İsrail Kıbrıs’ı gözüne kestirdi mi?
- GİRİŞ17.06.2025 14:12
- GÜNCELLEME17.06.2025 14:12
Soykırımcı Terör Örgütü İsrail, İran’a saldırınca “Sıra kimde?” sorusu tekrar gündeme geldi haliyle.
Soykımcı Sapkın Netahyahu, İran’a saldırmadan önce “Osmanlı geri gelemez artık!” demişti malûm.
Siyonist, Osmanlı’nın geri gelmeyecek olmasını kendisi için bir “güvence” olarak görüyor.
Belli mi olur bu işler, ya Osmanlı geri gelirse?
Osmanlı’nın geri gelmesi, ismen, cismen geri gelmesi değil elbette.
O azametin, o kudretin geri gelmesi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden, yani bugünkü Devletimiz’den bunu beklemek hakkımız.
Bu olur mu?
Mümkün mü?
Birçok sıkıntımız var, etrafımız kuşatılmış durumda, ekonomik açıdan çok büyük zorluklar içindeyiz.
Milyonlar, anne baba olmayı külfet olarak görüyor artık.
Büyük bir hızla boşanıyor ve yaşlanıyoruz.
Birçok sıkıntımız var ama milletlerin hafızası da var.
Bazı durumlarda, o hafızamız ortaya çıkıyor ve en büyük imtihanlardan başarıyla geçmemizi sağlıyor.
Atak yapmaya başladığımızda, yedi düvelin üzerimize çökmeye çalışması da doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
Rahatsızlık duyuyorlarsa doğru yoldayız demektir.
Bugün karşı karşıya bulunduğumuz büyük sıkıntıları, İnşaAllah inancımızın emri olan, atalarımızdan miras kalan mücadele ruhuyla aşacağız.
O ruha sahip olmanın yolu da “bilinçle” kuşanmaktan geçiyor.
Biz bu mücadeleye elimizden geldiğince katkı vermeye devam edeceğiz kısmetse.
Bu kritik süreçte, üzerinde durmak istediğimiz öncelikli konular arasında Kıbrıs’a tezgâh meselesi de var.
İsrail Terörü’nün dur durak bilmediği bu süreçte, ilgimizi eksik etmememiz gereken son derece stratejik vatan parçamız.
KIBRIS’A PÜRDİKKAT!
Bilenler bilir; üzerinde ısrarla durmaya çalıştığımız meselelerden biri de “KKTC’deki Siyonist İşgal Girişimleri”dir.
KKTC’nin bugün ne büyük problemlerle karşı karşıya olduğunu…
Kıbrıs Türklerini Yunan Soykırımı’ndan kurtaran Devletimizin daha sonraki yıllarda bu konuya yeterince ilgi göstermediğini her fırsatta dile getiriyoruz.
Medyamızın ilgisizliğine de tepki gösteriyoruz.
Gösteriyoruz ama, “kişisel ve kurumsal menfaat ilişkilerine” odaklanmış medyamızdan çok az kişinin ve kurumun ilgisini çekebiliyoruz bu alana.
Bizim medyamız kabaca ikiye ayrılmış durumda:
Bir tarafta iktidar ne yaparsa yapsın alkışlayanlar…
Diğer taraftaysa iktidar ne yaparsa yapsın yuhalayanlar.
Biz, bu sıkıntılı ortamda “Kıbrıs İkinci Filistin Olmasın!” başlığı altında mesajlarımızı vermeye çalışıyoruz işte.
Bu hassas günlerde, “İsrail’in Kıbrıs üzerindeki hesapları” meselesine belki biraz olsun dikkat çekebiliriz.
Bildiğiniz gibi, Yunanistan ve Rum tarafı ile her konuda anlaştılar.
O kadar yakın ilişki var ki aralarında, Soykırımcı Netanyahu uçaklarını Yunanlılara emanet ediyor!
Rumların hava savunması da İsrail’e emanet.
Doğu Akdeniz’in zenginliklerinden Rumlara da pay veriyor ABD-İngiltere-İsrail ittifakı…
Bizi de dirsekleyebildiği kadar dirsekliyor; Akdeniz’de, Ege’de sandal yüzdüremez hale getirmeye çalışıyor.
Ege’deki zamanında Yunanistan’a verilmiş adalar silah deposu ve silahların namluları Anadolu’ya dönük vaziyette.
Batı Trakya da aynı durumda, o taraftan da kuşatılmış vaziyetteyiz.
Doğu Akdeniz tarafındaki İsrail-ABD yığınağının en büyük hedeflerinden biri de Türkiye.
Bu durumda Suriye kadar, KKTC’nin de milyon kere hayati önemi oluyor bizim için.
KKTC’deki yabancıların özellikle de Siyonistlerin gayrimenkul alımlarının ve farklı yöntemlerle şirketleşmelerinin ne boyutlara vardığına dair yazılarımıza kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
Biz konuyu gündeme getirmeye çalışıyoruz ama ne yazık ki “bizim” medyamız pek oralı olmuyor!
Bu durumda ne yapalım…
“Kamuoyunun ilgisini Kıbrıs Dâvâmız’a çekme çabamıza devam!” diyelim
Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Genel Sekreteri Cemal Akkuş’un “Yeniden Kıbrıs Cephesi” adlı çalışmasından da istifadeyle ortaya koyduğumuz tabloyu dikkatlere arz edelim:
1- ABD'nin bölge politikaları, son yıllarda İsrail ile olan askeri koordinasyonu artırarak, GKRY'yi de (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) kapsayan yeni bir güvenlik doktrini oluşturmuştur. Özellikle İsrail'in Kıbrıs'taki üsleri aktif olarak kullanmaya başlaması, GKRY'ye sağlanan askeri destekler ve ABD'nin Kürt grupları üzerinden Türkiye'ye baskı oluşturma politikaları, yeni bir tehdit dengesinin ortaya çıktığını göstermektedir.
2- GKRY, son yıllarda askeri kapasitesini artırma yoluna gitmiş, Özellikle İsrail ile askeri iş birliklerini genişletmiştir. İsrail, Kıbrıs'ta hava ve deniz üsleri edinerek Doğu Akdeniz'deki askeri etkinliğini genişletmekte ve Türkiye'nin bölgedeki hareket alanını kısıtlamaktadır. GKRY Savunma Bakanı Vasilis Palmas'ın açıklamalarında vurguladığı üzere, İsrail'in ada üzerinde etkinlik kazanması ve ABD ile ortak çalışmalara hız vermesi, Türkiye'yi çok yönlü bir tehdit ile karşı karşıya bırakmaktadır.
3- Son yıllarda İsrailli firmalar ve yabancı sermaye KKTC'de büyük çaplı arazi ve mülk alımları gerçekleştirmiştir, KKTC'nin demografik yapısını ve ekonomik kontrol mekanizmasını dönüştürmeye yönelik hamleler yapmıştır. Her ne kadar mülk alımına yasal sınırlama getirilmiş ise de hileli yollarla bu stratejiye devam edilmektedir.
4- Doğu Akdeniz'de enerji yatakları ve deniz yetki alanlarının belirlenmesi, Türkiye için hayati önem arz etmektedir. GKRY'nin Mısır, Yunanistan ve İsrail ile ortak enerji projelerine imza atması, Türkiye'nin bölgedeki haklarını göz ardı eden bir ortam oluşturmuştur. Kıbrıs'la olan bağların zayıflaması, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de sınırlanmasına ve bölge dengesinin Türkiye aleyhine değişmesine neden olabilir.
5- Kıbrıs, Türkiye'nin gelecekteki jeopolitik pozisyonunu belirleyecek en kritik cephelerden biri haline gelmiştir. ABD'nin İsrail ile birlikte GKRY'yi bir askeri ve stratejik merkez haline getirmesi, KKTC'de giderek artan yabancı mülk edinimleri ve ekonomik hamleler, Türkiye'nin aktif bir Kıbrıs politikası belirlemesini zorunlu kılmaktadır.
6- Türkiye'nin, Kıbrıs'taki varlığını güçlendirmek, KKTC'nin siyasi ve ekonomik bağımsızlığını perçinlemek ve Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerini korumak adına yeni bir strateji belirlemesi elzemdir. Bu noktada, KKTC'nin Türkiye ile birleşmesi ve tek bir devlet olması gerekliliği de önemli bir alternatif olarak değerlendirilmelidir. Kıbrıs, Türkiye için sadece tarihi bir miras değil, aynı zamanda gelecekteki jeopolitik bağımsızlığının anahtarıdır.
Milat Gazetesi
Yorumlar16