kötülüklerini katladıkça, yüzündeki masumiyet maskesi daha da kalınlaşır, daha bir suç işlemez görüntüsü verir.

Olan Dorian Gray’in Portresi’ne olur. Her yeni suçta daha da kararır portredeki Dorian. Her cinayetle iyice çirkinleşir. Suçların hepsini yüzünde biriktirir.

Dorian’ın portresi ile Dorian’ın kendisi arasında ters orantılı bir gelişim başlar böylece. Masum ve güzel görünmenin bedelini, kimselerin görmediği loş bir odada bekleyen portre öder. Öykünün sonunda ,sahtelikle ve sahicilik arasında giderek artan irtifaın bedelini ağır bir düşüşle öder Dorian. Portresi değil, Dorian Gray’in kendisi “düşer” gözlerden.

Farkında mı bilmem; Deniz Amcamız görünür yüzünü korumak adına içindeki portreyi yakıyor, çirkinleştiriyor, karartıyor bence. Kimsenin görmediği köşelerde aynaya baktığında, göz göze gelemeyeceği bir Deniz oluşturuyor kendine.

Bakın, sahiden istifa ettiğine bile inandıramıyor bizi. Bu Deniz’in dibinde başka bir Deniz daha var diye o kadar inandırmış ki… Belki de iftira ediyoruz,  gerçektir istifası, çakma değildir çekilmesi, sahte değildir yelkenleri suya indirişi. Ama bakın işte, inanamıyoruz. Görüntüsünün arkasında, kimsenin bilmediği yerlerde bir portresi daha var sanıyoruz.

Bizde bir söz vardır; yüreğimde taşırım duyduğumdan beri. Kanımla yazmışımdır içime: “Kimse sınanmadığı bir günahın masumu saymamalı kendini.” Bu başkasını kınayan, başkasının ayıbını yağmalayan kendini bilmezlere haddini bildiren mümin nezaketidir bu uyarı. Her yerde bulunmaz. Her vicdanda durmaz.

Sınanıp da ancak direndiğimizde “masum” sayma hakkımız vardır kendimizi. Test edilmiş olmadan, “günahsızlık” yok. Yusuf gibi “heva boşluğu”nda sendelemeden,  kendini namuslu saymalar boş.

Belli ki bir erkek olarak Deniz Amcamız da sınandı ve kaybetti. Her erkek ya da kadın sınanabilir; belki sıra bendedir, sendedir, ondadır. Kimin ayağının nerede kayacağını bilemeyiz. Başkasının evini taşlamadan önce, kendi kırılgan penceremizi görmeliyiz. Tuzla buz olabilirliğimiz hiç aklımızdan çıkmamalı; onu bunu eleştirilerimizle dağıtırken, kınamamızla parçalarken, küçümsememizle hırpalarken. Kendimizi mükemmeliyetin sırça köşküne çekip onu bunu kesip biçme hakkımız yok. Yoksa burnunu öyle bir sürter ki Rabbin!

Dolayısıyla, -hiç olmazsa yaşça- bir büyüğümüzün “ayıp”larını açık eden görüntülerden yarar sağlamak ayıptır. Görüntülenen eylemin kendisinden daha ayıptır, üstelik. Deniz Bey bilmez ama ben mümin olarak bilirim ve uyarım.

Ancak beni asıl endişelendiren “ikinci kaset” olayı… Deniz Beyi ve onun için aç kalmayı göze alanları da endişelendirmeli bu.

Kastettiğim “gizli çekimli” olanı değil; herkesin önünde çekilen ve çekildiğini kendilerinin de bildiği, dahası çekilsin diye poz verdiği “ikinci kaset.”

Bu ikinci kaset görüntülerinde hiç özür dilemedi Baykal. Ne eşinden, ne mağdur ettiği kadından, ne de güvenini boşa çıkardığı taraftarlarından… İnsanî mahcubiyeti değil, siyasî şehveti tercih etti. İktidarı suçlayarak, “komplo” teorileri üreterek yeni maskeler edindi kendine. Üstelik sırf insanî bir şefkatle kendine ulaşmış Fethullah Gülen mesajını, ortaya siyasi bir kalkan olarak yaymaktan çekinmedi. “İnsanî” olanı okuyamadığı gibi, okuyamadığı “insaniliği” siyasî meydan okumanın aracı eyleyebildi.

Ömrünün kemâlini tamamlamış bir “insan” olarak hâlâ daha bu ülke çoğunluğu ile empati kurmayı denemedi, deneyemedi. Partisi, hiçbir şey olmamış gibi, zerre kadar tereddüt bile göstermeden AYM’nin yolunu tuttu. Bizi yeniden ezmek üzere. İçimizdeki çığlıkları susturmayı temenni ederek. Biliyorum konunun bununla bir ilgisi yok ama hiç olmazsa bir kereliğine “insanî” bir mesaj verin bu ülkenin insanlarına… Bundan daha iyi bir fırsat mı vardı? Zamanı daha gelmemiş miydi?

Siyasî maskeyi, acımasızca yüzünüze takıp, bir “demir adam” edasıyla yürüyorsunuz. Hiç mi o kalın kabuğunuzda azıcık merhamet sızdıracak bir çizik açılmaz sizin? Hiç mi o maskenizin yırtılan bir yerinden azıcık şefkatli yüzünüz, birazcık anlayışlı bakışınız taşmaz?

Bejan Matur’un şair duyarlılığıyla okuduğu sahte adam inşasının detaylarını aynen alıyorum:

“Dış görüntüsüne de yansıyan biyonik yapısı bir laboratuvarda tasarlansa ancak bu kadar başarılı olurdu! Bir kez daha anlaşıldı ki Baykal yıkılamaz. Çünkü bünyesi yenilmeye ayarlı değil. Maddesine yenilmek malzemesi eklenmemiş. Bir sonraki kongrede gelir. Ve rakiplerine vurmaya programlanmış bir makine olarak görevini sürdürür. Anayasa görüşmelerinde rolünü yeterince yapmadığını iddia edenleri bile şaşırtan kapasitesiyle siyasette duvar görevini sürdürür.”

Evet, evet, “duvar”. “İnsan Deniz”in üzerine yıkılan bir duvar bu. Deniz’e rağmen Deniz’i eziyor.

Bu yüzden içimde acıyla seyrediyorum “ikinci kaset”i. Belki farkında değil Deniz Amca ama  işte bu tam bir komplo kaseti… Kendi kendine kurduğu komplo…  İçini yakan, perde arkasında sahih bir Deniz’i iten ve silen acımasız bir yağmalama…   İkinci kaseti kendiniz hazırlıyorsunuz.

Ayıp, çok ayıp!

Senai Demirci - Haber 7
senaidemirci@gmail.com

 

Yorumlar20

  • duydainanma 13 yıl önce Şikayet Et
    erol simsek adlı yorumcuya. erol Allah aşkına dediklerinin arasında nasıl bir bağlantı kurdun çok merak ediyorum. nasıl bir vizyon bu? sana göre israil zaten her istediğini elde eden, dünyayı yöneten bir güç, OECDye girse ne olur girmese ne olur? ayrıca OECDye girmek için akpye mi ihtiyacı var? dünya abd-türkiye-israil ekseninde dönmüyor şunu bi anlayın artık. politika demek strateji demektir, elindeki güce göre bir strateji oluşturup en iyi sonucu elde etmeye çalışırsın. ülkeler böyle yönetilir, yoksa herkesle kötü olmak kolay..
    Cevapla
  • Erol Simsek 13 yıl önce Şikayet Et
    Baykal olayi sonrasi Israi in akp sayesinde OECD ye alinmasi ne Tesadüf. Baykal olayi sonrasi Israi in akp sayesinde OECD ye alinmasi ne Tesadüf Baykal olayi Sanal, Basbakan in israile efelenmesi Sanal gercek olan Israil in OECD ye alinmasi
    Cevapla
  • musti 13 yıl önce Şikayet Et
    Eee HAZIRLAYAN GÖRÜR. Parmağın varsa gormustursun deyip biz de senı tiye alalım
    Cevapla
  • h.i.k. 13 yıl önce Şikayet Et
    sedat konak isimli yorumcuya. sevgili sedat bey,1.si ne alaka?,2.si islam yada ilim ve bilim insana hangi inanışa mensupsan diğerlerini araştırma yada islami şiir yazıp okuyorsan batılı yazarları okuma mı diyor, belliki siz bu yazının tamamını okumamış veya da mana itibariyle anlama idrakine henüz ermemişsiniz...lütfen yazıyı tekrar tekrar ama tamamını okuyunuz.çünki senai bey kitabın ortasından konuşmuş.ve bir çok nefsin günümüzde kabullenemediği gerçekleri yazmış.size dua edeceğim anlama idrakine ulaşmanız için...
    Cevapla
  • serdar03 13 yıl önce Şikayet Et
    önlerine almışlar yuvarlşıyorlar....neyimi!. Sevgili SENAİ kardeşim... yazınıza aynen katılıyorum ahlak kişilerin nasıl alğıladığına bakış açılarına göre farklıdır bizim ahlaksızlık olarak gördüğümüzü bazıları gayet normal,seviyeli beraberlik modern birlikdelik gibi kendilierinve ahlaksızlıkı edepsizliklerine kılıf ararlar o nedenle bizim açımızdan AHLAKSIZ olanlara ne desek boş.... kendi pisliklerine bakmaz oraya buraya sataşıp acaba bu pisliğimizden nasıl karlı cıkarız hesabı güderler bunlar adeta b.. böçekleri gibi önlerine aldıklarpisliği yu
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat