Cizre'den mektup var

  • GİRİŞ03.02.2016 11:08
  • GÜNCELLEME04.02.2016 08:36

Cizre: İbnül Cezeri'nin, babaannemin memleketi. Dicle'nin  kıvrım kıvrım aktığı belde. Medrese şehri.

Şimdilerde nesepsizlerin, alçak tuzaklarını kurguladıkları, kiralık katillerin kemiklerini ağızlarında dolaştırdıkları diyar.

Elbet Cizre'ye de çok yakında bahar gelecek. Şimdi Cizre'de neler oluyor gibi bir analiz değil de bir mektup ( telefonuma düşen uzun bir mesaj) paylaşacağım. Hem de öyle Cihangir solcusu edasıyla değil. Cizre'nin tam ortasından iki ayı askın süredir evlerinde mahsur kalan kuzenlerimden.

" Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum 
azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar 
zühre bir şarkı tutturmuş babilden kalan 
zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır 
bir Harutla Marut birde ben dinliyorum 
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi 
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına 
Senin namına yıldızları kıskanıyorum 
Kimbilir kaç ışık yılı uzakta öfkeyle kollarını çemriyor yalancı fecir 
imanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir 
ve taksim gazinolarında trahomlu şairler 
mısra arıyorlar masaların altında 
kanını içiyorlar bilmeden cennet atlarının 
ben yurdumun en sert tütününden bir sigara yakıyorum 
dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum 
ne kadar ürkek ceylan varsa asya çöllerinde 
domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at 
başlıyorlar kılcal damarlarımda koşmaya 
sıcak solukları yalarken anlımı toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda..."

Dilaver Cebeci'nin bu satırları aklıma düştü mektubu okurken...

" Sevgili Serkan, seninle her gün telefonda konuşuyoruz. Belki kafanı da şişiriyorum ama burada başka bir ses duymanın ne demek olduğunu bilemezsin. 2 aydır evimizden dışarı çıkamıyoruz. Her gün gözümüz kulağımız televizyonda buradaki teröristlerin kökünün kazılmasını bekliyoruz. Sadece gündüzleri kapının önüne kısa sureli de olsa çıkabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

İhtiyaçlarımızı sağ olsun devletimiz karşılıyor.

Bu yazdıklarımı senden başka ulaştıracağım kimse yok.

Buraları bilmeyenler belki de başka başka düşünüyorlar. Bugün buraya gelenler bizden değiller. Baskı, şiddet ve  tehdit yoluyla zamanında dağa çıkanlar elbette oldu. 90'lardaki yanlış uygulamaların da etkisi olmadı desem eksik söylemiş olurum.

Ama son 15 yıldır Cizre'nin ne kadar değiştiğini anlatamam. Fırsatın olmadı Dicle'nin kenarında bir piknik yapamadık. Her seferinde söz verdin de dayımı, yengemi alıp getiremedin. İs güç diyeceksin belki de haklısın.

Şimdi aklıma Dicle'nin kenarındaki kavak ağacı geldi. Sahi sen en çok kavak ağacı severdin değil mi?

Bugün kendi yurdumuzda yabancılar bize zindan hayati yaşatmaya çalışıyor.

Şunu sana söylemeliyim ki, sürekli arkadaşlarla telefonda konuşmak en büyük aktivitemiz. Düne kadar HDP'yi ölümüne destekleyen arkadaşlarımın hepsinin dediği şu: Bunlar hepimizi kandırmış.

Biliyorum ki, devlet buraları bu hainlerden temizleyecek. Bunlar üç beş çapulcudan başka bir şey değil. Dün askerimizi evimizde misafir ettik. Söz verdiler “Bugün yarın bu güzel topraklar hainlerden temizlenecek. Biz de size bu kez uzun bir oturmaya geleceğiz” dediler. Birbirimize sarıldık ve vedalaştık. 90’ları iliklerine kadar yaşamış biri olarak sana şunu söylemeliyim:  Devlet eski devlet değil. Düne kadar devlete başka gözle bakanlar bile askere, polise kapısını açıp ‘Siz bizim evladımızsınız’ diyor. Devletin bize ait olduğunu bilmek çok güzel.

 Şimdi buralara bahar geldiğinde bu kez lütfen işin olmasın. Dicle'ye gidelim, Cudi'ye çıkalım. Bu topraklarda ayrımcılık, bölücülük yapanlara Cudi'ye karşı sövelim yankısını duyup bir de lanet okuyalım.

Daha çok yazacaklarım var bak şimdi yine kurşun sesleri geceyi bölmeye başladı. Ben simdi yatmaya çalışacağım. En azından yün yorgana sarılacağım. Allah'a emanet ol. Seni çok seven kuzenin E.

Ha bu arada cep telefonu faturamı yatırmayı unutma :)" 

serkan.ustuner@haber7.com

@sustuner

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat