Türkiye’de İslâmî ölçülere uygun bir devlet yapılanmasına geçileceğini sanıyorlar. 

Gülenci safderunlar 40 yıllık plan ve projenin, buraya gelinceye kadar harcanan onca enerjinin heba olmasına üzülüyorlar. Darbeyi engelleyen halka, halkı sokaklara çağıran Cumhurbaşkanı Erdoğan’a öfke besliyorlar, beddua ediyorlar.

Bu safderunlar yerel aktörlere bakarak ana planlayıcının kendileri olduğunu düşünüyorlar. Kurdukları paralel devletin asıl devlet olduğu inancıyla bu paralel devletin küresel devletlerle işbirliğine gitmesini ise devletler arasında bir işbirliği olarak telakki etmekteler. 

Aklı olan, biraz dünya siyasetinden ve darbeler tarihine dair bilgisi olan herkes bilir ki darbe girişiminin yerel ayağı FETÖ olsa da küresel planlayıcıları NATO ve bahusus ABD’dir. Yani sözde müttefiklerimizdir. 

Yapmak istedikleri de bir sır değildir. Onlar, Türkiye’yi istedikleri gibi yönetmek, bir yüzyıl daha Ortadoğu’da kendilerine bağlı jandarma gücü olarak tutmak istemektedirler. İsrail’in güvenliğini sağlamak, Türkiye’nin bölgesinde bağımsız politikalar geliştirmesini engellemek, dünüyle ve coğrafyasının ruhuyla barışık, başarılı bir model geliştirmesini önlemek istemektedirler. Bunu yapabilmek için de bu sefer FETÖ’yü iktidar vaad ederek darbeyle görevlendirmişlerdir. 

40 yıldır böylesi bir ân için hazırlanan yapıyı harekete geçirmek zor olmamıştır. Son yıllarda yapmış oldukları büyük hamlelerle iyice açığa çıkan ve darbe üstüne darbe yiyen bu yapı elemanları da zaten intikam duygularıyla yukarıdan gelecek her türlü talimata hazırlardı. 

Halkımız 15 Temmuz gecesi ABD’nin FETÖ eliyle Türkiye’yi işgal etmek istediğini görmüştür. Yani hem kuklayı hem de kuklacıyı tesbit etmiştir. Bu sebeple yapılan kamuoyu araştırmaları ABD karşıtlığının ülkemizde yüzde 95 civarına yükseldiğini göstermektedir. 

7 Ağustos günü 5 milyon insan İstanbul Yenikapı’da, 5 milyon da diğer 80 ilde hem darbecilerin yerel ayağını hem de küresel patronlarını telin etmek üzere sokağa çıktı. Dile kolay, 10 milyon insandan bahsediyoruz. Bu halk yerel ve bölgesel güçlere, daha da önemlisi küresel baronlara açık ve net bir mesaj göndermiştir: Bu ülke Çanakkale ruhuyla mukavemete hazırdır.. 

Ama Batı medyası bu muhteşem protestoyu göstermedi. Bakın, görmedi demiyorum, göstermedi. Aynı Batı medyasının Gezi olaylarını gece gündüz hem de bütün Türkiye sokaklardaymış gibi vermesini sadece bunların art niyetini ortaya koymak için hatırlatıyorum. Batı medyası, siyasileri darbecileri değil darbeye direnenleri mahkûm etti. 

Kimileri hem ülkemizde hem de küresel ölçekte laik Batı’nın dini bir yapılanma olan Gülen hareketinin arkasında olamayacağını, en azından bunun meşkuk olduğunu söylemeye çalışıyor. Bunu ileriye sürenlerin bir kısmı celladına âşık Batı hayranı kimselerdir. Bir kısmı da kripto parelelciler, hedef saptırmaya çalışanlardır. 

Oysa halk bu hakikati çok iyi bildiğinden ortaya 10 milyonluk bir tepki koymuştur. Mesele vatan ve ümmet meselesi olduğu için bu tepkiyi farklı siyasi düşüncelerine rağmen koyabilmiştir.