Dul kadın deyince ne geliyor aklınıza?
- GİRİŞ10.03.2011 10:46
- GÜNCELLEME10.03.2011 10:46
Çok özel durumlar haricinde, kim boşanmak için evlenir ki? Ya da aklıselim hangi insan, bu kutsal kurumun zamana yenik düştüğünü savunabilir? Muhakkak sebepleri, acıları, başa çıkamadığı sancıları vardır bir tarafın... Ve diğer taraf, farkında değildir evlilik kurumunun asaletinin. Hiç bir koca, karısını ütü yapmayı beceremiyor ya da hiç bir kadın kocasını, arabamın kapısını açmıyor diye boşamaz.
Altı doludur sebeplerin ve üstü örtülmüştür yıllarca... Sonra bir gün dayanamayıp toplum baskısına, verilir son karar. Toplum baskından önce kendi baskınıza da yenik düşebilir ya da isyan edebilirsiniz o da ayrı...
Malumunuz, artık hemen hemen her şeyin cevabını internetten buluyoruz. Ben de “dul kadın yazayım, bir bakayım neler bulacağım” dedim.
Saygı çerçevesinde en çok bu iki açıklamaya yer verilmiş.
‘Dul diye kocasi veya karisi vefat etmis birisine denir. Kocasi veya karisindan bosanmis kisiye ise dul denilmez ona bosanmis denir.’
‘Boşanmış veya eşi vefat etmiş kadına da dul kadın denir ‘ .
Sanki küfür gibi söylendiği ortamları görüp duymadım mı? Çok...
“Dulluk, korkutur, hatta hayattan soğutur” derdi bir büyüğüm... “Lakin, nefes almaya başladığınız gün de olabilir” diye eklerdi.
20 yıl sessiz çığlıklar atmayı öğrenmiş bir öğretmenin sözleridir bunlar. Eşinden yediği dayakları, gözyaşlarıyla bile saklamaya hakkı olmayan bir öğretmen...
Bir keresinde, ben daha küçük bir çocukken, annemle babamın alt komşuları boşanmasın diye yemeğe çağırıp, “ortada bir çocuk var aman etmeyin eylemeyin” dediğini hatırlıyorum. Ve ben şu anda, o öğretmenden söz ediyorum.
Bir oğulları vardı ve biz üst katta olduğumuz için kavga anında o çocuğun hıçkırıklarını duyabiliyorduk! Öğretmen hanımın gıkı çıkmıyordu fakat evde birçok eşyanın kırılma dökülme sesleri kulağımıza geliyordu. Banka memuru eş, dışarıdan bakıldığında aklına malik, düzgün biri gibi görünse de başka bir sevgilisi olduğunu tüm mahalleli biliyordu. İçkisi, sigarası, kumarı yoktu. Bir dayak bir de sevgili...
Kimisi, öğretmen hanım için, “otursun oturduğu yerde” diyordu, kimisi ise “çekmesin bu ahlaksız adamı” ...
Dedikodu aşikar, öğretmen hanımın velileri endişeli idi. Her zaman olduğu gibi elma ile armudu karıştırmışlardı. “Bu hal vaziyetinde, çocuklarına iyi öğretir mi, öğretmez mi?”
Neyse, bizim alt komşular boşandılar. Aşırı geçimsizlik, dayak ve ihanetten. Mahalle de boşanan ikinci çift olmuşlardı. İlki, epey sorunlu ve olaylı bir ayrılıktı. Bunda ise, eşlerden birinin öğretmen diğerinin banka memuru olması sebebiyle, durum daha bir oturaklı seyretti.
Öğretmen hanım’a “boşan” diye akıl veren ev kadınları, iş hukuki olarak son bulduktan sonra, kocalarından kıskanıp kadıncağızı evlerine dahi sokmadılar. Beylerden ise bir kaçı,’vallahi ben bakkalın üst katındaki Meral ablanın yalancısıyım’, “sana ev açayım” deme cesaretini göstermişler.
Başkalarının düştükleri aciz durumlara, sırf ego tatmininden o anlık “vah, vah!” diyen aşağılık insanlar, sonrasında kına yakabiliyorlar ellerine! Bu elbette ki dünyanın her yerinde böyle lakin kendi insanımızın özü bu değildi bir zamanlar...
Şeytan ona uymamız için yalvarıyor. Peki biz çok iyi insanlar olduğumuz için mi onu kıramıyoruz!
Bizim gibi ülkeler için boşanmak, kadının, ‘mutsuzluk, umutsuzluk fermanını ‘kendi elleriyle imzalaması olabilir mi acaba? Erkekler için çok şey değişmiyor sanki. Çünkü bizler peşin hükümlü ve yeri gelince kötü kalpli olabiliyoruz.
“İhanete uğrayan kadın sabretmeli midir? Yuvası dağılmasın diye susmalı mıdır?
Hele bir de ortada ‘yavrucaklar’ varsa, sorarım sizlere ne yapmalıdır?
Ya da şiddet gören kadın, çenesini kapatıp ,bu kadere razı mı gelmelidir?
Boşansan bir dert, boşanmasan bir dert midir?
Kadınlara melek görüntüsü verip, erkeklerimizi canileştirmek değil amacım... Ben ne melek yüzlü, şeytan ruhlu kadınlar tanıdım!
Bu konu hakkında belirgin kararlarım yok artık benim... Zaman içersinde verdiğim kararların adı, şimdilerde tecrübesizlik oldu. Bu sebepten, şu an beni okuyorsanız, kendi fikrinizi saklamayıp yazmanız için yazdığımı da unutmayınız. Eleştirmekten çok, siz neler düşünüyorsunuz ben bunu bilmek istiyorum. Size pencereler açacağım, siz de dışarı bakıp ne gördüğünüzü söyleyeceksiniz.
Haydi başlayalım...
-İki çocuklu dul bir kadınla, daha önce hiç evlenmemiş bir erkek olsanız evlenir misiniz?
-Eşinizin arkadaşı, boşanmış bir dul olsa, en yakın arkadaşı olmasına müsaade eder misiniz?
-Dul kadın deyince aklınıza ilk gelen şey ne oluyor?
-Duygularına dur diyebileceğine inanıyor musunuz? Ya da Türk filmlerindeki gibi, bastırdığı hislerine yenik düşeceği ihtimali aklınızdan geçiyor mu?
-Başarılı bir iş kadını ama dul... Gecenin bir yarısı, elinde çantası evine dönüyor... “Hımm acaba bu kadın nerden geliyor? Bu saatte iş olur mu canım” der misiniz demez misiniz?
Ben demem... O demez... Ama diyenler var ...
Biraz cesaret istiyorum ve bu kapısı olmayan duvarı, sizlerin yorumlarıyla çatlatmak istiyorum. Kırmak imkânsız biliyorum.
İçinde Allah korkusu, yanıp tutuşan yüreklerin bu anlamda verecekleri cevapların samimiyetine sonsuz inanıyorum...
Lakin, ağzında Allah kelamı içi fesatlık dolu yürekler size de soruyorum! Bir kez olsun, samimi davranın. Korkmayın kimse tanımaz sizi...
Dul kadın deyince ne geliyor aklınıza?
(Not: Konumuz dul kadınlar...Lütfen,dul adamların da sorunları var deyip başlamayın yazılarınıza )
Serdem Coşkun - Haber 7
serdemcoskun@gmail.com
Yorumlar34