Utangaçtır saçları ölü kızların

  • GİRİŞ17.07.2010 14:35
  • GÜNCELLEME17.07.2010 14:35

Sadece iki gün süren Savaşın Öldürdüğü Çocuklar” yazı dizisi, süregelen savaşı, görmediğimiz bir yerden gösteriyor. Şablonlardan uzakta. Taraftarlıklardan arınmış halde. Siyasal kalıpları kırıp dağıtan bir durulukta. Savaş kelimesinin artık taşıyamadığı, taşımaktan belki yorulduğu anlamsız dehşeti, dipsiz acıyı, susmayan kederi, hep büyüyen korkuyu ancak bir bebeğin alnının ortasındaki teklifsiz kurşun deliğinden, bomba ile parçalanmış bir kız çocuğunun boş yere uzanıp duran saçlarının ucundan görebiliriz. Tuğba Tekerek’in görmemizi istediği bu. Savaşın silahlı taraflarının görmek istemediği, görmemizi hiç ummadığı bakış bu.

Yazık ki, “çocuk ve savaş”a dair algımız, altyazısı çoktan yazılmış birkaç resmî resimle sınırlı. Birini hepimiz biliyoruz: yüzünde kocaman kurşun yaraları olan o bebek. Hemen yanı başına Abdullah Öcalan kolajı.  Altyazısı belli: Bebek katili Apo!” Bir diğeri ise iyice ünlendi: “Taş atan çocuklar”

Apo’nun katlettirdiğini söylediğimiz bebeğin adını bile bilmiyoruz. Garip değil mi? Annesinin acısına ortak olmaya vakit ayırmamışız hiç.  Yarım dakikalık olsun duygudaşlığımız yok ailesiyle. O bebek fotoğrafı siyasal ve görsel bir slogan olarak işe yarıyor sadece.

Kalkan oluveriyor düşünce tembelliğimize. Tahlil fukarası aklımızı dinlendiriyor. O bebeğe yapılan kullanüzerinden,   PKK ile mücadele adına yapılanlar üzerinden mağdur olan milyonlarca insanın seslerini, çelişkilerini, tereddütlerini, hüzünlerini, kederlerini, şaşkınlıklarını, korkularını siliveriyoruz dünyamızdan. Ağzı kanlı bebek fotoğrafının ardında, köylerinden hiç sebepsiz kovulmuş, varoşlarda hala daha acı çeken mağdurlara eli silahlı yasal adamların ettikleri görünmez oluyor. Maktul bebek-katil Apo siyah-beyazlığında gri alanların hepsini yok ediyoruz.

Tam bu fotoğrafın karşısında taş atan çocukların fotoğrafı duruyor. Diğerinin simetrisi… Bu defa da, eli silahlı ama yasal olmayan adamların haklılık ve sempati kalkanı olarak çocuklar itiliyor sokağa. Çocuk ellerden devletin polisine fırlatılan taşlar, huzuru çekemeyen yasadışı silahlıların haklılığına temel taşı oluyor. Silah hesabı üzerine kurdukları düzenlerine çocukça masumiyet boyası sıvıyorlar.

Savaşın hiç hak etmedikleri halde öldürdüğü 500’den fazla çocuğun her birinin kişisel öyküsü, bizi “Bebek katili Apo” ve “taş atan çocuklar” fotoğrafının sakladığı, görünmez kıldığı asıl gerçekliğe götürüyor. Savaşın silahlı taraflarının hepsinin elini tetikten çekecek kadar dokunaklı ve dayanılmaz bu öyküler. Kürt ya da Türk diye, terörist ve asker diye tarafları yok bu fotoğrafların. Öyküyü dinler dinlemez vicdanı olan herkes bir tarafta bulur kendini. Bebeklerin yanında. Çocukların tarafında.

Dizi de ölenleri yazıyor Tuğba Tekerek. Ama ölenlerin ardından hayatta kalan çocukların öyküleri de salkım saçak uzanıyor yazıya. Ölenler bir yana yaşayan çocukların da her gün ölüp ölüp dirildiğini de fark etmek gerekiyor. Ağabeyini, kız kardeşini , annesini, babasını, dedesini hemen yanı başında hiç anlam veremediği biçimde, insafsız bir infaz yöntemiyle kaybetmiş çocukların hala daha devam eden öyküleri.

Ankara’da Kemal’e ermiş Devlet’in hesaplarına bu öykülerden en ufak bir detayın sızdığını sanmıyorum. Skorskyi sayısı, Heron kalitesi, dikelme-çömelme polemikleri, ağzı kanlı bebeleri, saçları boş yere uzanan kız çocuklarını başkalarının çocukları görmek üzerinden yürüyor.  İçindeki çocukluklarını öldürmüş, çocukların hak ettiği merhameti politik hesaplarının altında ezdirmişlerin gözlerine gözlerine sokmak isterdim bu yazı dizisini. “Ölen benim kızım”, “Acı çeken benim oğlum” demesini öğrenmeyenlerin “Evet”lerinde hayır yok; “Hayır”larında zaten yok.

Bir kereliğine, sadece 30 saniyeliğine, geriye tebessüm eden fotoğrafı kalmış o çocuklardan birinin gözlerinin içine baksınlar. Cesaretleri varsa…

Bence hepimizin gözüne sokulacak kadar uzamalı bu yazı dizisi… Kitap olmalı cilt cilt. Ve hepimizin ciğerini sökecek kadar gerçekçi bir belgesel. Dahası koskocaman bir film. Senaryo için çok malzememiz var… Maalesef, çok… 

Meraklısı için, Tuğba Tekerek’in yazı dizisine bağlantılar: 
 http://www.taraf.com.tr/haber/savasin-oldurdugu-cocuklar-1-2.htm http://www.taraf.com.tr/haber/savasin-oldurdugu-cocuklar-2.htm


Senai DEMİRCİ / Haber 7
senaidemirci@gmail.com 

Yorumlar5

  • Hasan Seyre 13 yıl önce Şikayet Et
    kötü insanlara arasında yaşayanlar..?. Öyle derinden vuruldumki..gözlerim sızlamaya başladı..o çocuk saçındaki utangaçlık kokusu varya..bazen dünya niye bu kadar acımasız olabiliyor diye isyan ediyorum..Hele o dağlarda medeniyet görmeden giden ve şehir bilmeyen..elindeki küçük değneğiyle..koyunlaraın peşine takılan..sümüklü ve yüzü pis o kızların büyüdüklerindeki..yüzlerinde parlayan Cemal-i Kemalin tüm dünyayı esir alması karşısında..yazıklar olsun benim erkekliğime..bu dünyayı bozan benim..evet itiraf ediyorum..ben çok kötü insanım yarabbim...
    Cevapla
  • senai demirci 13 yıl önce Şikayet Et
    yorumlara dair. aşağıda okuduğum yorumların ardında saklanan duyarsız kafa, hem bu yazıyı hem de bundan sonrakileri haklı ve gerekli yapıyor. içindeki çocuğu öldürdüğü kadar dışındaki çocukların da öldürülmesine sağır ve kör olanların, olup bitenleri yazıda belirtildiği gibi siyasi sloganlar ve resmi klişeler dışında algılaması hayli zor görünüyor. zor ama imkansız değil. çok yazmam lazım çooook.. saygılarımla..
    Cevapla
  • BIRAK BENDE KALSIN 13 yıl önce Şikayet Et
    nerden biliyorsun. doktora tezin mi?
    Cevapla
  • Yakup Guresen 13 yıl önce Şikayet Et
    Ben de tuhaf buldum. Başlık Tuna Kiremitçi,içerik Bedirhan.A be çocuk biz bir şey annamadık bundan.
    Cevapla
  • mehtap dalgalı 13 yıl önce Şikayet Et
    saçları ölü kızların. ne yalan söyleyeyim anlamı geçtim retorik olarak bile güzel bir söz degil
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat