Öpüşmek, sarılmak şart mı?
- GİRİŞ10.02.2011 07:19
- GÜNCELLEME10.02.2011 07:19
Nasıl başlayacağımı bilemiyorum ama tutayım bir kenarından, gerisi çorap söküğü gibi gelir diye umut ediyorum. Hiç hazzetmiyorum, şu yanak yanağa öpüşmelerden, elleri kenetlercesine tokalaşmalardan, gel bakayım şöyle deyip, kaburgaları kırarcasına sarılmalardan…
Hele ki gribin; bu denli yaygın olduğu zamanlarda, neden hala insanlar selamlaşırken, bu yöntemleri kullanırlar bilemiyorum. “Merhaba”, “merhaba” varken, illa, haldır huldur tensel temas şart mı? Aslında sadece, grip bulaşacağından değil, normalde de görüntü olarak bana hoş gelmiyor.
Hele ki, iki çiftin yolda birbirlerini gördüklerinde, selamlaşmalarına dikkat ettiniz mi? Eller dolu olabilir, ortam sıkışık… Lakin hiç mühim değil. Bir anda durulur ve “vayy canım kardeşim”, mucuk, getir öbür yanağını, mucuk, sarıl bakayım vs … Aynı fasıl hanımlar için de geçerlidir .Kalabalık yolda 4 kişi, omuzlarına çarpıp geçenleri umursamadan , dururlar ve selamlaşırlar. Ne kadar ilginç bir sahnedir o aslında.
Tamam, anlıyorum, insani duygularımız, bu yanlarımızın kabarmasına sebep veriyor olabilir. Elbette ki; karşımızdakini kalbi yaklaşımlarımızla selamlıyoruz ama ben yine de bu öpüşme, sarılma faslının ortadan kalkması taraftarıyım.
Çocuklara ve bebeklere de aynısı yapıyoruz. Kundaktaki bebe öpülmez! Koklanır. Adet böyledir. Çocukları da kendimize benzettik, yanaklarının ikisini de uzatıyorlar öpelim diye. Yahu neden öpüyoruz? İnsanın yüzüne, gözüne, gün içi onca mikrop yapışıyorken ne gereği var, minik yavrucakları, ortama dâhil etmenin?
Ne ilginç huylarımızı tutuyor, bırakmıyoruz kökünden ve ne olmazsa olmazlarımızı terk ediyoruz.
Bizim; tuvalet kültürümüz bile yok! Ben evlerden değil, sosyal paylaşım alanlarının tuvaletlerinden bahsediyorum. Duvarlarını, nasıl bulmak istiyorsan öyle bırak… Yazılarının süslediği yurdum helalarından söz ediyorum. Girseniz bir türlü, girmeseniz bir türlü! Çoğu; ihtiyaç gidermeyi bırakın bir kenara , elinizi yüzünüzü yıkamak için bile kullanamayacağınız kadar pis durumda…
Gelelim mevzuumuza ;
Geçenlerde bir alışveriş merkezinde imza günündeyim. Sağ olsunlar, sevenler yalnız bırakmadılar, sohbet öncesi ve sonrasında, ilgi alakaları çok sevindiriciydi. Resim çektirmek isteyen güzel yürekli hanımlarımızdan; öpüşmek, sarılmak yok diye; sohbet öncesi ricada bulunmuştum ama olmadı, yapamadık... Ta uzaklardan, benim için geldiğini söyleyen şirin teyzem; avucundaki mendile burnunu silene kadar, (ben de anlamamıştım ama çoktan kapmıştım gribi) bana, kendi elleriyle yaptığı patatesli böreği hapur hupur yedirdi. İçimden dedim ki; “git bari elini yüzünü yıka, evde çocuk var, belki bir ihtimal hastalanmazsın.” Malum, oğlum da sene yarısı tatilinde ve evdeyiz. Ona da geçerse çok üzülürüm .
Kalabalıktan müsaade isteyip , tuvalete doğru ilerledim. İçeri girdim, ortamdaki koku ve pislik öğürmeme sebep olunca, hemen çıktım. Tekrar yerime oturdum ve kolonyalı mendil rica ettim. Zaten, artık çok geçti.
Netice;
Yazımı, maskenin arasından nefes almaya çalışarak yazıyorum. İki günde, iki serum, tahliller, ilaçlar, ıhlamurlar derken hayatım da unutamayacağım bir grip deneyimim oldu. 5 gündür, sersefil halde inleyerek yaşam sürdürüyorum. Ciğerlerim ağzımda, öksürürken, kendi soluduğum havayla boğulacakmış gibi oluyorum.
Çin, kuş, domuz, keçi gribi demesi kolay ama yaşayan çok iyi biliyor ki bu gripler bizim eski griplerden değil. Annem, 3 bilemedin 4 günde ayağa kaldırırdı bizleri ve toparlanırdık hemen. Nezle desen, iki günlük bir şeydi.
Önerilerim
Doktora gitmeden, kendi kafanıza göre ilaç almayınız. Hele ki antibiyotik asla! Hastalığınız süresince mümkün olduğu kadar çok sıvı tüketiminde bulununuz ve istirahat etmeye çalışınız. İlaçlarınızı, muhakkak saatinde ve sektirmeden alınız. Uykusuzluk, vücut direncini düşüren en önemli etkenlerden biridir. Düzenli uyumaya gayret gösteriniz. Öpüşmeden, tokalaşmadan selamlaşmaya çalışınız.
Umumi tuvaletleri, pis ve bakımsız gördüğünüzde, yetkili birini bularak haber veriniz. Herkes; bulmak istediği gibi bıraksın diyeceğim ama işe yaramayacak. Bu sebepten, kötü kullanımları gördüğümüzde, şahsı kendimiz uyaralım. Belki, utanma duyguları vardır.
Bir hapşırığa bir kâğıt mendil… Kumaş mendillerin ömrü, kağat mendiller gibi tek kullanımlıktır. Israrla avucunuzda büküp, tekrar tekrar kullanmayınız.
Ekrana bakmaktan değil ama hastalıktan, yine gözlerim yanmaya başladı. Parmaklarım bile ağrıyor. İlaç saatim de geldi. Allah’tan içim rahat. Ne kimseye bulaştırdım, ne de bilinçsizce hareket ettim. Yendim seni grip… Yendim…
Op. Dr. Ömer Aydın Hocama teşekkürlerimi sunarım.
Serdem Çoşkun - Haber 7
serdemcoskun@gmail.com
Yorumlar18