Kürt-Türk birliği
- GİRİŞ08.02.2015 09:50
- GÜNCELLEME08.02.2015 09:50
Hem içimizdeki hainlerin, hem gözünü iktidar hırsı bürümüş kişi, grup, etnik ve mezhep yapıların hem de küresel oyun kurucu üst aklın müşterek çabalarıyla buraya doğru hızla yol alıyoruz.
Yemen’de Şiî Husiler önce İran desteğiyle başkent Sana’yı ele geçirmişti. Cuma günü de devlet başkanlığı sarayında bir bildirge yayınlayarak meclisi feshettiler. 2 yıllığına 5 kişilik geçici ulusal konsey tayin ederek ülkeyi bunların yönetimine verdiler. Anayasayı değiştirmek üzere de harekete geçtiler. Ülke nüfusunun üçte birini oluşturan Zeydilerin Caferiliğe geçmiş bu kesimi tam anlamıyla Sana’yı İran’ın kontrolüne veren bir darbe yaptı.
Bölge dengeleri açısından alarm zilleri çalmaya başladı. Sünni omurga burada da çökertildi. Allah korusun yakında Yemen’de de Suriye’ye benzer bir kaos ortamı görebiliriz. Bu satırlar yazılırken başta Sana olmak üzere Yemen’in birçok şehrinde halk darbeyi protesto etmek üzere sokaklara dökülmüştü. Gelen haberler arasında Husi militanların göstericilere ateş açtığı bilgisi de vardı..
Geçen gün de İhvan hareketinin Türkiye temsilcisi Dr. Eşref Abdulgaffar; “Biz öldürülüyoruz. 19 aydır ‘barış’ diyoruz. Artık yeter ‘kısas’ yöntemine geçiyoruz” diyerek meşru savunma hakkını kullanmalıyız mealinde kanaatimce çok tehlikeli bir işaret fişeği çaktı. Söylediklerinde haklı olsa da bu tarz kritik bir stratejik değişiklik Mısır’ı da Suriyeleştirir.
Tunus’ta eski rejim kalıntıları iktidarı tekrardan ele geçirdi. Libya’da bir türlü istikrar kurulamıyor. Irak fiilen üçe bölünmüş durumda. IŞİD bütün bölgeyi bambaşka bir maceraya sürüklüyor.
Bu şart ve ahval içerisinde bölgenin Türkiye’nin istikrarına ekmek su gibi ihtiyacı var. Bu kaos ortamının zararlarını en aza indirgemek ve buradan bir çıkış yolu bulmak Türkiye’nin tarihî sorumluluğudur. Aksi taktirde kendi iç istikrarını da kaybeder.
İşin basite alınır tarafı yok. Çünkü böylesi bir vasatta Türkiye’yi de kaosun kucağına itmeye çalışanlar var. Gezi ve 17-25 Aralık kalkışmaları bu minvalde hamlelerdi. Önümüzdeki seçim sürecinde yeni hesaplar yapıldığına dair de kuşku yok..
Yukarıda sadece başlıklar hâlinde zikrettiğimiz realite Türkiye’nin iç birliğini sağlamasının ne kadar önemli olduğunu bize anlatır. Bu da çözüm sürecinin ivedilikle sonuçlandırılmasıyla alakalıdır.
Bugün, tarihte gerçekleştirdiğimiz başarılı ittifakların tekrarlanmasına muhtacız. Hep hatalar tekrar edecek değil ya! Bunların en kritik olanlarından birisi de Alparslan’ın Anadolu’ya girerken, Yavuz Sultan Selim’in de İdris-i Bitlisî’yle yaptığı Türk-Kürt ittifakıdır.
Türkiye’nin iç bütünlüğünün sonra da bölgede âdil ve sürdürülebilir siyasi birlik kurmanın yolu bundan geçer. Bunun için bütün Kürt kesimlerini meselenin çözümünde aktif konuma getirmek ve Kürt meselesini çözüme bağlamak şart. Siyasi aktörleri olduğu kadar bölgenin dinî kanaat önderlerini de sürecin özneleri kılmak sürecin başarısı adına elzemdir.
Yorumlar1