''Tükür oğlum babanın suratına!''
- GİRİŞ29.03.2012 09:17
- GÜNCELLEME29.03.2012 09:17
Bizimkilerin sınıfında; son moda oyun "Sır tutmaca’’.
Herkes birbirine sırlarını veriyormuş. Geçen hafta içinde ''Aile ve sorumluluk'' konusu işlendiğinden dolayı, çocuklar evde ne var ne yok döküvermişler ortaya... Akşam yatarken biraz sohbet edelim mi sorusuyla öğrendim tüm bunları...
Çünkü neden? 9 yaşında olması sebebiyle hala "Anneden hiç bir şey saklanmaz" kuralımız geçerli çok şükür. Bunlar kirli çamaşır mı değil mi, ipe sersem mi sermesem mi diye epey sordum kendime ve sonunda kahramanları genelleyerek yazmanın iyi olacağına kanaat getirdim.
Anlaşılan o ki; sınıf arkadaşlarının çoğunun ebeveynleri, ulu orta kavga etmeyi adet haline getirmiş. Anne ve babası ayrı olan bir arkadaşının yaşadıklarını duyunca, hayli üzüldüm açıkçası.
Annesinin, babasını kötülemesinden bıktığının sırrını vermiş ufaklık ve keşke onlara ceza verebilsem diye kendince çözüm bulmaya çalışmış.
Geçen yıl, okulun açılışında kavgalarına ben de şahit olmuştum gerçi, ama bunu alışkanlık haline getirdiklerini tahmin etmemiştim. Bu minik yüreğin, okul başarısındaki düşüşü gözle görülür bir şekilde artarken, sınıf arkadaşlarına karşı agresif durumu da bir o kadar rahatsız edici olmaya başladı diyebilirim.
Annesinin ufaklığa tembihi ''Sana vurana sen de vur''.
Gönül, boşanmalar olmasın istiyor elbet ama su akıp yolunu buluyor. Sonrasında, çocukların arada kalmalarına en büyük sebebi ise hala büyümeyen bu koca insanların, birbirleri hakkında kullandıkları kötü sözlere, evlatlarını şahit tutmaları oluyor.
Aldatılan kadın, çocuğunu babasına karşı doldurmaya başlıyor.
-Senin baban var ya senin baban!..
-Ben seni tek başıma yapmadım!...
-Baban elin o.....larıyla eğlensin, ben burada sıkıntı çekeyim.
Bunlar gibi birçok söylemle karşı karşıya kalan garibim kafası karışmış çocuğu, bir de kocası eve dönsün diye türlü entirikalara alet edenler var.
Yani ateş, boşanmaların çoğunda sadece düştüğü kalbi yakmıyor. Aksine, en büyük yaralar o masum yüreklerde açılıyor.
Tüm bunları yazarken aklıma, Türk sinemasında hafızalara kazınmış bir sahne geldi.
Kadın (Perran Kutman); kocasını (Şener Şen) başka bir kadınla yakalar ve çocuğuna şöyle der: ''Tükür ulan babanın suratına...''
Ve çocuk babasının suratına tükürür.
Çocuğuna annesini göstermeyen babalar da var tabii...
-Senin anan var ya senin anan...
Neyse efendim, daha fazla vaktinizi çalmayacağım... Bütün bu örneklemelerimin ardından sizi, bu anlamda sözüne itibar edebileceğimiz, akademik eğitimini bu yönde yapmış ve şu an Fransa Lyon2 Üniversitesinde araştırma görevlisi olan, çok kıymetli eğitmen Sayın Mesudiye Bedir Hocamın, sorularıma cevapları ile buluşturacağım...
***
-Ayrılan çiftler, çocuklarına bunu nasıl anlatmalı? Doğru kelime ayrılık mı boşanmak mı olmalı?
Ebeveynin boşanması çocuklar için yaşanması oldukça zor bir zaman dilimidir. Çocuğun zihninde, boşanma ve ayrılma bir denge kopukluğunun sembolüdür adeta. Bu dengenin bozulması çocuklar için acı verici bir olaydır. Ayrılık sürecinde ya da sonrasında çocuğun birçok alışkanlığı, ortamı, yaşadığı evi bazen de yaşadığı şehri dahi değişmek zorunda kalmaktadır. Çocuk ise, bütün bu değişikliklerin karşısında uyum sağlamaya çalışmak durumundadır. Dolayısıyla, boşanma sürecinde, ona bu ayrılığı nasıl ifade edebileceğimiz konusunda hassas davranmak zorundayız. Bunu yaparken de, çocuğun yaş faktörünü göz önünde tutmak gerekmekte, zira çocuklar tepkilerini yaşlarının gerektirdiği psikolojiyle ve donanımla algılarlar. Bu aşamada ebeveyn çocuk gelişiminden haberdar ve bilinçli bir şekilde davranmalı. Boşanma kararlarını da açıklarken kelimeler özenle seçilmeli. Örnek bir açıklama: “Biz evlendiğimizde çok mutluyduk ancak sizin de gördüğünüz gibi mutlu değiliz. Bundan sonra beraber yaşamayacağız ama bu size karşı sevgimizin değiştiği anlamına gelmiyor. Sadece biz artık karı-koca olmayacağız. Evli olmasak da babanız hep babanız, anneniz de anneniz olarak kalacak. Boşanma sebebimiz siz değilsiniz”. Burada verilmesi gereken mesaj fazlaca önem arz eder zira anne ve babanın ayrılmasıyla karşı karşıya kalan çocuk ciddi bir “kayıp” duygusuna kapılır. Anne ve babasının sevgi bağının kopmasıyla kendileriyle olan bağın da kopacağını düşünüp bütün aile fertlerinin ortak bağlarının ortadan kalkacağını sanır. Hâsılı, olayları tam olarak kavrayamaz çünkü artik beraber yaşamayacağı annesi ve babasını nasıl seveceğini bilemez. Alışageldiği, zihnindeki şema bozulmuştur. Ebeveynlerin ayrılması aslında çocukta bir yas tutma psikolojisine benzer bir durum meydana getirmektedir.
2- Çocukların önünde edilen kavgalar , simdi olmasa bile ileriki yaşamını etkiler mİ?
Eşler arasında yaşanan çatışmalar çocukları olumsuz yönde etkilediği bir gerçek. Sözsel ya da fiziksel şiddet kendisine karşı olmasa da çocuk için bir travma nedeni olabilmektedir. Çoğu zaman, çocuk şaşkınlığını ve üzüntüsünü fark ettirmemekte, çünkü asıl gayesi ebeveynine fazladan sıkıntı vermemektir. Aslında, iç âleminde ciddi bir stres ve bunaltı yaşamaktadır. Örneğin, çocuk çok küçük yaşına rağmen annesinin yoğun stresini hisseder. Bu durumun toksik hormon üreten sistemi etkilemesi nedeniyle çocuğun sürekli hipervijilans dediğimiz aşırı uyanıklık durumunda olmasına yol açar. Ciddi sağlık problemleri ortaya çıkmaya başlar. Ebeveynlerin çatışması karşısında, çocuk karma karışık duygulara kapılabilir: üzüntü, kaygı, korku, öfke ve suçluluk duygusu gibi. Yani sorunuza net cevap vermek gerekirse, kavgaların ve varsa eğer sözsel ya da fiziksel şiddetin kalıcı ve ileri dönük hayatını ne kadar etkileyeceği, bu süreci zihninde nasıl entegre edip eritebildiğine bağlı. Her insanın birey olarak tek yaratıldığını düşünürsek, çocukların da birey olarak hikâyelerini farklı farklı yaşadıklarını söyleyebiliriz.
3- Boşanma sebebi ihanet ise şayet, cocuklar bilmeli midir? Bilmeleri gereken bir yaş sınırı soz konusu mudur?
Zaten çocuk, boşanma olgusunun ne olduğunu ancak 6 yaşından itibaren anlamaya başlar. Anne ve babasının artık birlikte yaşamayacağını ve birbirlerini önceden olduğu gibi sevmeyeceklerini anlarlar. Dolayısıyla bu dönemde zaten kendini zor bir süreç içinde bulan ve anlamaya çalışan bir çocuğa boşanmanın sebeplerini sıralamak zannımca yanlış bir yaklaşım olur. Zamanı geldiğinde, olayları kendisi daha detaylı sorgulayacaktır. Çocuğun gözündeki, gücün ve otoritenin sembolü babanın çocuğun gelişimindeki rolü tartışılmazdır. Dolayısıyla da, erken davranıp bir ihaneti dillendirmek ancak olumsuzlukları tetikler. Zihinsel karmaşıklıklara da kapı açmış olur.
4- Şiddetli geçimsizlik sonucu edilen kavgaların, çocuklar üzerinde etkileri nelerdir?
Çocukluk yıllarında şiddete maruz kalan çocuklar erişkin yaşamlarında birçok ruhsal sorun yasayabiliyor. Biraz önce de söylediğim gibi, sıkıntılı dönemin çocuğun zihninde bıraktığı izleri ve yaşadıklarını zihninde eritip entegre etmesine yardımcı olmak gerekir. Örneğin, anne-babası ayrılmış, yaşamış olduğu travmayı kendi içinde yapayalnız ve sessizce kimsenin yardımını almadan yaşamış bir çocuk, yardım almış, desteklenmiş, anne-babası tarafından bu sürece olumlu katkılar sağlanmış bir çocukla kıyasladığımız da, şüphesiz birincisi için daha komplike bir durumun söz konusudur. Anne-baba, sorumluluklarının farkında, bilinçli hareket etmek zorundadır.
5- İkinci eşlerin çocuk üzerinde ne gibi kalıcı etkileri olabilir?
Çocuk etrafında olan biten her şeyi gözlemler. Babasının yanına gittiği vakit, ikinci eşini gözlemlerken kendisini orada olmayan annesinin yerine koyar. Babasının ikinci eşine gösterdiği en küçük sevgi, ilgi ya da duygusal bir ileti onu derinden yaralayabilir. Bu, anne için de geçerlidir. Annesinin ikinci eşine karşı da aynı hissiyata girebilmektedir. İkinci eşle muhatap olma durumunda kalan çocuk, bu olayın karşısında tam olarak ne yapacağını, neyi nasıl hissetmesi gerektiğini bilemez. Sevecek miyim yoksa sevmeyecek miyim gibi sorular sorar kendi içinde. Herhangi bir otorite söz konusuysa ikinci eşten gelen çocuk bu durumu bile karmaşıklıkla karşılayabilir. Zira otoriteyi kabul edip etmeme konusunda emin değildir. İkinci eşin çocuk üzerinde pozitif ya da negatif kalıcı etkisi ise aradaki irtibatın niteliğine göre değişir.
6- Bu kavgalar çouğu kötü alışkanlıklara yöneltebilir mi?
Bu kavgalar çocuğu kötü alışkanlıklara yönlendirebilir. Bu durum daha çok süreci agir bir ruhsal bunalımla geçiren çocuklarda görülmekte. Bulunduğu duygusal boşluğun ve karmaşanın etkisiyle yanlış alışkanlıklara meyledebilir. Genelleştirmek ise yanlış olur.
Bu konuda tavsiyem, ebeveynler bilinçli ve duyarlı, en önemlisi de şuurlu ve sorumlu bir anne-baba tablosu sergilemek zorundadır. Anne-babasının kavga etmesi veya ayrılması çocukta yoğun duygusal tepkiler doğurur. Korku ve kendisini kötü hissetmesinden tutun, uyku bozukluğuna kadar geniş bir yelpazede yer alan tepkilerin karşısında sabırlı davranmak ve çocuğa duygularını ifade etme şansı tanımak oldukça ehemmiyetli bir davranıştır. Yardıma birinci derecede ihtiyacı olan çocuklarımızdır. Eşlerin birbirine olan hırslarını çocuklarından çıkarması onlara yapılacak büyük bir haksızlıktır. Bu tavır ise çocuğun iç dünyasında derin yaralar açabilmektedir.
Serdem Coşkun - Haber 7
serdemcoskun@gmail.com
Yorumlar8