Selahattin Demirtaş Almanya'da seçim çalışmaları için gittiği panelde Türk Devletine karşı hasmane tutumuna yaraşır bir konuşma yaptı.

Konuşmanın içeriği her zamanki gibi terör ve teröristi övme üzerine kuruluydu.
Konuşmalarının olmazsa olmazlarından biri olan Cumhurbaşkanı’na alenen iftira da metindeki yerini almıştı.

Anlayacağınız her şey sıradandı. Ama küçük! Bir bayrak ayrıntısı vardı.

Salonda 12 devlete ait bayraklar birbiri ardına dizilmişken, ekmeğini yediği, çatısında barındığı, devletin bayrağı yoktu.

Terör örgütünün paçavrası en baş köşeye asılırken nefretin boyutu öyle bir hale gelmiş ki, Azerbaycan bayrağı bile düğümlenip yukarıya kaldırılmış.

Batı’daki konuşmalarında "Bizim bayrakla bir sorunumuz yok. Bayrak ortak değerdir" diyen Demirtaş gerçekten oportünist siyasetin kitabını yazıyor.

7 Haziran öncesi hep beraber kurguladıkları tezgah başarılı oldu. Cici çocuk portresi çizdirilen Demirtaş allanıp pullandı ve Batı’da estirilen rüzgâr Erdoğan düşmanlığıyla birleşince oldu sana HDP Türkiye partisi. Hem de nasıl Türkiye partisi!

Her gün devlete, devletin en üst makamındaki kişiye akla hayale gelmeyecek sözler söylenir, Türk ordusuna katil denir, teröriste özgürlük savaşçısı, dağ kadrosunu yuvarlak masa şövalyeleri olarak görür ve emirlerini oradan alırlar ama altlarındaki makam arabaları için günde 10 vakit ayin seklinde hakaret ettikleri devlete başvuru yaparlar.

Bu ruh halinin bir karakteri yok.
Travmatik bir paranoya dönüşen Erdoğan düşmanlığıyla son geldikleri nokta şu: Kabe'de yaşanan facianın  sorumlusu Cumhurbaşkanıymış.

Kendilerini bu IQ'larından dolayı tebrik ediyor, Almanya, İsrail, İran ve ABD destekli devrimlerinin Zerdüşt inanışıyla kutsandıktan sonra kesinlikle başarıya ulaşacağını görüyorum!

Ne diyordu Büyük İskender " Büyük savaşlar cesur askerlerin, küçük kazançlar kendini satanların işidir."

serkan.ustuner@haber7.com

Twitter: @sustuner