Her yerde şiddet!
- GİRİŞ20.11.2025 08:28
- GÜNCELLEME20.11.2025 08:28
Trafikte ailenizle, çocuklarınızla birliktesiniz…
Bir sebepten size gıcık olan serserinin biri önünüzü kesiyor ve elinde bir kesici, delici, öldürücü cisimle aracınıza doğru koşuyor, camınızı kırmaya başlıyor…
Bu durumda ne yaparsınız?
Ya o serseri önünüzü keser kesmez, sizde korunma amaçlı “malzemenizi” alacak ve dışarı çıkıp kavgaya girişeceksiniz ya da arabada öylece bekleyeceksiniz.
Aracınız kameralıysa olan biteni de kayıt altına alacaksınız.
*
O anda insan ne yapar bilinmez, korunma amaçlı malzemeyle saldırgana vurduğunuzda sonrası ne olur?
Beklediğinizde sizin ve ailenizin başına ne gelir?
Hele hele saldıranlar birden fazlaysa, iki ayaklı itler geliyorsa üzerinize?
*
Sosyal medyada memleketin dört bir yanından böyle görüntüler yayımlanıyor.
Durumun vehametini ortaya koymak için ben de yer veriyorum bazılarına…
Kimi vakalar için yetkililer bize mesaj atıp, “Bu olayın gereği yapıldı, şahıslar yakalandı!” diyorlar.
Biz de “Yakalanmışlar ama bu serserileri yıldıracak kadar etkili kanunlarımız var mı?” diye soruyoruz.
İktidarın yeni kanun teklifinde, saldırı amaçlı o araçtan inen, yol kapayan sürücüye verilecek cezalar biraz ağırlaştırılıyor…
180 bin lira idari para cezası, belgesinin 60 gün süreyle geri alınması, aracın 60 gün süreyle trafikten men edilmesi…
Bu cezalar gözleri dönmüş korkak serserileri yıldırabilecek mi?
Dahası, cezaları daha da arttırdık diyelim…
Meseleyi çözecek mi?
Şiddet niçin bu kadar yaygınlaşıyor?
İnsanlarımız, nasıl oluyor da bu kadar gözleri dönmüş hale geliyor?
Öfke kontrolü niçin sağlanamıyor?
Nelerin hınçlarını alıyorlar trafikte ya da sokakta gıcık kaptıkları kişilerden?
Bir anlık öfkenin nelere mâl olabileceğini hesap edemiyorlar mı?
Şiddet eğiliminin bu kadar tırmanmasının sebepleri nelerdir?
Esas mesele buralarda…
Bazı yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi, boşanmaların ve boşanma davalarının yıldan yıla, büyük bir hızla artmasıyla şiddetin artmasının yakın alâkası var.
Aile içi huzursuzluklar, çocukları ilerideki hayatlarında, hatta çocukluklarında “suça meyilli” insanlar haline getiriyor.
Bu konudaki bütün araştırmalardan çıkan sonuç bu.
Çocukların ve özellikle de gençlerin yarınlara dair umutları hayli kırılmış durumda.
Konuştuğum gençlerin çoğu lise, üniversite bitirmenin neye yarayacağını bilemediklerini söylüyor.
Bunlar sadece gençlerde değil, büyüklerinde de strese yol açan durumlar.
Bir yandan evdeki geçimsizlikler, bu geçimsizlikleri tetikleyen, tırmandıran olumsuzluklar…
Yarın endişesi, çarkı çevirebilme telâşı, israf ve diğer kötü alışkanlıklar…
Devam mecburiyetinin 12 yıl olduğu okullarda yaşananlar; arkadaşların gittikçe daha fazla şiddete yönelmesi…
Bazı televizyonların şiddeti, israfı, her türlü haramı teşvik eden programları, filmleri….
Sosyal medya etkisi…
Politika dünyasının vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerin yarınlara dair ümit vermemesi…
İnsanları bunalıma iten bin türlü sebep var.
Ben yurt dışında yaşayan boşanmış ailenin Türkiye’de terk edilmiş çocuğu olarak büyüdüm.
Benim çocukluk ve gençlik yıllarımda da elbette şiddet olayları vardı…
Vardı ama güzellikler de bugünkünden çok daha fazlaydı galiba.
Bizim mahallemiz vardı, kültür aktarımı yapan büyüklerimiz vardı.
Amca, teyze dediğimiz esnaflarımız vardı.
Bizim zamanımızda öğretmene karşı gelmek övülmezdi, ayıplanırdı.
Televizyon tahribâtı bu kadar çok değildi ve sosyal medya da yoktu.
Okula devam mecburiyeti 12 değil, 5 seneydi.
Okumayacağı belli olan çocuğu bir meslek sahibi olması için usta yanına gönderirlerdi.
Çocuk, 18’ine bastığında ekmeğini eline almış, yuva kurabilecek hale gelmiş olurdu.
İdeali olan insanların oranı çok daha fazlaydı, dersine çalışan okullarını başarıyla bitirmeyi ve gönlündeki mesleğe ulaşmayı hedeflerdi.
İlkokul beşten sonra okumayan ise çıraklıktan başlardı; kalfa, usta, ustabaşı olurdu.
Demem o ki…
Hedefi olan, kaybedecek şeyleri olan insanlar başlarını belâya sokmaktan kaçınırlar.
Şimdinin en büyük sıkıntıları “hedefsizlik.”
Maneviyatın yerlerde sürünmesi…
Sevgisizlik, hoyratlık iklimi.
Yanlış eğitim düzeni, kimi televizyonlardaki kirli teşvikler…
*
Ben bunları yazınca söyleyince, “Sen de hep dertten bahsediyorsun kardeş, çareyi söylesen ya!” diyenler oluyor.
Ya Allah aşkına, bu yazıda da çarelerden bir kısmını göstermedim mi?
Göremeyenler bir daha okusun bari!
Milat Gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol