Dayakçı öğretmen - sorunlu eğitmen
- GİRİŞ19.07.2012 09:43
- GÜNCELLEME19.07.2012 09:43
Gözlerini kapattığı an, öğretmeninin öğrettiği şarkıdan dolayı yanan çocuklar ve havaya savrulan küller gören, gece yarısı uyanıp ağlayarak annesinin yanına giden ve sonrasında kesik kesik hıçkırıklarla uykuya dalan bu çocuk için okula başlama heyecanı korkuya dönüşmüştü.
‘Öğretmenim canım benim, canım benim, seni ben pek çok, pek çok severim...’ Onun için bu şarkı çok anlamsızdı.
Annesinin kollarından sonra emanet edildiği o kolların cetveli başka sebepten tutan ellere sahip olduğunu nereden bilebilirdi ki?
Dersi dinlemeyenler ayağa kaldırılıyor, avuçları açtırılıyor ve üzerine üzerine vuruluyor...
Minik beyinlere kendi fikirleri doğrultusunda güya 'Çocuk şarkıları' adı altında ideolojik fikirler empoze ediliyor.
İlkokul birinci sınıftan söz ediyorum!.
Minicik ellerden, boncuk boncuk bakan gözlerden...
O yaşta ki bir çocuğun dayakla tanışmasından söz ediyorum. A’dan önce Ah demeyi öğrenen çocuklardan...
Ne oldu? Hoşunuza gitmedi değil mi? Öğretmenler üzerine mi alınacak? Alınması gerekenler varsa aramızda alınsın o halde!.
Elbette bu kutsal görevi icra eden kalpler hepimizin baştacı ama bu, içlerinde kalpsizler yok demek değildir.
Ha tabii ben bundan tam 30 yıl önceden söz ediyorum. 35 yaşlarında bir arkadaşım ilkokul öğretmeninin parmak uçlarına cetvel temas hızının sesini hala unutmadığını söyledi. Cetvelin üstüne adını yazan bu ilkokul öğretmeninden yediği okkalı tokatı anlatırken, ‘Çok yaramazdım ama’ diye eklemeyi de ihmal etmedi.
Bir diğeri ise ‘Karslı bir sınıf öğretmenimiz vardı. Cetveli bir metreden fazlaydı ve o vurucu aleti ayakkabısının ucu ile avucunun arasında taşıyarak yürürdü.’ diyerek ilginç sıra dayağı anılarını paylaştı. Ne acı ki güzel şehrimiz Kars'ın bu yetişkin arkadaşın çocukluğundaki ilk çağrışımı böyle olmuştu.
Dayak vakası çoktu o yıllarda bu demek oluyor ki yaramaz çocuk sayısıda hayli yüksekmiş o zamanlarda!.
Şüphesiz, birçok şey değişti hem zaten verdiğim örnekler de çok uç örneklerdi. Lakin yaşanmış mıydı? Evet... Malesef...
O minicik ellere kocaman cetvelle vuran ‘Taş kalpli’ bana kalırsa zaten öğretmen de değildi...
Korkudan titreyerek konuşan yedi yaşındaki çocukların sevinçle ‘A B C’ yi sökmeleri mümkün müydü acaba?
Şimdi düşünüyorum da... İnsanın başı böyle biri yüzünden rahatlıkla derde girebilirdi. Ama Allah, bana ve aileme acımış olmalı ki... Öğretmen değişikliği ile ilkokulu derece alanlar arasında ilk sıralarda olarak bitirdim. Evet o çocuk bendim...
O öğretmene ne mi oldu? Adalet yerini buldu desem ?
..........
Uçağın içindeydim... Kalkışa kısa bir süre kalmıştı. Ön koltukta oturan anne ve kızının hemen yanında konuşkan olduğu çok aşikar bir bayan vardı.
Yerlerimize oturduğumuz andan itibaren minik kız ve annesi ile konuşma ortamı sağlamaya çalışan bayanın heyecanlı olduğu açıkca görülüyordu.
-Adın ne senin? Annesi adı ne bu güzel kızın?
-Mine...
-Okula gidiyor musun Mine?
-3. Sınıfa geçti ablası...
-Hangi okul?
-Filanca okul.
-Öğretmenini seviyor musun Mine?
-Seviyorum.
-Ben de ilkokul öğretmeniyim...
Buraya kadar normalmiş gibi görünsede aslında hiç de öyle değildi... Hiç susmadan sorular soran bu kadının bana kalırsa psikolojik sorunları vardı.
Minik kıza uçakla alakalı mühim bilgiler verdiğini düşünerek şöyle dedi:
‘Kemerini takman lazım. Ama zaten uçak düşse sağ kurtulma şansımız yok. Birazdan basınçla kulakların tıkanacak, sakızın varsa çiğne iyi gelir.’
Not: Konuşma aktarımında en ufak abartılı bir kelime kullanılmamıştır.
Minecik annesinin suratına baktı korku dolu gözlerle ve annesi ‘Merak etme pilot çok dikkatli’ diyerek durumu idare etmeye çalıştı.
Öğretmen, Mine’nin annesine; uçaktan çok korktuğunu ve o yüzden birileriyle konuşmanın kendisine iyi geldiğini, hiç evlenmediğini evli olanların çok şanslı olduklarını söyleyince dayanamadım ve ‘Pardon’ dedim.
-Siz hangi okulda öğretmensiniz?
-Filanca okulda...
-Uçak korkunuz var anladığım kadarıyla...
-Evet hem de çok...
-Sayenizde bu küçük kızında var artık.
Bir tek ben mi çok ince eleyip sık dokuyorum yoksa Mine’nin annesinin de tepki göstermesine ramak kalmış mıydı? Yol boyunca düşündüm durdum. Minik kız uçak düşecek diye yerinden bir milim bile oynamazken, annesi bir daha hiç soluna dönmedi.
...................
Gelelim sadete;
Sağlıklı nesiller için sağlıklı öğretmenler lazım. Bireyin akıl sağlığı ve dengesi çok mühim.
Çocuklar üzerinde psikolojik baskının ‘Dayak’ kadar mühim olduğunu savunuyorum. Öğretmenlerin denge testlerine tabii tutulmasının sağlıklı olacağını savunuyorum.
Evlatlarımızı teslim ettiğimiz öğretmenlerimizin yeterli sorumluluğu alabilmeleri için kişilikleri üzerinde derin yaralar olmaması gerekli olduğuna inanıyorum.
Kısaca; eğitimlerinin yanısıra psikolojilerinin net anlaşılırlığını gösterecek testlere tabi tutulmaları makul bir çözüm olabilir.
Her eğitmenin vicdan, merhamet, inanç ve temel görüşlerinin ‘Seviye yeterlilik kriterleri’ olması taraftarıyım.
Yoksa; elindeki hamur taş ta olur çamur da...
Haksız mıyım?
serdemcoskun@gmail.com
Yorumlar16
-
tolga ceyhan
13 yıl önce
Şikayet Et
her şey öğretmende bitiyor öylemi. geçmişle bugünü kıyaslıyorsunuz eğitimcileri eleştiriyorsunuz güzel ama peki 30-35 yıl öncesi ile bugün arasında çocuklar çok dahamı uslandılar acaba saygıları 5 kat dahamı arttı büyüklerine karşı aileler birer mükemmel eğiticimi oldular acaba sizler ogünlerdeki analardan çok daha fazlamı evladınızı düşünyor eğitimine dahamı fazla katkı sağlıyorsunuz sorular daha çok sorular çıkar bu konuda geçmişi ve bugünü yaşayanlardan olarak toplumsal yapımız aile yapımız çok değişti aile iyiden iyiye küçüldü aileler çocukları okul dersane,kurslar ve özel öğretmenler arasında iyi bir şekilde yetiştirdiklerini düşünyorlar galiba 20 kişilik sınıflarda geçmişteki 50-60 kişilik sınıflardan daha iyi eğitimö verildiğini varsayıyorlar galiba eğitim sadece kitaplardaki bilgileri aktarmakla yetinen bir sistem bırakın öğretmenleride eğitime etki eden tüm faktörleri toptan işleyin
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
ramazan sarışınboğa
13 yıl önce
Şikayet Et
öğretmenler hakkında yazı yazabilmek;. haksızsın!
Beğen
Cevapla
-
nagehan ak
13 yıl önce
Şikayet Et
önce herkes kendi işini doğru yapsın.... televizyonlarda program adına insanlara duygu sömürüleri izleten insanlar da dahil öğretmenliği çok iyi bildiğini düşünen insanlara sesleniyorum:bu fikrinizden vazgeçin ve öğretmenlere saygı duymayı deneyin.
Beğen
Cevapla
Toplam 3 beğeni
-
yıldırım
13 yıl önce
Şikayet Et
haklı?. büyük düşünür ve fikir insanı serdem coşkun'a kulak vermek lazım.ancak iki kulak arasındaki kanalı açmak gerekir ki söyledikleri transit geçiş yapsın.
Beğen
Cevapla
Toplam 3 beğeni
-
Sezai BAYHAN
13 yıl önce
Şikayet Et
yazarlık ve objektif olmak!!!. yazarlık ve objektif olmak!!!
serdem hanım yazınızı dikkatlice okudum.köşem boş kalmasın aceleciliği ile kendi hayatınızdan anılar anlatmışsınız.neden bizim yazarlarımız her kesim ile ilgili yazarken objektifliğe çok dikkat eder de kendisi söz konusu olunca elinin tersi ile iter bu kuralı.
sizin etkin olmadığınız bir konuşmanın her satırını hatırlıyorsunuz ama okulun ismi yok.
size vuran öğretmenin adını kullanmıyorsunuz ama nereli olduğuu yazarak bu şehrimizi töhmet altında bırakıyorsunuz.en azından oraya bir not düşebilirdiniz.sizden adı geçen ilimizle ilgili özür dilemenizi bekliyorum.umarım kendinizin de içinde olduğu yazılarda daha objektif olursunuz ve köşe kurtarma yazıları yazmazsınız.
Beğen
Cevapla
Toplam 7 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle