Ayşe Özyılmazel Taran kendi yasını mı yalanladı?
- GİRİŞ07.07.2011 09:58
- GÜNCELLEME07.07.2011 09:58
Ben bayan Taran’a ilk olarak, sevgili babacığı Neco’nun kendisinden 25 yaş küçük bir bayanla evlenmesinin ardından, tepkisini yazısına taşıdığında odaklanmıştım. Hatta annesi için çok üzüldüğünü düşünüp kendimi onun yerine koyup, ben ne yapardım acaba diye durumu içselleştirmiştim.
Sonrasında, birkaç isyanına tanık oldum. Evliliklerin vefasız yanlarının kendisini acıttığını, yıllarını birbirine veren çiftlerin bir anda nasıl yabancılaştıklarını anlayamadığını ifade etmişti. Hem cinsim olarak kendisini taktir etmiştim. Hatta bayan Taran, bozulan evliliklerde çocuk kaç yaşında olursa olsun çocuktur düşüncemi perçinlemiştir.
Sonrasında birçok isimle yazıldı, anıldı ama benim aklımda O; annesinin babasına verdiği yılların ardından, hesabını biraz sesli ama asilce soran biri olarak kalmıştı... Aşk hayatından bana neydi ki hem? Hiç umrumda olmaz ve zaten bu şekildeki haberlere ehemmiyet veren biri de değilimdir. Ben kendimden mesulümdür. O kendisinden... Ve herkez aynı şekilde.
Özel yaşantısı hakkında en ufak fikrim gelişmemiştir Ayşe hakkında. Üstüme de vazife değildir ayrıca...
Diyorum ya, sanki kadın haklarını savunan ve yitip giden evliliklerde bayanların sessizliğini yazıya döken biri gibiydi benim için. Baba, bu anneme yapılır mıydı? Onca yıl yanında, en zor anlarında, pes etmeden seninle yürüyen bu kadına haksızlık reva mıydı? Der gibiydi Ayşe...
İşte bu yazısında ...
-Bir yastıkta kocamak denen şeye inanmıyorum. O kadar tahammülüm var mı bilmiyorum. Erkeklerin hayatımızdan gelip geçeceğini, yine sonunda kadın kadına kalacağımızı düşünüyorum. Kabak tadı gitmiyor bir türlü. Sevdiğim adamla beraber yaşlanmak istiyorum.
Yorumum yok, ortaya karışık hislerim var! Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi! Çarşamba akşamı 'İlk Aşk' filminin galasına gittim. Her zamanki gibi biraz kokteyl izlenimi, biraz davetli yoklaması üstü film seyredeceğim işte. Deri ceketli Halit Ergenç yeni Bond Daniel Craig'i andırıyor, Bergüzar Korel İclal Aydın'nın eski haline ne kadar benziyor, İpek Tuzcuoğlu o saçları nasıl kabartıyor tadında kokteyl düşünceleri dönüp duruyor aklımda. Vakit geliyor, sinema salonunun kapıları açılıyor ve yerime geçiyorum. Filmin sonunda iki damla yaş süzülüyor gözümden. Toparlanıp salondan çıkış kuyruğuna giriyorum. Kapının önüne gelince ışıklardan gözüm kamaşıyor. Aman Allah'ım bu da ne?!!
HEPSİ AYNI ANDA!
Hah! Özcan Deniz kamera ordusuna demeç veriyor! Ayağındaki beyaz spor ayakkabıları, jean'i ve beyaz gömleğiyle tikican Özcan "Bir an o kasabada yaşamak istedim" diyor. Çaktırmadan arkasından geçerken duyuyorum. Tam arkadaşlarımı görüyorum ki burnumun dibinde bir mikrofon bitiyor. Muhabir bir şeyler soruyor. Acaba film hakkında görüş mü alacak? Atilla Dorsay yok mu? "Pardon duyamadım, ne dediniz?" dememe kalmadan on tane daha kamera geliyor ve beni köşeye sıkıştırıyorlar. Dediklerini anlayamıyorum, hem bu kameraların ışıkları gözlerimi kamaştırıyor. "Anlamadım ne dediniz?" "Babanızla anneniz boşanıyormuş ne diyeceksiniz, yorum yapar mısınız?" diyorlarmış. Çok akıllıyım ya "Yorum yok" deyip yırtacağımı zannediyorum. Köşeye sıkışmışım kaçamıyorum. "Ama bir şey söylemeyecek misiniz?", "Yazılanlar doğru mu?" diye soruyorlar. Hepsi aynı anda! Bozuk plak gibiyim durmadan tekrarlıyorum "Hayır, yorum yok, konuşmayacağım."
KABUSTA MIYIM?
Yürüyorum peşimden geliyorlar. Allah'ım kabusta mıyım? Günde beş öğün etrafında kameralarla gezen Hülya Avşar'ı Deniz Akkaya'sı, İbrahim Tatlıses'i ne yapıyor acaba? Bence korkunç bir hal. Kendimi dışarı dar atıyorum. Yorumum neymiş? Hani kızları olarak. Ne yalan söyleyeyim; yorumum yok, hislerim var. Fatih Aksoy'un demeçlerine, Hülya Avşar'ın evlilik fikirlerine, Pınar'ın devrimine yorumum var ama buna yok! Biri babam, biri annem ne yorumum olacak Allah aşkına! Dedim ya hislerim var. Mesela bir gün kadın olarak birçoğumuzun yalnız kalacağını hissediyorum. Bir yastıkta kocamak denen şeye zaten uzun zamandır inanmıyorum. O kadar tahammülüm var mı bilmiyorum. Erkeklerin hayatımızdan gelip geçeceğini ve yine sonunda kadın kadına kalacağımızı düşünüyorum. Ağzımdaki kabak tadı gitmiyor bir türlü. Sevdiğim adamla beraber yaşlanmak istiyorum ama hiçbir şeye güvenmiyorum. Yorum yapamıyorum.
Ayşe Özyılmazel…
Okumayanlarınızın çok olduğunu düşündüğüm için yazıyı tekrar kendi sayfamda sizlerle paylaşmak istedim. Sevin sevilin, ya da kavga edin yiyin birbirinizi… Deliler gibi aşık olun, evlenin ya da evlenmeyin…Kırıp dökün kalbinizi sonna özürler dileyin, yerlere serin hislerinizi… Bana ne sizden? Değil mi ama normal şartlarda bana ne sizden ?
Ama siz milletin gözüne sokarsanız, nispet gibi hatta ilk aşkınızı yaşar gibi yaparsanız oklar hedefi bulur.
Şimdi soruyorum ne gereği vardı? Siz yine yaşayın aşkınızı, o kutsal halkayı takın parmaklarınıza ama bunu panayıra çevirmenin anlamı ne?
Morale en çok ihtiyacı olduğu zamanda, kanser tedavisi gören bir kadına reva mı bu?
3 maymunu oynamayı çok isterdik memleket olarak lakin, sizin unuttuğunuz birşey var… Bunu bir müddet için siz ikiniz oynamalıydınız…
Yorumlar3