1 Kasım sonrası prensleri Demirtaş’ı ve kırmamaya çalıştıkları Kılıçdaroğlu'nu anında satarak bir anda ‘Hükümetin yanındayız’ manifestosunu 1. sayfadan veren Hürriyet ve şahsında Aydın Doğan 'Uzlaşalım. Hepimiz kardeşiz' diyor.

İyi de nasıl ve ne şekilde uzlaşacağız? Toplumu geren, devletin en tepesindeki ismi yüzde 52 oyla seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı idamla tehdit etme gibi bir alçaklığa kim imza attı?

Her Ramazan'da 'Oruç tutmayanları dövdüler' haberlerini manşete kim taşıdı?  ( AK Parti döneminde olmuş algısı verilerek servis edildi)

Misal; bitmek bilmeyen başörtüsü nefretinizle toplumla nasıl bir uzlaşılma bekliyorsunuz?

Grubunuzda bir tek başörtülü çalıştırmayarak laik Cumhuriyet'i koruduğunuza mı inanıyorsunuz?

Daha düne kadar “Diktatör, kacak saray” kelimeleri ağzınızdan düşmüyordu.

Aylarca terörü estetize ederek verdiğiniz destek ne olacak peki?

Hemen hemen her gün ekranlarınızda terör örgütünün siyasi uzantısının yanlı propagandasını yaptınız.

HDP'nin reklamları sürekli ekranlarınızda dondu. Neden? Bu seçim “AK Parti'yi yıkacağız ve motorları Kandil'e süreceğiz” nakaratıyla iş tuttunuz.

Kaç zamandır gazladığınız, “İşte lider” diye pohpohladığınız Demirtaş’ı bir gecede sattınız.

Şimdi ‘Uzlaşma’ diyorsunuz da sahi siz kimsiniz yahu?  Bir avuç elitisti devlet neden muhatap alsın? Niçin ve ne üzerinden sulh yapsın?

Toplumda tam anlamıyla gerçekleşecek uzlaşı hepimizin bayramıdır. Zaten bu taraftan bir kin, saldırı ya da başka bir şey yok.

Misal kurumlarımızda başı açık çalıştırmak yasaktır ibaresi yok. Hatta başörtülüler küçük bir azınlık.

Ya da namaz kılmayanı işe almıyoruz, küpelisin, dövmen var, içki içiyorsun bu yüzden seni işe almıyoruz kabilinden laflar da yok.

Daha gecen ay başörtülü bir kadın HDP'liler tarafından darp edildi.

Gezi terörizminde ne idiğü belli olmayan namaz kılan bir gruba saldırı olmasın diye etrafları kordona alınıp korundular. Aman Allah’ım ne kadar hümanist bir yaklaşım nasıl bir hoşgörü değil mi?

Toplumu bölen, fitne çıkaranın kim olduğu gayet açık.

Millet sandıkta şunu demiştir: PKK, FETÖ ve buna destek verenlerle köklerini kazıyana kadar mücadele.

Mesaj gayet açık ve nettir. Devlet de seçimin ertesi günü PKK'nin tüm kamplarını bombalayarak, FETÖ’nün kalan tüm elemanlarını gözaltına alarak milletine tercüman olmuştur.

Bu yüzden rüzgâr ekenler fırtınaya tutulacaktır.

Koray Çalışkan vakası

Yazmadan olmazdı. Malum komik mi komik bir akademisyenimiz var. Kendisi aynı zamanda Kılıçdaroğlu'nu'nun siyasi danışmanı. Sosyal medyada Ahmet Davutoglu'na yazdığı bir şeylere cevap verdiğim için beni bloklamıştı.

Kendisinin yazdıklarını göremiyorum ama yazdığı komik analizler anında trend olduğu için bu nimetten faydalanıyorum.

Gelin küçük bir arşiv taraması yapalım. Hafta sonuna girerken gülelim, eğlenelim

Mısır’da Sisi'nin darbe yapacağı zamanlarda şöyle yazmıştı "Ordu İslamcıların yanında. Ne darbesi?"

Televizyonda da şöyle konuşmuştu: "Ben de İhvan'i biliyorum. Mısır’da birkaç gün evlerinde kalmıştım"

Devam edelim, kendisi siyaset bilimci ama spor üzerine de ihtisas yapmış anlaşılan.

Türkiye - Letonya maçı sonrası yaptığı yorum:

“2 milyonluk Letonya’yı 80 milyonluk Türkiye yenemiyor. Bravo Fatih Terim. Bravo Tayyip Erdoğan”

Anlaşılan Milli takım kaptanı Erdoğan’ın oyuna gerekli müdahaleyi yapmadığından muzdarip olmuş.

Uzatmadan son siyasi analizine bakalım: Adil Gür’ün AK Parti yüzde 47 oy alacak anketinden sonra ekranda çıldırmış bir şekilde şu sözleri söyledi.

"O zat seçimlerden sonra bir daha araştırma yapmamalı. Haklı falan çıkmayacak. Ben siyaset bilimciyim, ben araştırmacıyım. Yok, böyle bir imkan yok. Hadi çıksın benle televizyona, eğer tahmini çıkarsa ben akademisyenliği bırakırım.

AK Parti yüzde 47'nin yanına bile yaklaşamaz. Yüzde 40 aldıklarına bile zil takıp oynayacaklar"

Kendisinin hala istifasını bekliyoruz. Ama ne ses var ne seda. Belki de o da ülkeyi terk edecekler arasındaki yerini almıştır kim bilir?

serkan.ustuner@haber7.com

Twitter: @sustuner