Memlekette Usta Yok, Usta!
- GİRİŞ10.06.2025 08:21
- GÜNCELLEME11.06.2025 09:41
Kurban Bayramı vesilesiyle geldiğimiz Kastamonu’nun Araç İlçesi’nde birkaç iş için “usta” lâzım olunca tanıdıklara sordum.
“Çok zor abi!” dediler…
“Bundan 10 yıl evvel ustalardan usta beğen durumu vardı, şimdi usta yok gibi, iş kalfalara kaldı, onlar da yok oluyor… Zaten az sayıda ustamız var, onlar da kapanın elinde kalıyor!”
Buralarda “her işi görür”, on parmağında on marifet bir beyefendi varmış.
Onu tavsiye ettiler…
Aradım, kendimi tanıttım…
“Memnun olduğunu” söyledi.
Esas derdime geldim…
Çok çok yoğun olduğunu, ancak bir ay sonra vakit ayırabileceğini ifade etti!
*
Araya tanıdık koysam, torpil yaptırsam, ne bileyim, benim işi diğerlerinden önce hallettirmenin bir yolunu bulsam..
Olmaz.
Usta kapanın elinde kalıyor buralarda ve aslında her yerde…
Bu durum niçin böyle?
Birçok sebebi var…
Bir kere, “kırsal dönüşüm” işini ihmal ettik; herkesi büyük şehirlerde toplamayı, insanları üst üste yığmayı marifet belledik..
Rant hırsı gözlerimizi kararttı.
Şehirlere de köylere de ihanet ettik!
Ve bizim buralar…
Gençler buralardan kaçtı, gitti…
“Oram ağrıyor, buram ağrıyor!” derdindeki, tam teşekküllü hastaneye yakın olma arzusundaki emeklilerin çok azı geldi, yerleşti…
Yerleşenler de baktılar ki yaz-kış kalmak olmuyor; buraları yazın birkaç aylığına hava almak için gelinecek yerler olarak belledi.
Onlar da, buralarda usta sıkıntısı çekenlerden.
Su borusu patlasa, elektrik tesisatı arıza yapsa, başının çaresine bakacaksın.
Buralarda hemen herkes yaşlı.
Gençler şehirlerde.
Az sayıdaki genç de 12 senelik mecburi eğitime mahkûm.
Çocuklar, 18’e gelene kadar buradaki ya da Kastamonu’daki, Karabük’teki liselere gidiyor…
Oralardan mesleksiz diplomalı olarak çıkıyor…
Sonra da, ne işe yarayacağını kimsenin bilmediği boş beleş bir bölümde üniversite okuyor.
Oradan da, 22-23, 24 yaşlarında “mesleksiz diplomalı” olarak dışarıya salınıyor…
Mesleksiz olduğundan özel sektörde doğru dürüst iş bulamıyor, kendi işini de kuramıyor…
Genç ne yapacak bu durumda?
Devlet’e kapak atma sınavına asılacak, oradan iyi bir puan çekebilirse torpil bakınacak…
Memur olacak; garanti iş, garanti maaş, garanti tatil işte.
Böyle bir ortamdayız…
Her on memleket evlâdından neredeyse biri üniversiteli.
Bu durum “işsiz sayısının” olduğundan az görünmesine yarasa da, ülkeye hiç ama hiç yaramıyor.
*
Tablo net:
Diplomalı işsizler ordusu yıldan yıla büyüyor.
“Vasıfsız eleman” çok, elinden doğru dürüst bir iş gelen genç çok az.
Bir de, gençlerde iş beğenmeme hali var.
Biz, işe küçük maaşlarla başladık.
Zamanla, işi öğrendikçe, vasıf edindikçe maaşımız arttı, talep görür olduk.
Üniversite mezunu sosyal medya genci, her şey bir anda olsun, en güzel işler onu bulsun istiyor.
Bir işveren çalıştıracağı iş bilmez üniversite mezununa asgari ücret verse…
Hesap et maliyeti ne kadar olur?
Bu para çalışana az, çalıştırana çok…
Genç neredeyse 20 sene boyunca okula gitmiş; dünyanın emeğini vermiş, dünyanın parasını harcamış ama “diplomalı” olmaktan başka vasfı yok.
Bu genç tarlada çalışsa olmaz, atölyede iş öğrense olmaz…
Aslında olur ama olmaz.
İnsan gayret ettikten sonra, her yaşta meslek öğrenebilir ama o gayret şimdi kaç gençte?
Kimle konuşsan, masa başı iş istiyor.
Nüfusu aşağı yukarı bizim kadar, üniversite öğrencisi sayısı bizimkinin üçte biri kadar olan üretim devi Almanya’da mühendisten çok teknisyenin kıymeti var.
Ara eleman değil, aranan eleman oralarda.
Bizde iki yıllık üniversite mezununa burun kıvrılarak bakılıyor.
Meslek eğitimine gidenlerin büyük bölümü, maalesef başarı düzeyleri düşük gençler.
Biz kabahati katsayı uygulamasıyla meslek eğitimi yok etme noktasına getiren 28 Şubatçıları suçluyoruz ama bunca yılda meslek eğitimi doğru dürüst bir yere getirilebilirdi.
Meslek okullarının saygınlığı ciddi biçimde arttırılabilirdi.
Piyasada böylesine “usta yokluğu, kalfa yokluğu” çekilmeyebilirdi.
Birçok meslek “can çekişir” hale gelmeyebilirdi.
Bu işler doğru dürüst plânlamadı, üniversite öğrencisi sayısına odaklanıldı, niceliklere odaklanıldı, nitelikler çok ihmal edildi.
Okumak isteyenle istemeyen 12 yıl mecburi eğitime bağlandı; okullarda huzur kalmadı.
Hayatlar ötelendi, evlilikler ötelendi.
Bir vakitler koluna altın bileziği takanın yuvası kurulurdu.
Şimdilerde, evliliği düşünme yaşı otuz beşi bulur oldu.
Bu işlerin sonu ne olur acaba?
Sayın Aile Bakanı, nüfus artış hızındaki çakılmanın ne kötü sonuçlara yol açacağını anlatmak için “Böyle giderse 25 sene sonra yeterince askere alacak genç bulamayız!” demişti…
Sayın Cumhurbaşkanı da karşı karşıya kaldığımız tablonun vahametini “varoluşsal tehdit” yani “yokoluşsal tehdit” diyerek izah etmeye çalışmıştı…
Vaziyet belli;
Usta yok gibi, kalfa var gibi…
Çırak ise hiç yok gibi…
Evlenme arzusu bitiyor, boşanma arzusu tırmanıyor…
Mevzuat hazretleri ise, bir yetkilinin ifadesiyle “adeta yuva yıkılsın diye uğraşıyor!”
Sıkıntı büyük, çok büyük.
Yok, yok. Yok!..
Usta yok!..
Bu çeşme ne güzelmiş su içecek tası yok,
Kırma insan kalbini yapacak ustası yok!
Serdar Arseven / Haber7
Yorumlar58