Şarkılar Seni Söyler... Dillerde Nâğme Adın...
- GİRİŞ08.06.2009 11:15
- GÜNCELLEME08.06.2009 11:15
Hangi makamdan olursa olsun yüreğimizde Türk sanat müziğinin endamı bir başkadır.
Geçen yılları tozlu raflarından çıkarıp, gönlümüzün minesinde biriktirdiğimiz ne var ne yok koyarız önümüze. Keşkeler, eyvahlar ve ahlar zincirinin halkalarına bir de gözyaşlarımızı ekleriz bazen. Çoluk çocuk büyümüştür ama evin her köşesinde hala onların sesi, ilk adımları, ağlamaları, telaşları, yuvarlanan kahkahaları canlanır.
Geçen yılları tozlu raflarından çıkarıp, gönlümüzün minesinde biriktirdiğimiz ne var ne yok koyarız önümüze. Keşkeler, eyvahlar ve ahlar zincirinin halkalarına bir de gözyaşlarımızı ekleriz bazen. Çoluk çocuk büyümüştür ama evin her köşesinde hala onların sesi, ilk adımları, ağlamaları, telaşları, yuvarlanan kahkahaları canlanır.
İçinizde bir değirmen, öğütmektedir ne yaşadıysanız. Bir de artık yaşlandıysanız ve aynadaki yüzünüz çizgilerine kavuşmuşsa, gençler size abla abi değil de amca teyze diye hitap ediyorsa artık saatlerin günlerin ahesteliği söz konusu olmaz yaşanılan zaman diliminde.
Anılar ağır ve her notasında yıllanmışlık vardır, geçip giden zamanı tutamayan ellerimiz kavuşur acizliğimizle ve düşündürür bizi radyoda dinlediğimiz bir Hicaz eser.
ÇEKİÇ gibi iner şakaklarımıza pişmanlıklarımız. Heder eder bazen hiç yere edindiğimiz düşmanlıklarımız ve inceden bir ses söylemektedir o esnada "Ben Gamlı Hazan Sense Bahar" diye.
Eski siyah beyaz Türk filmlerinde duyduğumuz şarkılar çocukluğumuzu hatırlatır birden. Annemizin o sıcak sesi evin içinde yankılanırken siz henüz HAYAT denilen sahnenin gaddarlığından habersiz, çocuk halinizle elinizde çelik çomak ya da oyuncak bir bebek dolanırsınız hatıranızda. Para pul telaşı, ikiyüzlü insanlar tayfası, yalan sevdalar, sahte dostluklar, kirli duygular yoktur hayatın o safhasında lakin o anlamlı şarkıların varlığından da bir habersizdir.
Zaten o şarkılar, en demli çağlarımızda kanımıza girer. Yıllarca dinlemişliğimiz kulak dolguluğumuz olmasına rağmen bir vakti vardır o şarkıların tadını ruhumuzda hissetmek için.
"Seni Ben Ellerin Olsun Diye mi Sevdim" diyebilmek için yılları biriktirmek gereklidir. 20 yaşında bu şarkıya eşlik etseniz ne olur etmeseniz ne olur. İlla birini sevip ellere vermeniz de gerekmez bu yağmur yüklü bulutları üzerinde barındıran esere yüreğinizle katılmak için.
Geçen zaman, size etrafınızda muhakkak bu hisleri yaşayan kişileri gösterecektir ya da "Bir İhtimal Daha Var O da Ölmek mi Dersin" diyebilmek için en doğru zamanın ömrünüzle ömürsüzlüğünüz arasındaki mesafenin kısalmasıyla alakalı olduğunu keşfedebilmeniz için.
Şarkıların tadı belki de burada çıkıyor. İçli bir keman sesine dolanan "Dönülmez Akşamın Ufkundayız" adlı eseri göğüs kafesiniz şişerek dinlemek ancak ve ancak benim ne demek istediğimi anlayan insanlara mahsustur. Ahh ahh diyerek içlenmek, kirpiklerde yaş biriktirmek yada yüreğine akıtmak yine ancak ve ancak yılları biriktirenler için geçerlidir.
Yazdıklarımı anlamak için evvela geldik gidiyoruz kelimesini dile dolamak gerekir. Ki o cümlede anlatılmak istenen YALAN DÜNYA temasıdır.
İlkokulda çekilmiş fotoğrafınıza üniversite çağlarında bakarken gözünüze çarpan şeylerle, 40'lı yaşlarda hissettikleriniz elbette aynı olmuyor. Biz şanslı sayılırız ki bu ölümsüz eserlerin bezendiği zamanların çocuklarıyız hala.
Lakin bizim ardımızdan gelen nesiller bu duygulu şarkıların hiç birinden haberdar olmadan büyüyecekler. Onların anılarını biriktireceği şarkıların sözleri modern bir anlatım içerecek. İleride yaşlandıkları zaman sallanan sandalyelerinde dizlerinde bir battaniye ile ellerinde kitaplarını okurken "Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz İstanbul"u dinleyemeyecekler.
Onlar bekli de bizleri bile anlayamayacaklar. Aşkları acıları hüsranları başka şekilde anlatıyoruz artık. Kim derdi ki bir gün "ALLAH BELANI VERSİN" adında bir şarkı yapılacak ve Türkiye’nin en çok satan şarkısı olacak? Değer yargılarımız dilimizle alakalı değişimler yaşarken bizler nasıl olur da onlarla ayni dili konuşabiliriz ki?
Not: Eskilerimiz ALLAH BELANI ALSIN derlermiş
(Yine bir üstadım eklemesini yaptı yazıma.)
ŞİMDİ BİR İTİRAFTA BULUNACAĞIM
Kimsenin şarkısını yermiyorum aslında. Bu uğurda en büyük çuvaldızı kendime batırıyorum. Zehir zemberek sözleri olan bir sürü şarkıyı bende toplumumuza kazandırdım. Cehalet dönemim deyip haksızlık etmeyeceğim kendime lakin sanırım biraz derlenip toparlanmanın ve toplumsal görevleri üzerime almanın zamanı geldi. Keşke daha ifadesi eksiksiz ama usturuplu anlatımlar seçmiş olsaydım.
Bu birazda çocukluk döneminde bamya yemeyip çikolataya saldırmakla alakalı olsa gerek. Şimdi üzerine biraz limon sıkıp suyuna bana bamya yemenin tadını iyi bilenlerdenim.
Kendini bulmak aramak sormak eleştirmek zamanla meydana gelen olgular. Yaptığım hiç bir şey den pişmanlık duymuyorum çok şükür ya da bir başka anlatımla pişman olacağım şeyler yapmamaya çalışıyorum ama yine de hatalar hepimiz için.
Yıllar sonra benim de müzik adına yaptığım eserlerin ah çekilerek yada insanın içinde derin bir anlam bırakarak anılması sanıyorum zor bir mevzuu. Her kes haddini bilecek. Hem özeleştiri yapıyor hem de kendimi tetikliyorum. 20 yıl az olmasa da hala yolun başındayım demek istiyorum. Neden mi?
"BİR TATLI HUZUR ALMAYA GELDİK KALAMIŞ"tan demekle "BIRAKIP KAÇMAK SANA YAKIŞIR ANCAK" demek arasında dağlar kadar fark var da o yüzden. İmza atmak için önce kendini tamamlamak gerekliymiş. Bunu öğrendim ve bundan da gurur duyuyorum.
O HALDE
Sanat müziğimizin (musikimizin) devam etmemesi ve bitiyor olması konuştuğumuz yeni Türkçe ile alakalı diye düşünüyorum.
ÇOCUKLARIMIZA musikimizden örnekler dinletmek belki bir nebze devamlılığı arttıracaktır ve bu şarkılar popüler müzik anlayışımızı da şekle şemâle sokacak.
Rapti poptu popüler müzikti derken kopuyoruz temellerimizden.
Kendi adıma söz veriyorum artık yazdığım şarkıların sözlerine daha dikkat edeceğim.
Beni takip edenler
Yorumlar4