Aman dikkat!
- GİRİŞ17.06.2022 08:18
- GÜNCELLEME17.06.2022 08:18
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, “Bazı ülkelerin Türkiye’deki vatandaşlarına yönelik seyahat uyarıları yayımladıkları görülmektedir.” dedi.
Bazı ülkeler?
Son olarak, İsrail Dışişleri Bakanı Yair Yapid’in, vatandaşlarına İstanbul’a ve Türkiye’ye seyahat etmemeleri çağrısında bulunduğuna dair haberler yansıdı İsrail Basını’ndan.
“Bu dönem turizm sezonu, bu uyarı umarım uzun süre geçerli olmaz!” diyerek de, aba altından değil, doğrudan sopa göstermiş Yapid.
Vatandaşlarını, “Başınıza her şey gelebilir!” diyerek korkutan İsrailli Bakan’ın bu ikazlarını, Ankara’nın İsrail hedeflerine yönelik saldırı hazırlığı içinde olan İranlı bir çeteyi ortaya çıkarttığı iddiasına dayandırıyor İsrail basını.
İsrail’den son vakitlerde bu türden uyarılar geliyor.
Türkiye, her türlü sıkıntının mutlaka üzerinden geçmesi gereken bir ülke!
İran ile İsrail arasındaki “tahterevalli oyunu”nda, olan yine bize olmasa bari!
HHH
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç’in “bir soruya verdiği karşılık”ta yer alan ifadelere dönelim.
Demiş ki Sayın Sözcü;
“Söz konusu uyarıların (seyahat uyarılarının) farklı uluslararası gelişmelerle ve saiklerle bağlantılı olduğunu düşünülmektedir.”
“Farklı uluslararası gelişmeler ve saikler”…
Mesela?
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilan edilen, Suriye’nin Tel Rıfat ve Menbiç bölgelerine yönelik sınır ötesi yeni operasyon hazırlığı…
Türkiye’nin, Yunan küstahlıklarına, tahriklerine verdiği net cevaplar…
Cumhurbaşkanı’nın, Efes-2022 Tatbikatı’ndan yansıyan “Yunanistan’ı gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye davet ediyoruz. Pişmanlıkla sonuçlanacak hamlelerden uzak durmaya davet ediyoruz. Kendine gel, şaka yapmıyoruz!” özetli tepkisi.
İsrail Dışişleri Bakanı’nın vatandaşlarına, “Türkiye’ye gitmeyin, oradaysanız hemen ayrılın” uyarısında bulunduğuna dair haberlerin gündeme düşmesi, Karadeniz’de keşfedilen 540 milyar metreküplük doğal gazı taşıyacak boruların ilkini denize indirmemizle eş zamanlı…
Sayın Dışişleri Sözcüsü, “Bazı ülkelerin seyahat uyarılarının farklı uluslararası gelişme ve saiklerle bağlantılı olduğunu” belirtmesi, daha çok ilk ikisine atıf olmalı; Suriye’nin Kuzeyi’ne yeni operasyon hazırlığı ve Yunan Küstahlığı karşısındaki kararlı tutumumuz. Hatırlayacaksınız; CHP’nin İstanbul’da düzenlediği miting öncesinde, ABD Ankara Büyükelçiliği’nden de “Hoppalaaaa” dedirten bir “güvenlik uyarısı” gelmişti.
Gezi Olayları’na dair tartışmaların alevlendiği o günlerde düzenlenen CHP Mitingi öncesinde, “Güvenlik Güçlerimizi” hedef alan “tazyikli su, göz yaşartıcı gaz ve öldürücü olmayan mermiler” gibi ifadelerle vatandaşlarını uyarmıştı ABD Büyükelçiliği…
Amerikan Polisi’nin “dur emrini” duymayanı anında mıhladığına, ehliyet kontrolünde bile çatır çatır insan katlettiğine dair sayısız görüntü belleklerimizde.
Türkiye’nin Ana Muhalefet Partisi bir miting düzenliyor…
Ve, ABD Büyükelçiliği, internet sitesinden, “Oralarda polis şiddeti yaşanabilir, tazyikli su, göz yaşartıcı gaz ve öldürücü olmayan mermiler kullanılabilir!” diye uyarıda bulunuyor vatandaşlarına.
Bu aynı zamanda “Seyahat Uyarısı”dır değil mi; “Öyle bir ülke ki Türkiye, bir parti mitingi bile, polisi yüzünden kana bulanabilir!” mesajını veriyor, daha doğrusu iftirasını atıyor ABD Büyükelçiliği.
Bizim Washington Büyükelçimiz Murat Mercan, “teröristleri himaye eden ABD’nin Türk vatandaşları için güvenli ülke olmadığı, Türk vatandaşlarının toplu etkinliklerden uzak durması gerektiği” yönündeki bir uyarıyı internet adresimizden yayınlasa neler olur acaba?
Persona non grata!..
***
TERÖR HAZIRLIĞI!
Olmayacak şeyleri bir kenara bırakalım.
Olabileceklerle devam edelim…
MİLAT’ın dünkü manşeti:
“Aman Dikkat!
Mehmetçik’in Suriye’ye askeri harekâtını engellemek için her yola başvuran güçler, terör kartını devreye sokarak kaosun fitilini ateşlemek istiyor!”
Biden’ın “Erdoğan’a karşı, muhalefet liderlerini açık bir şekilde desteklediklerini ve bedel ödetmeye kararlı olduklarını” ilân etmesinden sonra, bizdeki “Radikal Muhalefet”in heyecanı ve temposu iyice arttı malûmunuz.
Son yıllarda yaşananlar Türkiye’nin büyük bir politik bunalıma sürüklenme ihtimalini ciddi bir şekilde gündeme getiriyor.
Hayat pahalılığı, siyasi iktidarın “20 yıl boyunca şunları şunları yaptık!” diyerek sıraladığı birçok atılımın görmezden gelinmesine yol açacak kadar yakıcı bir problem.
Hepimiz görüyoruz, uzun uzun anlatmak gereksiz…
Akaryakıtta zam furyasının yeni yeni başladığı günlerde bir AK Parti milletvekili, “Bir depoyu 900 liraya doldurabildiğini ve bu durumun kendisini ciddi biçimde etkilediğini” söylemişti.
Şimdi, 900 liraya o hacimli arabanın deposunun ne kadarını doldurabilir, bilmem. Bu büyük sıkıntı. Sayın Cumhurbaşkanı, hayat pahalılığı ve enflasyonda mücadelenin önümüzdeki yılın ilk çeyreğinden hemen sonra sonuç vereceğini ve vatandaşın büyük ölçüde rahatlayacağını söylüyor.
Arada bir kış var.
Süreç zorlu. Yunanistan’ın gittikçe artan tahrikleri, gerilimi çatışma, savaş noktasına taşıyabilir. Öte yandan Suriye’nin Kuzeyi’nde, bizi ABD ile zaten karşı karşıya getiren ve Rusya ile de karşı karşıya getirebilecek bıçak sırtı bir operasyon sürecindeyiz.
Terör örgütleri, İstanbul’un en “seçkin” denilen semtlerinde bile tahrik yüklü eylemlere imza atabiliyorlar. Bu ve benzeri faaliyetlerin dışarıdan yönlendirildiğini aklı olan herkes çok iyi biliyor.
Yunanistan’a “verilen” burnumuzun dibindeki adaların silahlandırılması ve bu kirli devletteki ABD üslerinin düpedüz Türkiye’yi hedef aldığının bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından “yemezler!” vurgusuyla ilân edilmesi,
“savaş” dahil birçok ihtimalin masada olduğunu gösteriyor.
Yunanistan büyük bir ekonomik krizin pençesinde, çıkış için kendisini (tıpkı Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi) “maşa” olarak kullanmak isteyen devletlerin emrinde.
O zamanki Yunanistan, “Yürü aslanım, Ege senin!” diyerek Anadolu’ya itilmiş ve “sap gibi” ortada bırakılmıştı.
Bugün de benzeri bir süreç yaşanıyor. Bugün de, etrafımızı saran yedi düvel, bir yandan “Yunan Kartı”nı, diğer yandan da “terör kartı”nı oynuyor.
Ortamın en sıkıntılı tarafı, Cumhuriyetin Kurucusu Atatürk’ün Partisi’nin dâhi, Türkiye’nin milli meselelerinde “muhalif” pozisyon alması. Her konuda muhalefet olur ama milli meselelerde muhalefet olmaz!
Rahmetli Erbakan’ın öncülüğünde gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı, milli birlik ve beraberlik ruhu sayesinde başarıya ulaşmıştı.
O zamanın CHP’sinden de çatlak sesler çıkmıştı ama memleketteki milli birlik ve beraberlik havası bu çatlak sesleri bastırmıştı.
Bugün, memleketin, “içeride hakkıyla muhalefet yapan, dışarıda ise milli politikaları destekleyen” bir muhalefet yapısına ihtiyacı var.
Böyle bir yapı var mı?
Olabilir mi?
Bence olabilir, emareleri var.
Üçüncü İttifak, bakarsınız böyle bir “güç” olarak ortaya çıkar.
Yazıya, “bazı ülkelerden” gelen “Türkiye’ye gitmeyin, Türkiye’de iseniz derhal terk edin!” uyarılarına dikkat çekerek girmiştik.
Bu uyarılar, dışarıda bir şeylerin pişirildiğini ve ocaktan inmek üzere olduğunu gösteriyor.
Onların başarıya ulaşmaması, Türkiye’nin aklını kullanmasına bağlı. Bu süreci, “Devlet Aklı” ile başarıya ulaştırabiliriz.
Devlet Aklı’nı sadece siyasi iktidar temsil etmez, malûm.
Birçok unsuru vardır.
“Yapıcı muhalefet” de olmazsa olmazıdır. Onu bekliyorum…
MİLAT
Yorumlar1