Millî ve yerli olanla olmayan

  • GİRİŞ27.09.2015 09:59
  • GÜNCELLEME27.09.2015 09:59

Benim için millî ve yerli demek; merkezinde Mekke, Medine ve Kudüs’ün olduğu geniş coğrafyamız demektir. Coğrafyamızın bağımsızlığından yana ve kök değerlerine bağlı olmak demektir. Hangi Müslüman Mekke ve Medine’den, Kudüs’ten vazgeçebilir ki?

“Millî ve yerli olmayan nedir?”, sorusuna ise sadece son bir iki yılı özetleyerek cevap verelim. 

2013 Mayıs ayı bir dönüm noktasıydı. Ak Parti Hükümeti başarılı 10 yıllık icraatlarını büyük projelerle taçlandırıyordu:  IMF’ye olan borç sıfırlanıyor, IMF’ye borç verecek döneme giriyordu ülke. Üçüncü havaalanı, nükleer santral yapımı anlaşması, 3. Boğaz Köprüsü, Kanal İstanbul projesi gibi büyük projelerin yapımı için adım atılıyordu.

Türkiye tarihinin en büyük projelerinden olan Marmaray tüp geçitinin açılışına sadece 5 ay kalmıştı. Daha önce de Göktürk isimli Türk uydusu roketle yörüngesine oturtulmuş, ülke tarihinde bir ilk yaşanmıştı. Türkiye artık küresel güçlerin başarabildiği projeleri teker teker hayata geçiriyordu. Bir anlamda büyük devlet olmanın yol taşları döşeniyordu.

Hükümet kendine olan özgüvenin zirvesindeydi. Kendisine karşı güçlü bir hamle beklemiyor, 2023 vizyonunu halkla paylaşıyordu. Ancak birkaç ağaç bahane edilerek Gezi hamlesi yapıldı. Batı’nın onaylayacağı seküler beyaz Türk kesimler sahaya indi. Birkaç gün sonrasında ise eli silahlı illegal terör örgütleri etrafı yakıp yıkmaya başladılar.

Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gezi eyleminin seçilmiş temsilcileriyle görüşme yaptığında takke düşmüş kel görünmüştü. Beyefendiler, üçüncü havaalanı ve nükleer santral projesini, 3. Boğaz Köprüsü’nün yapımını, Kanal İstanbul projesinin durdurulmasını istediler. Küresel büyük güçleri kimi bölge devletlerini, kısacası Türkiye’nin büyümesini isteyemeyen ülkeleri rahatsız eden büyük projeler bunları da rahatsız etmişti.

Türkiye’nin kök değerleriyle, tarihiyle, coğrafyasıyla barışması, bölgesinde ait olduğu medeniyet havzasının önceliklerine göre hareket etmesi, gayri âdil beynelmilel ilişkilerde eşit statüyü tesis etmek üzere, “Dünya 5’ten büyüktür” diye Birleşmiş Milletler’in çarpık ve sömürüye dayalı yapısını değiştirme talebi küresel sistemi aleyhimize kuranların gazabını celbederdi elbet. 

Lâkin Geziciler bu büyük projelere karşı çıkmışlardı. ODTÜ’lü kimi gençler de uzaya gönderilen Göktürk  uydusunu protesto etmişlerdi. Yazılımlarını Türk mühendislerin yapmış olduğu bu uydu, antiemperyalist olma iddiasındaki kesimleri niye rahatsız ediyordu acaba? Millî ve yerli bir izahı olan varsa beri gelsin.

Karşı çıkılan projeler millî ve yerli olmanın gereği projelerdi oysa. Zira Türkiye dışarıya bağımlılığını asgari boyutlara indirgemeye hakiki egemenliğini inşa etmeye çalışıyordu. Millî olmak ülkenin bağımsız olmasından yana olmak değil midir?

Sonrasında dinî bir cemaat yapılanması sahaya sürüldü. Emniyet ve yargı ekseninde kurulan illegal paralel devlet yapılanmasıyla tanıştı ülke. Millî ve yerel olmaya vurgu yapan bu yapı başkalarının hesabına hükümeti düşürmeye kalktı. En çok da millî ve yerli olanı hayâl kırıklığına uğrattı.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat