Raporun başlıklarına baktığımızda tam anlamıyla Avrupa’nın iki yüzlü ve kendini bir halt zanneden buyurgan tavrını görüyoruz.

Hem terör örgütü PKK’nın silah bırakmasını söylüyor rapor hem de Güneydoğu’daki mücadelede sert tedbirlerin alındığını söylüyor. Bunu söyleyen Abrupa Parlamentosu’nun süngerleşmiş beyinlerinin PKK’ya nasıl kol kanat gerdiğini, ofis açmalarına dahi izin verdikleri bilinen bir gerçek.

Ülkelerinde 50 yılda bir terör olayı olduğu zaman neler yapmışlardı hatırlayalım:

Fransa’da ordu sokağa inmiş, şüpheli dahi görülen şahısları vurma yetkisi almıştı. Neticesinde şüpheli gördükleri şahısları da vurmuşlardı. Ülkenin tüm giriş çıkışları kapatılmış, her köşe başında kimlik kontrolü yapılır olmuştu. Bunu yakın zamanda terör saldırısına kalan Belçika’da yapmıştı.

Türkiye 35 yıldır terör mücadelesi verirken ve de birden fazla terör örgütünün saldırısına maruz kalırken bile böyle bir tutumda bulunmamıştır.

Gazetecilere özgürlük adı altında bir şey zırvalamışlar: Cezaevinde tutuklu gazeteci yok. Yani gazetecilik mesleği yüzünden tutuklu kimse yok. Terör örgütü üyeliğinden içeride olanları bu sınıfa koymuş büyük hukuk devletleri!

O zaman İngiltere’de IRA övgüsü yapan Charlie Hebdo saldırısından sonra şaka yollu tweet atan,  İspanya’da ETA’yla ilgili sempati uyandıran şahıslar derhal serbest bırakılmalı. Diye derler adama.

Çelişkiler yumağında o kadar zırvalık var ki hangi birine cevap verelim: Ermeni Sürgünü’yle alakalı bir şeyler de kusmuşlar. Önce Ermenilerin Van’da Türk halkına yaptığı soykırımın hesabını vermeleri gerekir. Ya da en büyük katliamları yapan sizler,  Afrika’da, Cezayir’de, Ruanda’da, öldürdüğünüz milyonlaca Müslüman’ın ve aynı zamanda Almanya’da Polonya’da öldürdüğünüz 1.5 milyon Roman’ın hesabını vermelisiniz.

Seküler yaşam tarzına müdahale edilmiş. AB’de evet. Misal İçki satışı saat 20:00’dan sonra yasak. Sahilde, umumi yerlerde teşhir olacak şekilde alkol almak  yasak ve büyük cezai yaptırımları var. Pazar günleri kilise neredeyse zorunlu.

Türkiye’deki durumu anlatmaya lüzum yok. Seküler yaşam tarzı derken neyi kastettiklerini de kestiremiyor insan. Bu kadar saçmalık bir araya gelince insan ister istemez düşünüyor.

Misal: İktidar’da seküler bir parti olmadığı için böyle bir durum söz konusuysa onun artık miadı doldu. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin Kur’an tilavetiyle açılması, caminin olması, askerlerin, polislerin göreve dua ve tekbirlerle gitmesini kastediyorsanız Kati Piri’nin beyin hücrelerine nakil yaptırmanız gerekli.

Bir de şu aydınlar meselesi var: Aman ne aydın ne aydın. Tarlada yetişen cinsten. Terör örgütüne açıktan destek veren, terörü estetize edip yücelten, bir avuç doktora çöplüğüne sahip çıkıyorlar. Neden? Şimdiye kadar işlerine yarıyorlardı da ondan? Devran değişip, bu tür akademisyenlerin bu ülkede bir hiç olduğunun anlaşılması da zorlarına gitmiş olabilir.

Malum eski dönemlerde iktidarı bile indirme gücüne sahiplerdi. AP’nin bu kararını hor görmemek lazım. Yıllarca aşağılık kompleksiyle yanıp tutuşan ve en büyük fırsatını ancak 1. Dünya Savaşı’nda gören Hegel’in, Weber’in ruhu dumura uğramış, ceset artığı çocuklarının Osman Gazi’nin çocuklarını sevmesini beklemeyemezsin. Rapor yok hükmündedir ve her zamanki gibi geri gönderilecektir. Türkiye için AB artık  imrenilecek bir yer olmaktan çıkmıştır. Kendi öz reflekslerimiz bizi yeniden büyük ufuklara taşıyacaktır.

Ne diyordu İslam Birliği Başkanı Recep Tayyip Erdoğan “Benim dinim Sünnilik de değildir Şiilik de değildir, benim dinim İslam'dır. Ben tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece ve sadece bir Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir." 

serkan.ustuner@haber7.com

Twitter: sustuner