Yaşasın enayilik

  • GİRİŞ03.01.2019 11:42
  • GÜNCELLEME03.01.2019 11:46

Allah’a kulluk, mahlûkâta şefkat; dava budur! İnsan insansa yaratılmış her şeye şefkat gösterecek. Yaratılmış her ne varsa hepsinin bir Rabbi olduğunu ve hepsinin hâlıkının bir olduğunu bilecek ve her şeye, herkese şefkat gösterecek. Şefkat her şeye, ama önce insana… Çünkü insan eşref-i mahlûkat, yaratılmışların en şereflisi insan. 

 

 

Sel gibi olacağız şefkat bahsinde, önüne çıkan her şeyi ayırt etmeksizin katıp götüren bir sel gibi. Yahut güneş gibi olacağız; mümin kâfir, canlı cansız bütün yaratılmışa ısısından ve ışığından asla ayırmadan ve esirgemeden sunan güneş gibi. İnsana şefkat göstereceğiz en yakınlarımızdan başlayarak. “Akrep yapmaz akrabanın akrabaya ettiğini” diyen ataların yanıldığını bilerek başlayacağız bu işe. Önce yakın akraba... Derdi mi var; koşacağız. İşi mi var; halledeceğiz. İhtiyacı mı var; göreceğiz. Düğünü mü var; halay başı biz olacağız. Cenazesi mi var; ön safta biz duracağız. Gönlünü yapacağız yakın akrabamızın, onlardan hiç bir şey beklemeden koşacağız yanlarına, onlar bize söylemeden bileceğiz cümle sıkıntılarını. Yüzlerini güldüremiyorsak beraber ağlayacağız, bilecekler ki biz varız. O sana hiç gelmedi diyecekler, biz gitmeye devam edeceğiz. O sana filan zaman şöyle kötülük etmişti diyecekler, biz ona iyilik etmeye devam edeceğiz. O sana vermemişti diyecekler biz ona hep vereceğiz. Bu senin yaptığın enayilik diyecekler, gülecek ve diyeceğiz ki enayi olmak iyidir, yaşasın enayilik.

Deli diyecekler bize desinler. Delilerin ne kadarı velidir bilmem ama velilerin hepsine hayatının bir döneminde mutlaka deli demişlerdir.Hasan-ı Basri hazretlerine rahmet olsun: “Siz onları görseydiniz bunlar deli derdiniz onlar sizi görseydi bunlar Müslüman değil derlerdi.” O’nu gören deli olur elbet; deli olmayan O’nu göresi değil!

 

 

Allah, en yakınlarımızdan başlayarak tebliğ etmemizi emretti ve en yakınlarımızdan başlayarak iyilik etmemizi. İnsana anne babasından, eşinden, evladından, akrabasından daha yakını olan kişi kendisidir. Tebliği kendi öz nefsimizden başlayarak yapacağız, şefkati herkesten önce kendimize göstereceğiz. Kişi kendisine şefkat gösterir mi? Gösterir! Hemen her Peygamberin, zellesinin akabinde yaptığı tövbenin ortak cümlesidir: “Ben nefsine zulmedenlerden oldum!” Günahlarımız kendimize zulmedişimizdir öyleyse, kulluğumuz kendimize şefkatimiz. Azalarımıza şefkat göstereceğiz. Kendisini aracı kılarak işlediğimiz her günahın o azaya zulüm olduğunu bilecek ve onlara şefkaten yasaklanan işlerden uzak duracağız. Zulmetmemek şefkat göstermek değildir. Her azanın emredildiği bir iş olduğunu ve onu emredildiği hal ile yapmanın azalarımıza ve kendimize şefkat ve merhametimiz olduğunu bileceğiz. Harama nazar eden göze, sahibi zulmetmiş; Kur’an okuyan göze şefkat göstermiştir. Başkasının hakkına uzanan ele, el sahibi zulmetmiştir; yetim başını okşayan ele merhamet. Günaha giden ayak bizden davacı olacaktır, hayra koşan ayak bize duacı...

Sahibi! Sevmedim bu ifadeyi. Sen senin misin ki azalarının sahibi sen olasın? Azaların da, canın da sana emanettir. Kendimize ettiğimiz zulmü emanete kastetmeye eş bileceğiz öyleyse, kendimize gösterdiğimiz şefkati emanete sahip çıkmaya denk!

İnsanın yaptığı ibadetler kendisine şefkatidir ve başkasına gösterdiği şefkat kulluğunun bir parçası. “Yaratılanı sevdik yaratandan ötürü.” Tersinden ve içinize doğru okuyun Bizim Yunus’un şiirini, ürpereceksiniz. Yaratılanı sevmemek, onları yaratanı sevememek değil midir? Seveceğiz ve şefkat göstereceğiz çünkü sevmek bunu icap ettirir. Allah rızasına giden yollar içinde en kestirme olanı insana hizmettir buyrulmuş. Hizmet nimettir, anlayana!

Hizmet edeceğiz insana. Bir annenin kayıp evladını aradığı gibi arayacağız hizmet edebileceğimiz vesileleri, bir hastanın şifa aradığı gibi, bir âşığın asırlardır görmediği sevgilisini köşe bucak aradığı gibi arayacağız. Bulduk mu kaçırmayacağız fırsatı. Uçağa binerken önümüzde birisi olacak, kucağında çocuk, elinde valiz. Herkes o anneciğin yanından geçip çıkacak merdivenleri telaşla ama biz duracağız, yükleneceğiz o valizi, koltuğa kadar götüreceğiz. Uçak inecek ve biz soluğu onların yanında alacağız, valizi yükleneceğiz, belimiz ağrıyacak anne dua edecek ama. İşimize geç kalacağız, bebek gülecek ama. O gülüş gelecek aklımıza, o dua düşecek gönlümüze belimizin ağrısı şifa olacak kalbimize, güleceğiz. Faturasını ödeyememiş birisi çıkacak karşımıza, “Allah rızası için” diyecek; cebimizdeki son parayla ödeyeceğiz faturasını. Doğalgazı açılmış bir ev ısınacak akşama, kadın hamdolsun diyecek, çocuklar neşeyle havaya zıplayacaklar, adam gözleri dolu dolu “Allah razı olsun” diyecek. Enayi misin diyecekler bize, desinler. Hz. Ömer gelecek aklımıza, demeyeceğiz hiç bir şey, susacağız öyle mütebessim ve vakur. Namaza başlayan kölesini azad edermiş Hazreti Faruk(r.a) Bunu bilen kölelerden bazıları azad olmak için namaza başlamışlar, o bilmezden gelmiş. Demişler ki; “Kölelerin seni aldatıyor ya Ömer”, bakmış acı acı yüzlerine ve ölçüyü koymuş: Allah’la aldanan aldanmaz!

Birisinin bir işi olacak halledemediği, koşturacağız onunla beraber, şaşıracak “Yahu sen benden daha çok dertleniyorsun” diyecek, halimizi görenler “Senin bu işten bir menfaatin mi var” diye soracaklar, susacağız ve diyeceğiz ki; “Yok kardeşim, ben enayilerdenim sadece.” Dertleneceğiz kardeşlerimizin derdiyle. Borçlunun borcuna kendi borcumuza koşturduğumuz gibi koşacağız, hastanın tedavisi için kendi hastalığımıza derman arar gibi uğraşacağız, boynu büküğün yüzünü güldürmeye, açın karnını doyurmaya, talebenin yetişmesine, garibin işinin hallolmasına uğraşarak tüketeceğiz ömür dediğin çileyi.Divanelik güzeldir, enayiliğe paha biçilemez, delilik ahiret akçesi.

Dertleneceğiz kardeşlerimizin derdiyle. Başkasının derdi bizi gerecek. Başkalarının derdiyle uğraşmaktan kendi derdimize vaktimiz kalmayacak. Bir de bakacağız ki âsan oluvermiş cümle umurumuz. Bir de bakacağız ki garip kuşun yuvasını Allah yapıyormuş. Öleceğiz sonra, alacaklar bizi bir ulu divana. Sermayemiz yok, günahımız çok, amelimiz hiç olmuş. Perişanız, bükeceğiz boynumuzu, el-aman diyeceğiz, el-aman. “Getirin” diyecek o vakit bir ses belki de “Getirin!” Bir doğalgaz faturası koyacaklar terazinin sevap kefesine, bir valiz, bir burs, yetim bir tebessüm, içli ve fakir bir dua... “İlişmeyin kuluma” diyecek, “O benim enayilerimdendir, azad ettim onu.”

Şükür secdesine kapanacağız o vakit gözyaşlarıyla, omzumuza bir el dokunacak şefkatle, bizi kaldırıp sarılacak boynumuza heybetle ve usulca fısıldayacak kulağımıza: Allah’la aldanan aldanmıyormuş değil mi? 

YENİ ŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat