CHP'nin 'Kanlı' tarihine kısa bir bakış
- GİRİŞ17.05.2016 07:56
- GÜNCELLEME17.05.2016 08:30
Her şey Kılıçdaroğlu’nun siyasi tarihimize bir yüz karası şeklinde geçecek sözleriyle başladı. Hayatında hiçbir başarısı olmayan, agresif ve kendini kaybetmiş bir ruhun yansıması sonucu kustuğu cümleler hala insan olan herkesin mide bulantısına sebebiyet vermekte.
Gerçi Kılıçdaroğlu bir anlamda bu sözleri söylerken geçmişine sahip çıkan bir genel başkan görüntüsü vererek aslında koltuğun hakkını veriyor.
Tek Parti iktidarından yani Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kuruluşundan bu yana CHP’de değişen çok fazla bir şey yok.
Biraz kronoloji bilimine başvurup CHP’nin nasıl nefretten, bu toprağa ait ne varsa nefretinden bahsedelim.
İstiklal Mahkemeleri… Cumhuriyet tarihinin en kanlı dönemine işaret eder. Yüzde 90’ı yargısız infaz şeklinde sonuçlanmıştır.
Süper yetkili İstiklal Mahkemesi Üyeleri: Kılıç Ali, Ali Çetinkaya (Kel Ali), Reşit Galip istedikleri kararları vermişlerdir. İş o dereceye varmıştır ki, Kazım Karabekir Paşa’yı tutuklamışlar İsmet İnönü müdahale edince serbest bırakıp ardından dönemin Başbakanı İnönü hakkında yakalama kararı çıkartmışlardır.
İstiklal Mahkemelerinin bir çetelesi:

Laik Cumhuriyet’i yıkmak şüphesinden kanadı kırık sineklerin dahi suçlu olabileceği bir ortamdan geçtikten sonra CHP’nin parti içi infazlarından birkaç örnek verelim:
Bu dönemde iki meşhur hadise vardır biri diğerine oranla daha kitleler tarafından daha fazla bilinmektedir. Ali Şükrü Bey’in Topal Osman tarafından öldürülmesi, diğeri Deli Halid Paşa’nın Meclis’te suikaste kurban gitmesi.
Bilindiği üzere, Birinci Mecliste iki grup vardı. Birinci Grubun lideri Selanikli M. Kemal, İkinci Grubun lideri ise Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey idi.
Ali Şükrü Bey bir gece Çankaya’nın yaverlerinden Topal Osman tarafından kaçırılmış ve Mustafa Kemal’e muhalifliği nedeniyle öldürülmüştür. Sonrasında yine Mustafa Kemal’in emriyle Çankaya Muhafız Alayı Topal Osman’ı öldürerek Ali Şükrü Bey cinayetini ortadan kaldırmıştır!
Bir diğer hadise tarihimizin şanlı kahramanlarından Deli Halid Paşa’nın Meclis’te malum çete tarafından infaz edilmesi olayıdır ki, tam anlamıyla bir utanç vesikasıdır.
Deli Halid Paşa nasıl öldürüldü?
TBMM’de 1341/1925 yılı Bütçesi ve Malul Gaziler meselesi konuşulup tartışılıyordu. Bütçe tartışmalarında konuşulanlardan biri de Toprak Reformu meselesiydi.
Malul gaziler konusu gündeme geldiğinde Meclis Başkanı Kâzım Özalp, Bahriye Vekili İhsan beyin hastalandığı için gelemediğini ve dolayısıyla da konuşmasını yapamayacağını bildirdi. Kürsüye Ardahan vekili Halid beyi çağırdı.
Halid Paşa kürsüye çıktı. Malul Gazilerin maaşlarının artırılmasını istiyor ve bir hayli de sert konuşuyordu.
Kel Ali lakabıyla maruf Ali Çetinkaya ve ekibi de hazırlıklıydı ve “yuh” diye bağırıyor, bir yandan da sıra kapaklarına vuruyorlardı. En sonunda aralarından biri çıkıp “Para yok, para! Bütçe müsait değil” dedi. Bunun üzerine Halid Paşa şu öldürücü darbeyi yaptı muhataplarına:
70 ARABA ALTINI İÇ EDEN ÇETE
“Ben Kars’ta Ermeni çetecilerden yetmiş araba mücevher ve altın alıp Ankara’ya gönderdim. Ne oldu bunlar?”
Derin bir sessizlik ve sonra yeniden gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar.
Görüşmelere ara verildiğinde Meclis koridorlarında Afyon vekili Ali Bey, Kozan vekili Ali Saip Bey, Cebelibereket vekili Avni Bey, Gaziantep vekili Kılıç Ali Bey, Cebeliberet vekili Hüseyin Avni Bey ve Elazığ vekili Hüseyin Bey, Halid Paşa’nın önünü kestiler.
Giriş salonunun kapısı orada, basamakların altında, Halid Paşa, Kılıç Ali’yi altına aldı, yumruklamaya başladı. Dört kişi Halid Paşa’nın üzerine çullandılar. Kavga bitmiyordu. Meclis komiseri ve kapıcısı müdahalede bulunmadıkları gibi, oradan uzaklaştılar. Bu sırada Meclis kapısından içeri Rize mebusu Rauf Bey girdi. Dayak yiyen Ali Bey’in arkadaşları ona, “Ne duruyorsun” dediler. Bunun üzerine bir el silah sesi geldi. Ardından sekiz kez daha. Halid Paşa vurulmuştu. Onu arkadan Rauf Bey vurmuştu.
Meclis başkanı Kazım Özalp, o gün hiçbir şey olmamış gibi hareket etti, en ufak bir muamelede bile bulunmadı. Olayı kapattı. Meclis’in içinde bir cinayet işlenmişti ve yok gibi hareket ediliyordu.
SOĞUK ODADA 5 GÜN VE KURŞUN YERİNE ZATÜRRE
Halid Paşa yakınlarına bile haber verilmeden Meclis’in odalarından birindeki masanın üzerine yatırılmış ve ölmeye terk edilmişti. Kimi ifadelere göre doktorlar gelip yaralarına pansuman yapmıştı ve hatta Mustafa Kemal bile gelmişti ziyaretine. Mustafa Kemal gelecek diye alelacele odaya bir yatak getirilmiş oraya nakledilmişti. Meclisin o ısıtılmayan soğuk odasında tedavi edilir gibi yapılan Halid Paşa iç kanamadan değil ama zatürreden öldü. 14 Şubat günü Meclis’ten cenazesi çıkarıldı.
Bu süre zarfında Halid Paşa’nın ifadesi bile alınmadı. Olay mahkemeye intikal ettirilmedi. Meclis’e gelip, Halid Paşa’yı görmeden “inceleme” yapan savcı “Tecavüze uğrayan Ali Bey’in kendini müdafaa ederken Halid Paşa’nın vurulduğu” şeklinde zabıt düzenledi. Doktor raporu ise yayınlanmadı.
Eşref Edip’in meşhur Kara Kitap’ından bir bölüm:
Sene 1948. Cumhuriyetin 25. yıldönümünü kutlamak (!) için Halkçılar, Ankara civarındaki kasabalardan, köylerden silah zoruyla insan toplayıp hayvan vagonlarına doldurur ve Ankara'ya getirtmek isterler. Gel gör ki tren kaza geçirir. Zira istiâb haddinden bir kaç misli fazla insan doldurulan vagonlardan birinin dingili kırılmıştır. Vagonlar uçurumdan devrilmiş ve 100'den (yüz) fazla insan ölmüş bir o kadar da yaralanmıştır. Hâdise memleketi mateme bürürken bu vicdansız halkçılar ne yapmışlar biliyor musunuz?
Halkçılar eğlencelerini iptal yahut tehir etmemiş, Cumhuriyet (!) balosu devam etmiş danslar, şampanyalar, viskiler, türlü türlü içkiler su gibi içilmiş, parti erkânı, Halkçı kodamanları sabahlara kadar zevk u sefa içinde eğlenmişler. Kazaya uğrayan köylüler mi? Adam sen de CHP için onlar insan mı? Hatırlarına bile gelmemiş...
Daha yazmaya kalksak ne sayfa ne de zaman yeter. CHP’nin bu millete ait hiçbir şeyi içinde barındırmadığı bilinen bir gerçek. Bu arada unutmadan bugün yerli bir imaj makyajıyla sunulmaya çalışılan selef genel başkan Deniz Baykal da ne yerli ne de millidir. Hafıza-i Beşer nisyan ile maluldür.
Küçük bir Deniz Baykal hatırlatması:
Grup toplantısı başörtüsü yasağının kalkmasıyla ilgili:
- Bu bize giydirilmek istenen, kadınlarımıza taktırılmak istenen bir Amerikan bezidir.
Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı için söylediği sözler:
“Eşi başörtülü bir Cumhurbaşkanı olamaz. Sakın ola ki aday olmayasın sakın.
Cumhuriyet mitinglerine desteği yine kendisi vermişti.
367 garabetini ortaya atan ve destekleyen de yine Baykal’dı. CHP’nin kanlı tarihine giriş, Milli ve yerli meselesi de anlaşıldıysa konumuzu kapatalım: Bursa Nutku’nu kendine amentü diye belleyenler ancak bu toprağın ayrık otu olur. Bu toprakta onları kusar ve içinde barındırmaz. 66 yıldır olduğu gibi.
serkan.ustuner@haber7.com
twitter: sustuner
Kaynaklar ve tavsiye edilen kitaplar
Kadir Mısırlıoğlu, İstiklal Mahkemeleri
İbrahim Özkan, Unutulan Yıllar, Unutulan kahraman Deli Halid Paşa - Ötüken Yayınevi
(Kara Kitap, Derin Tarih Baskısı,)
Yorumlar4