Hürriyet'çi arkadaşlara benden bir düzine empati teklifi

  • GİRİŞ04.01.2013 09:41
  • GÜNCELLEME04.01.2013 09:41

Neyse ki şimdi sadece komedi var karşımızda. Trajedi kısmı geride kalmış görünüyor. Hürriyet'in  empati projesi.  (Az önce word programı uyardı beni,‘empati' kelimesinin altını yeşil çizgilerle işaretledi ve ‘duygudaşlık' yaz, dedi!) Demek ki, mesele “duygu”daymış! Öğrendik! Ama kolayı var; duygudaşlığa da bir kılıf bulabiliriz! Nazlı Ilıcak'a çarşaf! Esra Elönü'ye şapka!

Sahiden duygudaşlık mı istiyorsunuz? Bakın, ne kadar etkileyici yolları var. Hele bir deneyin benim dediğim duygudaşlıkları? Ne çarşafın karası yeter o kasvete ne şapkanın şıklığında kaybolur o acılar? Var mısınız?

Buyurun:

  1.  İlk olarak, gidin, gazetelerinizin haberleriyle itibarı sarsılan çarşaflı/ başörtülü gibi işsiz kalın, gözden düşün, aşağılanın, kapılardan kovulun.
  2. Bari bir günlüğüne, hazır hava tam soğumamışken, irtica çığlıklarınızla okulundan atılan öğrenci gibi soğukta ağlayın, ümitsiz kalın, hayallerinizin altında ezilin, baba evinize eliniz boş, annenizin yüzüne utanarak bakın.
  3. Yarım saat kadar Nur Serter'in ikna odasında ayakta bekleyin, inancınızın sorgulanmasına razı olun, namusunuz bildiğiniz saçınız ile ümidiniz bildiğiniz okulunuz arasında acıyla gidip gelin. Olur da direnirseniz, cahil diye paketlenin, yobaz damgasıyla aşağılanın.
  4. Unutmadan; son iki kişiyle hakkıyla empati yapmak için gurbette varsayın kendinizi, yaşınızı onyedilere kadar indirin, incecik omuzlarınızda, çok güvendiğiniz ve bayrağına saygı duyduğunuz, şefkat beklediğiniz devletinizin demir yumruğunu hissedin. Hıçkırıklarınız da duygusuz polis anonslarının arasında duyulmaz olsun.
  5. Şu empati denemesi de meraklısına: En sevdiğiniz arkadaşınız sırf başörtülü diye dışarıda soğukta titrerken, siz başınız açık diye, başınızı açtınız diye içeri girerken, arkadaşınızın gözlerine bakamayın, içeride sıcakta ders dinlerken hiç de alışık olmadığınız bir ömürlük vicdan azabını içinizde ateş gibi taşıyın da taşıyın. Ve hâlâ söndürememiş olun!
  6. Biraz daha küçültelim yaşınızı. İmam Hatibin orta bölümünde öğrenci olun. Onbir- oniki yaşlarınızı hatırlayın. Çocuksunuz daha! Yüreğiniz serçe gibi. Pır pır! Kırılgan mı kırılgan! Derken ensenizde hoyrat bir el! İdealiniz bildiğiniz, kişilik onurunuza eşitlediğiniz örtünüzü başınızdan çekip alıyor. Hem korkuyorsunuz hem utanıyorsunuz arkadaşlarınızın huzurunda. Tecavüze uğramış olma duygusunu anlatamıyorsunuz kimseye! Yerin dibine girmek isterken, ertesi gün manşetlerdesiniz!
  7. Bu kadar çocukluk yeter. Biraz büyüyelim. Kadınlarla empatimiz şurada dursun. Az biraz erkek olalım. Askeri lojmanlara gidelim. Bakın ne etmişsiniz! Tahrik ettiğiniz komutanlar size çocuklarınızın annesi, can yoldaşınız karınızı boşamayı emretmesin mi! Yoksa, bir ömür emek verdiğiniz askerlikten hiç tazminatsız ve yargı yolu da kapalı olarak atılacaksınız. Ya onurunuzu ayaklar altına alacak, gözyaşları içinde karınızın gözünde kahrolacaksınız ya da sokakta sap gibi işsiz ve parasız kalıp erkekliğinize yedirebiliyorsanız ağlayacaksınız. Olur da karınız boşanmaya razı olursa, çocuklarınızın gözünde ömür boyu korkak diye anılacaksınız. En sevdiklerinizin gözlerinden düşeceksiniz ve parçanız hiç bulunmayacak. Ona buna el açacaksınız. Komutan iken köle olacaksınız. Bence denemeye değer; çok çarpıcı bir empati denemesi olur.
  8. Hadi yeniden okul yoluna düşelim. İnsafsız, izansız, şerefsiz manşetleriniz yüzünden itibarından olmuş, iftiraya uğramış bir doktor hanımın yahut bir öğretmenin çocuğu olun da, manşetlere inanan safi kalp arkadaşlarınız sizi okul bahçeside aşağılasın, hakaretli sloganlar atsın. Kafanıza vura vura, “Türkiye laiktir, laik kalacak!” sloganları atsınlar. Ve siz de hiç sorumlusu olmadığınız bir kavga yüzünden üzerinize dağ gibi bir yükü alıp bir köşede sessizce ağlayacaksınız!
  9. Bakın bu son deneme hayli görsel gibi geliyor bana. Üstelik kıyafeti de var! Tam size göre. Darbeci generallerin emrine gönüllüce girmeniz yüzünden diplomasından olan kadının yerine koyun kendinizi ve şimdi doktoru olacağınız hastanede, mavi önlük giyerek hizmetli olarak çalışmayı deneyin. Sadece bir günlüğüne.  
  10. Liste uzatılabilir ama bence bu empati denemesi “10 numara”: Okul bahçesindeki Atatürk büstünü deviren Gülsüm ineğin sahibi amcamızın köyüne kadar gidip tebdil-i kıyafet eyleyin. Günlerce ne olup bittiğini anlamadan, gazetecilerin tuhaf sorularıyla karşılaşın. Hepi topu bir taş üzerindeki boynuz darbesi yüzünden geceleri korkudan uyuyamayın, yüreğiniz alev alev yansın! Büstün yanından korkuyla geçin. Yüzünüz kızarsın, okul bahçesine bi daha bakamayın. İneğinizi başka köye sürgün edin! Gülmek ya da ağlamak arasında şaşkın kalakalın.
  11. Gelin biraz da anne olalım. Başınız örtülü diye oğlunuzu görmek için onca yol tepmişken, kışlanın nizamiyesinden geri çevrilin. Oğlunuzun mutluluğuna tanık olamayın. Ancak ve ancak oğlunuzun şehit olup ölmesi karşılığında oradan içeri alınmakla-ama yine de kerhen, istemeden- “şereflendirileceğinizi” aklınızın bir köşesinde tutun
  12. Azıcık da Kürt olmayı deneyin derim. Gözünüzü dağa taşa her çevirdiğinizde sizi Kürt olmaktan utandıran sloganlar okuyun. Ananızla anadilinizle konuştunuz diye hemen terörist sayılın. Saf yürekli çocuklarınıza her sabah zorla “Turkim,, doğruyum!” dedirtsinler. İçinizdeki bütün haklı itirazları hemen susturun!

Senai  Demirci - Haber 7

senaidemirci@gmail.com

Yorumlar4

  • suna 11 yıl önce Şikayet Et
    bir de şu açıdan..... vicdanıyla cüzdanı arasında kalan hukuk adamlarımız var ya... sizden olduğunu ıspatlamaya çalışan, sizin gibi alnını yere değdiren kişiler tarafından sorgulanırken: kadınsanız evli misiniz? evli iseniz eşiniz ne iş yapıyor? vesayet altında mahluk muamelesi görüyorsunuz. çalışmak zorunda kalanlar adına mücadeleniz anlamsız geliyor. o her şeyi göze alamayıp vicdanıyla mücadele içinde olanlarla aslında onlar için, gelecek nesiller için elinizi taşın altına koymanıza anlam veremiyorlar. kendi makamlarında saplanıp kalıyorlar. evde otur çoocuk yoksa dört köşe seyret vakit geçiri hal dilleriyle ima ediyorlar. onun için bizim hassasiyetlerimizi yok sayanlardan empati beklemiyorum. la havle...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • programlayan 11 yıl önce Şikayet Et
    senai ağabeye. ağabey yazılarınızı nicedir bekliyorduk, hoşgeldiniz. kişileri hedef almamaya, kişilerin adı geçiyorsa onu hayırla anmaya gayret ederdiniz yazılarınızda. hayırdır inşALLAH üslup değişimi mi oldu acaba?
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • AYŞE KAHYAOĞLU 11 yıl önce Şikayet Et
    duygudaşlık yapmaları işe yarar mı ki?. bu ülkede bunları ve buna benzer şeyleri yaşayan o kadar çok insan var ki... bu insanların yaşadıklarının hesabını kim verecek. hesaplar verilmeye başlandı, hoş hesap veremezler zaten ama bu insanların yaşadıkları sıkıntıları geri getirir mi, affettirir mi... bunları yaşayanlar haklarını helal ederler mi acaba...
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • EYLÜL SONBAHAR 11 yıl önce Şikayet Et
    yaşadık bunları ...sayın senai demirci hoş geldiniz.... duygunun ve bilginin birleştiği sevgi dolu sıcacık ,muhteşem yazılarınızla hoş geldiniz ,diyorum size.yaşadık bunları.başımız örtülü diye derslere alınmadık.aa olan notumuz cc ye indirildi.cüzzamlı hasta gibi kıyıda köşede durduk, gülünce suç oldu üzülünce suç.öz yurdunda yaban olmak tı bizimkisi...çok şükür geçti .
    Cevapla Toplam 9 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat