Cemaat'te 'Gizli bir yapılanma' mı var?
- GİRİŞ15.06.2009 08:59
- GÜNCELLEME15.06.2009 08:59
Bundan bir süre önce SKYTURK ekranlarında Cüneyt Özdemir'i konuk ettiğim bir program sırasında konu 'Cemaat''e gelmişti. Cemaat konusunda oldukça yetkin bir isim olan Utah Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hakan Yavuz yayınımıza bağlanmış ve belli tespitlerde bulunmuştu.
Prof.Yavuz, o programda iki çarpıcı tespitte bulundu:
1. Cemaat, Opus Dei'leşti (Opus Dei: 2.8 milyar dolar serveti, 15 üniversitesi, 97 teknik okulu, 36 ilköğretim okulu olan, Vatikan'ı ve Papa'yı yücelterek Kilise'yi ikinci planda gören, halen Vatikan'da ve Katolik dünyadaki en etkili ve örtülü, laik yapılanma)
2. Fethullah Gülen Hocaefendi 28 Şubat'ta, ''Türban Füruattır (İkincil önemdedir) diyerek pozisyon almıştır.
Zaman Gazetesi'nden Hüseyin Gülerce ise o sırada yayınımıza bağlanarak bu tespitlere neden
katılmadığını anlatmıştı.
Bu yayından bir süre sonra Prof. Hakan Yavuz Türkiye'ye geldi ve bu kez onunla baş başa bir başka program yapabildik..
.
O programda da 'Gülen hareketi''nin yeni pozisyonuna ilişkin çarpıcı tespitlerde bulundu.
Yayın sonrasındaki sohbetlerimizden ve sonrasında olgunlaşan bilgilerden süreci kendimce okudum ve şu çıkarsamaları yaptım:
1.Cemaat yurtdışında ciddi bir sıkışmaya giriyor. Hollanda'da, Azerbaycan'da ve ABD'de de (Obama ekibi eski ajandayı terk ediyor) cemaate karşı, 'karar vericiler'' arasında yeni bir zihinsel pozisyonlama oluşuyor.
2. Ergenekon süreci toplumda derin bir bölünme yarattı. Bir kesim, cemaatin bu soruşturmayı etkilediği hatta yönettiği kanaatinde... Bu süreci Avrasyacı bir kanadın tasfiyesi olarak görüyorlar. Cemaatin ise bu tasfiyede taşeronluk yaptığı inancındalar... Bu algı uzun vadede, birçok nedenden ötürü, harekete çok ciddi zarar verebilir.
3. Fethullah Gülen, cemaat içindeki belli isimlerin bazı inisiyatifler oluşturduğunu fark etti. Harekete zararlar verildiğini ve öncelikle 'hızla değişen küresel süreçten ötürü'' bu inisiyatiflerin kısıtlanması gerektiğini gördü.
Bu arada cemaatin en etkili mecrası Zaman Gazetesi'nde Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı açılım kıvamında şu tespitleri yaptı:
(...)Her kurumda olduğu gibi TSK'nın içinde de suça karışanlar olabilir. Bu soruşturma TSK'nın itibarını zedelemeyeceği gibi aksine itibarını artıracaktır. TSK içinde faaliyet gösterdiğini kendi belgelerine açıkça yazan örgütün faaliyetlerinden bahsederken, 'sözde TSK içinde faaliyet gösteren' dememizden daha doğal ne olabilir? Örgütle TSK'yı özdeşleştirmemek için 'sözde' kelimesini kullanıyoruz. Türk ordusunu korumak, TSK'yı istismar edenlere mi kalmıştır?(...)
(...)Ordusuna şehitlik, gazilik bahşeden, kışlasına 'peygamber ocağı' diyen bu millet, Silahlı Kuvvetler'in kışlasından çıkarak siyasetle iştigal etmesini istemez. Asker ne zaman siyasete bulaşsa vatandaşın yüreği ağzına gelir. Çünkü tarihin en acı tecrübeleriyle sabittir ki, ordu ne zaman siyasete soyunsa o zaman diliminde en ağır yarayı Mehmetçik alır. Ona duyulan saygı zedelenir, sevgi sarsılır. Cumhuriyet'ten önce de bu böyleydi. Mustafa Kemal'in üniformayı çıkarmadan siyasete soyunan askerlere gösterdiği tepki, tarihi doğru okumanın ürünüydü. Atatürk, çok yerinde bir hamle yapmış ve üniformalı siyasete müdahale etmişti. İkisi bir arada olamazdı çünkü...(...)
Bu yazıların ardından Taraf Gazetesi'nde, TSK aleyhine gene bomba bir iddia ortaya atıldı... TSK içinde birileri AKP'yi ve Cemaat'i bitirmek için planlar yapmıştı.
Ergenekon soruşturması kapsamında Avukat Serdar Öztürk'ün ofisinde, iddialara gore, polisler bir belge buldular. Nisan 2009 tarihli ve Deniz Kurmay Albay Çiçek imzalı belgede Fethullah Gülen ve AKP'ye karşı yapılması planlanan bir dizi komplo sıralanıyordu. Haberin altındaki imza Mehmet Baransu idi... Dağlıca baskınında PKK ile TSK'nın ortaklaşa hareket ederek askerlerimizi öldürdüğü iddiası gibi onlarca 'bomba gibi'' habere imza atan Mehmet Baransu'nun yegane kaynağının emniyet istihbarat olduğu öne sürüldü. Peki, Mehmet Baransu Taraf'tan önce nerede çalışıyordu? Cemaat'in haber dergisi Aksiyon'da...
Bu gelişmeden hemen sonra bir ilk gerçekleşti... Hocaefendi, Herkül.org sitesinde uzun bir açıklama yaptı... İşte bana göre 'tarihi olan'' açıklamalar:
(...) Maruz kalınan haksızlıkları herhangi bir müesseseye mal etmek doğru değildir. Milletin göz bebeği olan bir müessesenin kredisine dokunan her şey bize de dokunur.(...)(...)Bazı kimselerin hatalarından dolayı bir müessesenin tamamını suçlamak doğru olmaz. O ordu, İstanbul surları dibindeki ordu... O ordu, Çanakkale'de düşmanla göğüs göğüse savaşan ordu... O ordu, Misak-ı Milli sınırlarını belirleyen ordu... O ordu, milli mücadele veren ordudur... Ve o ordu, gelecek adına da çok şeyler vaat etmektedir. Kim bilir, belki de düşünceleri kirli bir kısım kimseler yaptıkları çirkinlikleri o müessese üzerinden yaparak, ordumuzu karalamaya ve halkın nazarından düşürmeye çalışmaktadırlar. Ben meseleye böyle bakıyorum ve gönlüm şiddetle arzu ediyor ki, işin aslı da böyle olsun.(...)
Konuşmanın tamamından ve süreçten şunu okuyorum:
YAZININ DEVAMINA BU LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ
Serdar AKİNAN / Akşam
Prof.Yavuz, o programda iki çarpıcı tespitte bulundu:
1. Cemaat, Opus Dei'leşti (Opus Dei: 2.8 milyar dolar serveti, 15 üniversitesi, 97 teknik okulu, 36 ilköğretim okulu olan, Vatikan'ı ve Papa'yı yücelterek Kilise'yi ikinci planda gören, halen Vatikan'da ve Katolik dünyadaki en etkili ve örtülü, laik yapılanma)
2. Fethullah Gülen Hocaefendi 28 Şubat'ta, ''Türban Füruattır (İkincil önemdedir) diyerek pozisyon almıştır.
Zaman Gazetesi'nden Hüseyin Gülerce ise o sırada yayınımıza bağlanarak bu tespitlere neden
katılmadığını anlatmıştı.
Bu yayından bir süre sonra Prof. Hakan Yavuz Türkiye'ye geldi ve bu kez onunla baş başa bir başka program yapabildik..
.
O programda da 'Gülen hareketi''nin yeni pozisyonuna ilişkin çarpıcı tespitlerde bulundu.
Yayın sonrasındaki sohbetlerimizden ve sonrasında olgunlaşan bilgilerden süreci kendimce okudum ve şu çıkarsamaları yaptım:
1.Cemaat yurtdışında ciddi bir sıkışmaya giriyor. Hollanda'da, Azerbaycan'da ve ABD'de de (Obama ekibi eski ajandayı terk ediyor) cemaate karşı, 'karar vericiler'' arasında yeni bir zihinsel pozisyonlama oluşuyor.
2. Ergenekon süreci toplumda derin bir bölünme yarattı. Bir kesim, cemaatin bu soruşturmayı etkilediği hatta yönettiği kanaatinde... Bu süreci Avrasyacı bir kanadın tasfiyesi olarak görüyorlar. Cemaatin ise bu tasfiyede taşeronluk yaptığı inancındalar... Bu algı uzun vadede, birçok nedenden ötürü, harekete çok ciddi zarar verebilir.
3. Fethullah Gülen, cemaat içindeki belli isimlerin bazı inisiyatifler oluşturduğunu fark etti. Harekete zararlar verildiğini ve öncelikle 'hızla değişen küresel süreçten ötürü'' bu inisiyatiflerin kısıtlanması gerektiğini gördü.
Bu arada cemaatin en etkili mecrası Zaman Gazetesi'nde Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı açılım kıvamında şu tespitleri yaptı:
(...)Her kurumda olduğu gibi TSK'nın içinde de suça karışanlar olabilir. Bu soruşturma TSK'nın itibarını zedelemeyeceği gibi aksine itibarını artıracaktır. TSK içinde faaliyet gösterdiğini kendi belgelerine açıkça yazan örgütün faaliyetlerinden bahsederken, 'sözde TSK içinde faaliyet gösteren' dememizden daha doğal ne olabilir? Örgütle TSK'yı özdeşleştirmemek için 'sözde' kelimesini kullanıyoruz. Türk ordusunu korumak, TSK'yı istismar edenlere mi kalmıştır?(...)
(...)Ordusuna şehitlik, gazilik bahşeden, kışlasına 'peygamber ocağı' diyen bu millet, Silahlı Kuvvetler'in kışlasından çıkarak siyasetle iştigal etmesini istemez. Asker ne zaman siyasete bulaşsa vatandaşın yüreği ağzına gelir. Çünkü tarihin en acı tecrübeleriyle sabittir ki, ordu ne zaman siyasete soyunsa o zaman diliminde en ağır yarayı Mehmetçik alır. Ona duyulan saygı zedelenir, sevgi sarsılır. Cumhuriyet'ten önce de bu böyleydi. Mustafa Kemal'in üniformayı çıkarmadan siyasete soyunan askerlere gösterdiği tepki, tarihi doğru okumanın ürünüydü. Atatürk, çok yerinde bir hamle yapmış ve üniformalı siyasete müdahale etmişti. İkisi bir arada olamazdı çünkü...(...)
Bu yazıların ardından Taraf Gazetesi'nde, TSK aleyhine gene bomba bir iddia ortaya atıldı... TSK içinde birileri AKP'yi ve Cemaat'i bitirmek için planlar yapmıştı.
Ergenekon soruşturması kapsamında Avukat Serdar Öztürk'ün ofisinde, iddialara gore, polisler bir belge buldular. Nisan 2009 tarihli ve Deniz Kurmay Albay Çiçek imzalı belgede Fethullah Gülen ve AKP'ye karşı yapılması planlanan bir dizi komplo sıralanıyordu. Haberin altındaki imza Mehmet Baransu idi... Dağlıca baskınında PKK ile TSK'nın ortaklaşa hareket ederek askerlerimizi öldürdüğü iddiası gibi onlarca 'bomba gibi'' habere imza atan Mehmet Baransu'nun yegane kaynağının emniyet istihbarat olduğu öne sürüldü. Peki, Mehmet Baransu Taraf'tan önce nerede çalışıyordu? Cemaat'in haber dergisi Aksiyon'da...
Bu gelişmeden hemen sonra bir ilk gerçekleşti... Hocaefendi, Herkül.org sitesinde uzun bir açıklama yaptı... İşte bana göre 'tarihi olan'' açıklamalar:
(...) Maruz kalınan haksızlıkları herhangi bir müesseseye mal etmek doğru değildir. Milletin göz bebeği olan bir müessesenin kredisine dokunan her şey bize de dokunur.(...)(...)Bazı kimselerin hatalarından dolayı bir müessesenin tamamını suçlamak doğru olmaz. O ordu, İstanbul surları dibindeki ordu... O ordu, Çanakkale'de düşmanla göğüs göğüse savaşan ordu... O ordu, Misak-ı Milli sınırlarını belirleyen ordu... O ordu, milli mücadele veren ordudur... Ve o ordu, gelecek adına da çok şeyler vaat etmektedir. Kim bilir, belki de düşünceleri kirli bir kısım kimseler yaptıkları çirkinlikleri o müessese üzerinden yaparak, ordumuzu karalamaya ve halkın nazarından düşürmeye çalışmaktadırlar. Ben meseleye böyle bakıyorum ve gönlüm şiddetle arzu ediyor ki, işin aslı da böyle olsun.(...)
Konuşmanın tamamından ve süreçten şunu okuyorum:
YAZININ DEVAMINA BU LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ
Serdar AKİNAN / Akşam
Yorumlar19