İstanbul'da deprem olursa neler olur?
- GİRİŞ17.11.2011 09:11
- GÜNCELLEME17.11.2011 09:11
Çabuk ağlarım... Çok çabuk duygulanırım. Bir kalbim var benim, çoğunun aksine hala insanlık için güm güm atan.
Merhametim ve vicdanım kâfi uykularımın bölünmesine.
Üç kuruşluk canım yok benim... Kimsenin yok. Haybeye yaşamaya isyan edenlerdenim. Güzel ve hakkaniyetli yaşama arzum, hayatıma dair seçimler yaparken rehberlik eder bana. İzlemeye çalışırım lakin ne kadar başarılıyım orası tartışılır.
Yine de bildiğim şu ki... Çalmadım çırpmadım. Düşküne eziyet, Allah’a isyan etmedim. Can almadım. Dostu, düşmana kırdırmadım.
Hiç yalan söylemedim dersem yalan söylemiş olurum. Çünkü insanım ve hatalarım var elbette. Lakin, kul hakkı almaktan çok korktum ve inşallah hep de korkuyor olacağım.
Yıllardır sorarım kendime... Kar soğuğunda, üstte yok başta yok, elde yok avuçta yok... Öyle bitap bir halde, aç bilaç sokaklarda kalakalsaydım, fırından ekmek çalar mıydım acaba diye?
Şanslıyım. Böylesine imtihanlarım olmadı benim...
Evim, başıma yıkılmadı. Anamı, babamı kaybetmedim deprem enkazı altında. Ya da üzerimde betonlar, hayatta kalma savaşı vermedim.
Ölsen bir türlü, ölmesen bir türlü böyle anlarda...
Hayatta kalanların, her gün görüp de yavaştan öldüğü, akıllara durgunluk verici, insanlık dışı durumlarla karşılaşmadım.
Hepimiz günlerdir okuyor ve izliyoruz. Van’da insanlarımız ölürken, insanlığın da öldüğüne tanık oluyoruz. Evet yardımlar yerini buluyor, devletimiz seferber oldu buna hiç şüphe yok ama akbabalar gibi bekleyen, garibanları soyan….
İstanbul... Ey koca İstanbul... Seninde bu deprem felaketinden nasibini alacağın söyleniyor. Diyorlar ki taş üstüne taş kalmayacakmış. Ortalık cehennem yerine dönecekmiş.
Tabii kimsecikler kalkıp da bunları televizyonlarda bu şekilde dile getirmiyor ama kulaktan kulağa, fısıltı gazetesi bu tip söylemlerle çalkalanıyor.
Mutfakta su içerken, gözlerimle sağa sola bakındım ve 7 şiddeti üstü olası bir depremi o an oluyormuş gibi hayal ettim.
Aslında edemedim. İkinci katta yaşıyorum. Pencereden atlarım diye düşündüm. Olmadı kapıdan hızla çıkar, merdivenlerden inerim. Olmaz mı?
Yanıma para almalı mıyım?
Ne lazım bana? Ne ?... Palto? Yiyecek? Off off...
Peki ya ben bunları yapamadan bina çökerse?
Su takılır mı insanın boğazına? Takıldı azizim takıldı... İçemedim.
Ertesi gün, bir mimar-mühendis arkadaşımla korkularımı paylaştım ve tabii ki sorularımı da...
İstanbul’un eski yapıtları mesela Sultan Ahmet Camii’ni düşünürsek, onlar daha mı dayanıklı depreme? Şimdiki yapıtların sağlamlığına inancım neredeyse sıfır.
Sultan Ahmet Camii’nin de ve diğer tarihi pek çok yapının da elbette ki olası büyük bir depremde yıkılma riski vardır. Tarihte yaşanmış bazı büyük depremlerde zaten pek çoğu değişik oranlarda hasar görmüştür ve yeniden onarılmıştır. Bugünkü koşullarda yıkılmayacaklarını kimse iddia edemez.
İstanbul ilçelerinin yol haritası, olası bir, 7 şiddetli ve üstü depremde, yardım getirip götürmeye müsait bir şekilde mi düzenlenmiş sizce?
-İstanbul’un yolları, olası bir depremde özellikle yerleşimin ve eski yapıların çok olduğu veya gecekondu tarzı yapılmış binaların yoğunlukta olduğu yerlerde tamamen ulaşıma kapanabilir. İstanbul’un ana arter civarları hariç çok büyük bir bölümüne hiçbir şekilde uzun süre ulaşılamayabilir, binlerce bina yıkılacağı için ne yazık ki tam bir kaos ortamı yaşanabilir.
Bu, Taksim'de , Ortaköy'de gördüğümüz yan yana binalardan biri çökse, iskambil kâğıdı gibi diğerleri de çökecek anlamına mı geliyor?
-Yapıldığı yerin koşullarına göre yakın veya birbirinden uzak zamanlarda, aralarında boşluk bırakmaksızın yan yana bitişik olarak yapılmış yapılar bitişik yapılardır. Genellikle taşıyıcı sistemleri birbirlerinden bağımsızdır. Bu tip yapıların en büyük kusuru genelde şehir merkezlerinde ana caddelerde yer almaları olup, özellikle zemin katları işyeri veya dükkan olarak kullanılmaktadır. Çoğunlukla da yapılan tadilatlarda taşıyıcı sistemlerine zarar verilmektedir. Bu nedenle de deprem anında bu tip binalar ağır hasar görmekte veya yıkılmaktadır.
Bir müteahhit ve mimar gözüyle, İstanbul’un depreme en dayanıklı bölgeleri nelerdir?
-İstanbul’un depreme en dayanıklı bölgeleri zemin yapısı bakımından , Marmara Denizi’nden geçen fay hattına en uzak olan kuzey bölgeleridir. Tabii; depreme karşı dayanıklı yapının, yeni deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılmış ve mühendislik hizmetleri ile yapımı kontrol edilmiş olması da esas alınması gereken bir husustur. Kendi bulunduğu zemin özelliklerine uygun olarak projelendirilmiş, kaliteli malzemeler kullanılarak ve denetlenerek yapılmış bir yapı olması gerektiği de unutulmamalıdır.
Peki en riskli yerler?
-En tehlikeli bölgeler için ise, Anadolu Yakasının sahil kısımları ile Avrupa Yakasının güney kısımlarıdır diyebiliriz.
Evinin depreme dayanıklı olup olmadığını nasıl anlayacak bizim insanımız? Bunun bir ölçeri var mıdır? Yasal olarak nasıl bir yol izlemelidirler?
-Evinin depreme dayanıklı olup olmadığını öğrenmek isteyen vatandaşlar Mimar ve Mühendis Odalarının kendilerine yakın şubelerine başvurabilecekleri gibi bağlı bulundukları Belediyelerden de yardım isteyebilirler. Binaların deprem dayanıklılık raporu, mühendislerden oluşan bir heyetle ve bilimsel yöntemlerle incelenerek verilebilecektir. İçinde oturulamaz denilen binalar belediye tarafından tahliye ettirilecektir.
Buna para derdinde olan mülk sahipleri yanaşmaz ki? Bu durumda, o raporu edinmek onlar için büyük bir risk olmaz mı?
Sessizliğini koruyan arkadaşım son olarak şunları ekledi anlatımına...
Genelde bize yöneltilen soruların başında ev alırken nelere dikkat etmeliyiz sorusu gelir. Haber7 okurları için şunu söylemek isterim ki, genel olarak 1999 depreminden sonra değişen inşaat yönetmelik ve standartlarına uygun olarak yapılmış projeli ve ruhsatlı binalardan ev alınmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki Türkiye’de müteahhitlik sistemi ve kanunu, İlkokul mezunu olan herkesin bu sektöre girebilmesine müsaade etmektedir. Dünyanın medeni hiç bir ülkesinde bu şekilde her isteyenin inşaat yapamayacağı su götürmez bir gerçektir. Bundan dolayı ev alırken binayı yapan firmanın da araştırılmasında fayda vardır.
İşte böyle sevgili okurlar... Şimdi ben ev sahibime gidip sormakla mükellefim. Ama O bana bu raporu edinmek zorunda değil. Güzel haber, yeni yasaya göre artık, bina sakinlerinin yüzde 51 i onaylarsa, depreme dayanıklılık raporu için müracaat edebiliyormuşuz. Eskiden herkesin onayı gerekiyormuş ve nedense mülk sahipleri buna yanaşmıyormuş.
İstanbul'da olası büyük bir depremin sonrası nasıl olur sizce?
Ekmek kaça satılır? Yollar kapanır mı? İnsanlar açlıktan, hırsızlık yapmaya başlar mı? Soğuktan donarak ölür mü? Organ mafyası kol gezer mi?
Ben yazarım yazmasına daha sürü sürü endişemi ama... Buyurun bu kısım da sizden olsun.
Serdem Coşkun - Haber 7
serdemcoskun@gmail.com
Yorumlar2